Boşu, dolusu, sofrada ne varsa fotoğrafını çekiyoruz.
Sosyal medyaya atıyoruz.
Ye yiyeceksek.
Önce sofrayı fotoğraf çekecek özenle hazırlıyoruz.
Yiyecek, içecek fark etmiyor.
Altına ilave ediyoruz.
En belirgin şekilde fotoğraflıyoruz.
Büyük harflerle yazıyoruz.
"Bugün de böyle olsun dedik."

[*][*][*]
Sahi dün ne demiştik?
Bundan bir öncekinde konuşuyorduk.
Dün şunu yedik, böyle lezzetli, şöyle tatlı.
Ballandıra ballandıra anlatıyorduk.
[*][*][*]
Asıl güzel olanı ondan öncesiydi.
Otuz, kırk yıl önce.
Rahmetliler evde ekmek pişirilse.
Yarısı, bilemedin çeyreği komşuya gönderilirdi.
Gazyağı, Ayçiçek yağı litre ile alınırdı.
Kare bisküvi kutu ile, gül lokumu sandık ile alınırdı.
İki bisküvi arasına lokum tüm mahallenin çocuklarına tane ile verilirdi.
Bayram yerinde sandık açan terciler bisküviyi, bayram şekerini tane ile satardı.
Yanımızdaki arkadaşlara bisküvi, şeker, lokum alacak kadar paramız yoksa.
Kimse çerçinin yanına gitmezdi.
Önce paraları birleştirirdik.
Yetmezse...
Ne zaman yeterli parayı bulursak.
Herkesin birlikte bisküvi, şeker, lokum yiyecek parası olursa...
O zaman alışveriş yapardık.
Pazarlık bilmezdik.
İşin ehli çerçiler noksan parayı tammış gibi yapardı.
Hatta kenarda köşede kalan çocuklara da şeker, bisküvi, lokum verirlerdi.
[*][*][*]
Birlikte oynar.
Birlikte güler.
Birlikte ağlardık.
Böyle yetişen çocuklar düğüne bayrama birlikte giderdi.
Cenazemizi hep birlikte kaldırırdık.
[*][*][*]
Ne zaman eskisinden güzel sofralarımız oldu.
Ne zaman kimsenin kimseye bağlılığı kalmadı.
Sevgi gitti.
Saygı bitti.
Sonra fotoğraf çekmeye başladık.
[*][*][*]
Meşhur Çanakkale hikayesi...
Eşi şehit düşenler imrenmesin diye eşleri ile yan yana yürümeyen bir nesilden...
Bir biriyle israfta yarışan...
Bir biriyle gösterişte yarışan...
Kıskanç, kibirli bir millete dönüşmeye başladık.
Şımarık evlatlar yetiştirdik.
Her istediğini kendisinin doğal hakkı olduğuna inandırdığımız torunlar yetiştirdik.
Aileler küçüldü.
Küçük aileler çok kısa sürede dağılıyor.
Huzur evlerinin sayısı arttı.
Anne-babaların sığmadığı evlerde kedi -köpekler cirit atıyor.
Bırakın komşunun imrenmesini...
Eşleriyle birlikte aynı masaya oturamayan insanlar kedinin kuaförünü bir gün bile ihmal etmiyor.
[*][*][*]
Eskiler öyle bir iki tane değil...
Beş-on kedi beslerdi.
Sekiz-on köpek bakarlardı.
Kendileri sofraya oturmadan önce küçükbaşları, büyükbaşları doyururlardı.
Görev kiminse...
Çorbaya kaşık sallamadan önce, tavukların yemi, kedilerin maması, köpeklerin yiyeceği sorulurdu.
- Onları doyurdun mu?
Onları doyurmadan yemek yenmezdi.
[*][*][*]
Velhasılı...
İnsanı sever ve düşünürdük.
Hayvanları kendimizden önce tutardık.
Şimdilerde kendimizden gayrısını bilmez tanımaz olduk.