1994-2001 ve 1998-2013 yılları arasında, Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi (BUSKİ) Genel Müdürlüğü'nün, 'Bursa Temel Planlarının Yapılması İşi' ihalesinde, bu kuruma, üniversite adına, tarafımızdan, danışmanlık ve kontrollük hizmeti verilmişti.
Bu hizmet için, Bursa'nın en lüks semtlerinden olan Çekirge'nin batı uzantısında bulunan Dikkaldırım semtinde iki daire kiralamıştık.
O yıllarda, bir gecekondu semti olan ve Karadenizliler Mahallesi olarak da bilinen Dikkaldırım ile Çekirge'yi ayıran Hat Caddesi, adeta, Avrupa ile Afrika'yı ayıran bir hat gibi idi. (Belki de bu nedenle Hat Caddesi adı verilmişti!)
Yolun Çekirge tarafında, modern bir yaşamın olduğu çiçekli, düzenli sokaklar, lüks apartmanlar, daireler ve işyerleri, modern bir yaşam varken; Dikkaldırım (Afrika!) tarafında, bu durumla hiç uyuşmayan görüntüler vardı.
Becerikli ve pratik zekalı Karadenizli vatandaşlarımızın kafalarına göre oluşturdukları, labirentler halindeki dar yolları ve sokakları, üstü altına ve biri diğerine uymayan şekilsiz apartmanları; 10-15 metrekare büyüklüğündeki bahçelerinde gara lahana yetiştirilen, tavuk hatta keçi, inek besleyen insanları görmek mümkündü.
2020'li yılların yaşandığı günümüzde ise, bu semtin de, oldukça düzenli hale geldiği, varlıklı insanların yaşadığı, Hat Caddesi'nin iki tarafı arasındaki açığın çok azaldığı söyleniyor.
Dikkaldırım'da, kiraladığımız dairelerimiz, bu iki farklı dünyayı ayıran yolun hemen yakınındaki yedi katlı, ondört daireli apartmanın giriş-zemin katları idi.
Bitişiğindeki apartmanın da sahibi olan ev sahibimiz, anarşik olaylar yüzünden, doğudan Bursa'ya göç etmiş, dinine, ülkesine bağlı, ticaretle uğraşan varlıklı bir aile idi.
Sağında-solunda bulunan Karadenizli komşuları gibi, bu geniş aile de geldikleri yerdeki gibi yaşamlarını sürdürmekte idiler.
Sahibi olduğu iki bitişik apartmanın arasında da, kendilerinin yaptırdığı ve hocasının maaşını da kendilerinin verdiği bir de camileri bulunmakta idi.
Şimdilerde, adının "Kılıçaslan Camisi" olduğunu öğrendiğim bu caminin cemaat yeri ile dairelerimizin çalışma ve yatak odaları arasında, 3-4 metre genişliğinde kısa bir çıkmaz sokak bulunuyordu.
Ezanlar, adeta bizim odalardan birisinde okunur gibi oluyor ve cemaatin, caminin ahşap döşemesinde yarattığı gıcırtılar odalarımızdan duyulabiliyordu.
Kiraladığımız dairelerden birisini ofis ve yatakhane, diğerini de misafirhane ve proje yönetim odası olarak kullanmakta idik.
İşi, Bursa'da sürekli kalan, ikisi araştırma görevlisi, birisi sözleşmeli çalışan emekli mühendisten oluşan üç kişilik proje çalışanı ile, Zonguldak'tan, 8-9 saat süren otobüs yolculukları ile olan gidip gelerek işleri yıllarca yürütmüştüm.
Gerek BUSKİ'ye, gerekse Alanya Belediyesi ve Başbakanlık GAP İdaresi gibi kuruluşlara, üniversite-endüstri birlikteliğinde verdiğimiz bu tür müşavirlik ve kontrollük hizmetlerinde, ne hizmet verdiğimiz idare ne de denetimini yaptığımız yüklenicilerle, iş ile ilgili hiç bir sorun yaşamamıştım.

[*] [*] [*] [*]
Yeni kurulmuş bir üniversitenin bir mühendis öğretim üyesi, iki yüksek lisans ve doktora öğrencisi ile, bu iki araştırma görevlisi dışında, üniversitenin hiçbir imkanından yararlanmadan, büyük bir teknoloji yoğun projede, bir kuruma kontrollük ve müşavirlik hizmeti vermekte idi.
Üniversitesi adına, 450 kilometre uzaklıktaki bir yerde proje yürüten bir hocasına zorluklar yaşatılmasını anlamak mümkün değildi.
Üstelik bu hizmet, pek çok bilimsel ve mesleki yararlar yanında, proje çalışanlarına ve üniversitesine gelir de sağlanmakta idi.
Bu durum, herhalde, kıskançlık olarak bilinen olumsuz bir ruh yapısına sahip olan yetkililerin eseri idi.

[*] [*] [*] [*]
Ancak, üniversitelerin bu tür endüstri-uygulamacı birlikteliğinde projelerin yürütülmesine uygun olmayan bürokratik işleyişinden, hiç katkısı olmadığı halde, hizmetten sağlanan gelirden pay alamadığından ya da aldığından daha fazlasını alma isteklerinden ve kıskançlıklar yüzünden yaşatılan idari zorluklarla uğraşmak zorunda kaldığımı ifade etmeliyim.
Bu tür işlerde, üniversiteler de birer yüklenici olduğundan ve yüklenicilerle birlikte çalıştıklarından, üniversitelerin de özel sektör gibi bir işleyişe sahip olmamaları; proje yöneticisinin özel sektör yöneticisi gibi hareket etmesi bir zorunluluk olmaktadır.
Ayrıca da üniversite yöneticilerinin, bu tür projelerin gereğini ve önemini bilmeleri ve atanan proje yöneticilerinin de mutlaka saha deneyimi olan akademisyenler olmaları da çok önemli olmaktadır.

[*] [*] [*] [*]
Bu arada, yaşatılan bu güçlüklerle ilgili olarak, bu tür projelere niyetli olanlara yardımcı olmak amacıyla, 'Üniversite-Endüstri Birlikteliğinde Proje Yürütürken... (Bursa Temel planlarının Yapılması Örneği)' başlığı ile belgesel bir kitap haline de getirmiştim.
Meslek yaşamımın son dönemini oluşturan, 2008-2013 yılları arasında, en fazlası yaşatılan bu güçlüklerin, geçmişte yöneticileri olduğum ve üniversiteye kazandırılmalarında görev ve sorumluluklarımın olduğu kişiler olması da daha üzücü olmaktaydı.
Bu tür projelere ulaşmaya ve yürütmeye niyetli olan meslektaşlarımın bilgilerine arz ederim.