Zorlaştırmayın.
Kolaylaştırın.
Dinimizin emri.
Biz de daha önce defalarca yazdık.
Diyoruz ki...
Köylerde kar ile mücadele etmek için önceden önlem alın.
Örnek...
Orman Genel Müdürlüğü yangın ile mücadele için orman köylerine itfaiye tankeri gönderdi.
Takıyorsun traktörün peşine.
Oluyor size itfaiye aracı.
Kar ile mücadele için de traktör ön küreme aleti verin.
Vatandaş kendi yolunu kendi açsın.
Hatta yakıt desteği verin...
Bu mevsimde köylerde boş yatan traktörleri halkın hizmetinde kullanın.
Özel İdare'nin iş makinasını kimse beklemesin.
Traktör nerede?
Geçtiğimiz yıllarda yine Orman Genel Müdürlüğü onlarca traktör verdi.
Uygun olan traktörlere ön küreme aleti verin.
Gerekirse uzun vadede parasını vatandaştan talep edin.
Ama verin.
Sonra yollar açılsın.
Bu kadar basit...
Özetle böyle yazdık.
Onlar ne yaptılar.
Bize salon kliması gönderdiler.
Yahu bizde o klimayı çalıştıracak elektrik yok.
Olsa ne fark eder?
Millet kardan evinden çıkamıyor.
Sizin klima gönderdiğiniz yere kim gidecek?
Tekrar ediyoruz.
Anlamıyorsunuz.
Anlamak istemiyorsunuz.
Kar ile mücadele için özellikle orman köylerindeki güçlü traktörlere kar küreme aleti verin.
Kar yağmaya başlayınca talimatı verin.
Görün bakalım kapalı köy yolu kalıyor mu?
Eğer bu imkanlara rağmen Zonguldak'ta yollar kapalı kalıyorsa.
Bunun sorumlusu İl Özel İdaresi'dir.
Sayın kaymakamlarımız, sayın valimizdir.
Bu duruma sessiz kalan muhalefettir.
En sonunda bu kadar basit bir çözümü uygulamayan iktidardır.
Hep bunun için üzerinde duruyoruz.
Liyakat.
Olsaydı.
Böyle olmazdı.

İşinizi sevin...
Ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir.
Görevli, ilk işçiye yaklaşır ve sorar:
- Ne yapıyorsun?
- Nesin sen, kör mü?
Bu parçalanması imkansız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum.
Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum.
Bu çok ağır bir iş...
Ölümden beter...
Görevli hızla oradan uzaklaşır, ikinci işçiye yaklaşır.
- Ne yapıyorsun?
- Kayaları mimari plana uygun şekilde yerleştirilebilmeleri için, kullanılabilir şekle getirmeye çalışıyorum.
Bu ağır ve bazen de monoton bir iş, ama karım ve çocuklarım için para gerekli, sonuçta bir işim var.
Daha kötü de olabilirdi.
Görevli, üçüncü işçiye doğru ilerler.
- Ya sen ne yapıyorsun?
İşçi yükselen inşaatı işaret ederek...
- Görmüyor musun?
Bir mabet yapıyorum.
Hepsi aynı işi yapıyor...
Biri için eziyet olan iş, diğeri için mecburiyet, bir diğeri için ise üretmenin, yapılan işin bir parçası olmanın mutluluğuydu.