2 bin 500 yıl geçmişe sahip olan su değirmenleri, insanlığın ürettiği ilk uygarlık ürünlerindendir.
Günümüzden 40-50 yıl öncesine kadar, her köyün yakın çevresinde, yeterli suyun olduğu dereler üzerinde ya da çaylardan ırmaklardan bentlerle arklara yönlendirilerek sağlanan sularla çalışan su değirmenleri olurdu.
Bu değirmenler suyun az, işin gücün fazla olduğu yaz aylarında çalışmaz; hasadın ambara girdiği, suyun bol olduğu sonbahar zamanlarında ise yoğun olurdu.
Genelde, her köyün yakın çevresinde bir değirmen ya da gittikleri başka değirmenler olurdu.
Bu değirmenler, sahibinin maddi gücüne, suyun yeterliliğine ve müşteri durumuna göre bir, iki, üç ocak (ünite) olabilirdi.
Değirmen sahipleri köyün, yörenin ileri gelenlerinden, hali vakti yerinde olan kişilerinden olurdu.
Bu kişilere, "değirmen ağaları" denilmesi de uygun düşerdi.
Birden fazla değirmeni olan ağaların olup olmadığını bilmiyorum, ancak yöremizde olanları yoktu.
Benim çocukluk yıllarımda, 150 haneli köyümüzün, suyunu Soğanlı Çayı'ndan alan, "Kelleco Gil" namı ile anılan, geniş bir ailenin de, üç ocak bir değirmeni vardı.
Bu değirmende benim de un öğüttürdüğüm çok olmuştu.
Şimdilerde, yerlerini un fabrikalarına, elektrikle çalışanlarına bırakan, ya da sağda solda taşları kalan bu değirmenlere, köylüler buğdaylarını, arpalarını, mısırlarını beygir, eşek ya da kağnılarla götürür; un, hayvan yemi vs. yaptırırlardı.
Köylüler buna, "değirmene gitme, un öğüttürme" derlerdi.

Haliyle, (çiftliklerin bir kahyası olduğu gibi), her değirmenin de bir değirmencisi olurdu. Bu kişilerin, değirmenin içinde, bir köşesinde oluşturulan, küçük, ışıksız, bakımsız bir odaları, zor yaşamları olurdu.Haliyle, (çiftliklerin bir kahyası olduğu gibi), her değirmenin de bir değirmencisi olurdu.

Değirmende geceleyen müşteriler de bu değirmenci odasında gecelerlerdi.
Ocaklarında kalın kütükler yakılır, ısınılır; korunda, sıcak külünde, kül çöreği, ekmek, basit yemekler, ıhlamur, ayva yaprağı çayı gibi içecekler yapılırdı.
Çoğu zaman, müşterilerin azıklarından değirmenciler de yararlanırdı.
Bu arada, konuşkan, nüktedan, hünerli müşterilerin gecelediği zamanlarda gecelerinin hoş geçtiği de konuşulurdu.
DEĞİRMENCİLER VE GÖREVLERİ
Değirmenin işletilmesinden sorumlu olan değirmencilerin, taşların dönme ve hububatın taşa dökülme hızlarını, taş dişeme (dişlerini yenileme) zamanlarını izleme gibi değirmencilik bilgi ve beceri gerektiren görevleri olurdu.
Hububat-tahıl çuvallarının öğütme haznesine boşaltılması, müşterilerin sıraya konulması, öğütülen hububattan değirmen hakkı alınması, değirmenin ihtiyaçlarının, sorunlarının zamanında sahibine (değirmen ağasına) iletilmesi gibi işler de onların görevleri idi.
Bu görevlerinin en kesintisiz ve önemlisi ise, çarkı döndüren suda ve taşa dökülen hububatın akışında azalma, kesilme durumlarının olup olmadığını izlemek, kontrol etmek olurdu.
Bu durumların olup olmadığını da, taşın ve taşla temas eden "çakıldak" adlı düzeneğin çıkardığı seslerden anlarlardı.
Özellikle, taşların durduğunu ya da yavaşladığını anladıkları durumlarda, küreği omuzlarına, (geceleri gemici fenerini ellerine) alarak, azalan ya da kesilen suyun yerini aramaya çıkarlardı.
Arka düşen bir dal parçasına, bir engele takılan başka dal, dalcık vs. birikintisinin, arkı tıkaması (büğemesi) sonucu suyun yol bulup ark dışına akması en çok karşılaşılan su kesilme ya da azalma nedeni olurdu. (Her alanda, küçük engellerin birikip büyümesi, işleyişi, zorlaştırması, engellemesi gibi!)
Böyle durumlarda, değirmenci, bulduğu engeli, (her yönetici gibi!), çoğu zaman, küreğinin ucu ile bozarak ya da arktan uzaklaştırarak, tıkanıklığı gidermesi zor olmazdı.
Ancak, aşırı yağışlarda, meydana gelen sellerin arkta, ark köprülerinde, bentte, savakta oluşan hasarlar gibi büyük sorunlarda, durumu değirmen ağasına iletmekten başka yapabileceği bir şey olmazdı.
Ağanın da, ağalığının gereğini yapması gerekirdi.
Yapmadığında ya da yapamadığında, ya değirmen uzun süre kapalı kalırdı ya da temelli kapanırdı.
