İki aydır kendimi gerçekten yordum.
İşin sonuna geldik.
Ama ben de bittim, tükendim.
Cuma günü vücudum sinyal vermeye başladı.
Cumartesi günü yoğun bir programım vardı.
Saat 15.00 gibi artık dayanacak gücüm kalmadı.
Bir hekim dostumu aradım, sağlık durumumu anlattım.
"Bilgisayarlara uzaktan bağlanıp sorunu çözüyorlar. Sizde böyle bir uygulama var mı?" dedim.
"Birazdan bağlanıyorum" dedi.
10 dakika sonra kapı çaldı.
Aysel Hemşire'yi görünce "şaka yapıyorlar" sandım.
Bahçelievler Mahallesi'ndeki Özel Yaşam Sağlık Kabini'nden Aysel Hemşire geldi.
Tansiyon, nabız bakıldı...
Serum takıldı...
Vitamin takviyeleri yapıldı...
Bir süre sonra beni bir ter bastı.
Bir uyku...
Sabah kalktığımda bir önceki güne çok daha iyiydim.
Zonguldak'ta sağlık sistemi çalışıyor.
Devlet hastanelerimiz var.
Üniversite hastanemiz var.
Aile sağlığı merkezlerimiz var.
Özel hastanelerimiz var.
Sağlık kabinlerimiz var.
Allah, kimseye dert verip, derman aratmasın.
Teşekkürler, Özel Yaşam Sağlık Kabini...
Teşekkürler, Aysel Hemşire...
Teşekkürler, Fatih Hocam...

Estonya Faribotu Sendromu...
Almanya'da inşa edilen Estonya Feribotu, 1994'de kıyıya yakın bir yerde su alıp yan yatarak battı. 852 yolcu öldü, 137 kişi bu kazadan kurtuldu.
Ölenlerin yüzde 98'i yüzme biliyordu.
Peki, bu 852 yolcu nasıl öldü?
Feribot, 28 Eylül gece 00.30'da sert dalgalar nedeniyle su almaya başladı. Su miktarının artmasıyla tahliye işlemi hemen başlatıldı. Ancak 987 yolcudan sadece 137'si feribotu terk etti ve kurtuldu.
Geri kalan 852 yolcu ise, gemi kaptanının, "Sayın yolcularımız, lütfen panik yapmayın. Dünyanın en güçlü feribotundasınız" sözlerine kanarak, su boşaltma işlemini merakla izlemeye başladılar.
Saatler ilerledikçe, feribot daha da yan yattı ama 852 yolcu izlemeye devam etti. Saat 01.50'de Estonya Feribotu, tamamen sulara gömüldü.
852 yolcunun, feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmesine rağmen son saniyeye kadar izlemeleri, psikoloji kitaplarında "Estonya Feribotu Sendromu" olarak yer almıştır. O insanların davranış şekillerine, psikoloji bilimi mantıklı bir açıklama getirememiştir. (Alıntı)

Günün Fıkrası: Aşağı mahallenin çocukları...
Mahallenin en güzel kızı Fadime ile flört eden Dursun'a takık olan aşağı mahallenin çirozları, Dursun'u Fadime'den ayırmak için kızla ilgili telkinlerin dozunu had safhaya getirmişler. Serbestçe gezmesinden, dobra konuşmasından, arkadaş seçiminden, sütlacı yemesine kadar her şeyini eleştirmişler.
Dursun, bir yandan sevgilisinin güzelliği ve cazibesi, diğer yandan mahalle baskısı nedeniyle bunalınca, durumu Fadime'ye açmaya karar vermiş.
"Fadime" diye başlamış lafa, evelemiş-gevelemiş ama konuşmasını "aşağı mahallenin çocukları diyor ki" diye bitirince, Fadime, "İşine gelirse Dursun. Ama bilesin ki, beni sana çekiştiren aşağı mahallenin çocukları, benimle oturmak için mabatlarını veriyorlar" demiş.
(Bu fıkrayı, Zonguldak'ta gazeteciliğin kitabını yazabilecek bir ağabeyim attı. Son günlerde şahsımızla ilgili dönen tezviratlara ithafen! Fıkrayı niye paylaştığımı tahmin ettiniz!
Sizi gidi aşşa mahallenin çocukları sizi!)