Köylüler bu tür kapanmalara "değirmen söyündü" derlerdi.
Şüphesiz değirmenlerinin söyünmesi sadece sudan, selden olmazdı.
Değirmen ağasının ağalığının zayıflaması, yönetim hataları gibi pek çok nedenlerle de söyünebilirdi.
Kelleco hayatta olsa, gücü yerinde olsa bile; Soğanlı Çayı'nda yeterli suyun olmaması, olanın da HES'e alınması, derelerin kuruması, herkesin ekmeği marketten alması, elektrikle çalışanlarının çıkması, nüfusunun çok azalması gibi pek çok nedenlerle, günümüzde, bizim köyün değirmeninin söyünmesi yine de kaçınılmaz olurdu.
Değirmencilerin güvenilir ve işinin ehli kişiler olmaları gerekirdi.
Ancak, işinin ehli olmama; gizli-açık, hakkından fazla değirmen hakkı alma, sırada haksızlık yapma, öğütmenin çabuk olması için iri öğütme; değirmen hakkını sahibinden kaçırma, müşteriye kötü davranma gibi işinin ehli olmayan ya da ahlak özürlü olan değirmenciler de olabilirdi ancak, ağanın duruma el koyması, müşterilerin hoşnutsuzlukları ile böylelerinin, ömürlerinin uzun olmadığı da konuşulurdu.
GÜNÜMÜZÜN DEĞİRMENCİLERİ VE DEĞİRMEN AĞALARI, SÜPER VE HİPER AĞALAR
Mal ve hizmet üreten kurumları, kurumların birimlerini, özellikle de siyasi örgüt yapılanmalarını da, değirmenlere; yöneticilerini değirmencilere, onları göreve getirenleri de değirmen ağalarına benzetmek mümkündür.
Ancak buralarda, farklı olarak, bir ağalar hiyerarşisinden söz edilebilir.
Her yönetici, bağlı olduğu üst yöneticisinin değirmencisi, yönettiği yöneticilerin de ağası konumundadır.
Üstünde ağa olmayanlar ise, o kurumun, örgütün süper ağalar; süper ağaların da ağası olan, en tepedeki tek ağanın ise hiper (ultra) ağa olarak nitelendirilmesinin uygun olacağını düşünüyorum.
Burada da, tüm değirmenci ve ağa tanımlaması ile görev yapanların görev ve sorumluluklarının değirmencilerle ve değirmen ağaları ile çok benzer olduğu; her birinde, diğerine bir karşılık olabileceği görülür ancak, hiper ağanın karşılığı ise yoktur.
Genelde "kerameti-kıymeti kendinden menkul" nitelikte olduğundan, onun görevlerini, yetkilerini, yetki sınırlarını tanımlamak da mümkün olamaz.
(Bu arada, konunun uzmanları, demokrasinin ve hukuk düzeninin iyi işlediği ülkelerde, tüm değirmencilerin ve değirmen ağalarının görevleri, sorumlulukları, yetkileri belirlenmiş olduğundan; oralarda hiper ağaların olamayacağını söylemektedirler!)
BİZİM DEĞİRMENLERİMİZ, DEĞİRMENCİLERİMİZ VE DEĞİRMEN AĞALARIMIZ
Yukarıdaki eşleştirmeye uygun olarak, ülke genelindeki kamu yönetiminde ve siyasi yapılanmalarda, kurumları, örgütleri değirmenler, Ankara'daki atanmış ve seçilmiş yöneticilerini, değirmen ağaları; illerdeki atanmış ve seçilmiş uzantılarını onların değirmencileri, hizmet alanları da değirmenlerin müşterileri olarak karşılık bulmaları mümkündür.
En büyüklerin de büyüğü olan "Hiper Ağa"yı ise söylemeye gerek yoktur!
Bir ülke ve il genelindeki değirmenlerin çarklarının, dönmesinin, hizmet alanların memnun ve mutlu olmasının; bu değirmenlerin, değirmencilerinin ve değirmen ağalarının başarılarına bağlı olduğuna kuşku yoktur.
Ülkemiz genelinde, özellikle de son yıllarda ve aylarda, halkımızın çok büyük bir bölümünün öğütülen unlardan ve kalitesinden memnun ve mutlu olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ortak aklın gösterdiği ve imkanların el verdiği tedbirlerin acilen alınması beklenmektedir.
Tabelasındaki nüfus sayısı yıldan yıla azalan; yaşlı ve emektar ana değirmeni çalışamaz hale getirilen; her gün, yanan 25-30 bin ton kömürün isi, kurumu üzerine yağan, üniversitesinin bölümleri yeterince dolmayan ya da boş kalan, yeni yolları çöken, üzerine düşen üç-beş taş ya da 5-10 kamyon dolusu heyelan nedeniyle yolları günlerce kapalı kalan ya da işaret tarlası haline gelen bir ilin, geçmişteki ve günümüzdeki değirmencilerinin ve değirmen ağalarının başarılarını da takdirlerinize arz ediyorum.
Tüm ülkemizde ve ilimizde, her alanda, büyük Atatürk'ün aydınlattığı yolda, vatanı, milleti için canla-başla çalışmış ve çalışmakta olanları saygı ve hürmetle; aramızdan ayrılanları da rahmetle anarım.
Ramazan ayımızın hayırlı olmasını dilerim.