Toplum olarak "sevmeye" ve "sevilmeye" o kadar ihtiyacımız var ki...
Son dönemde yaşadığımız sevgisizlik ortamında Hayrullah Tıfıl'ın ani vefatı, Zonguldaklıya "sevmeyi" ve "sevilmeyi" hatırlattı.
Çünkü Zonguldak insanı, sevmeyi özlemişti...
Sevmekten çok, sevgisini göstermeyi özlemişti...
Tam da bu noktada Hayrullah Tıfıl hayatını kaybetti.
Peki, Zonguldak, Hayrullah Tıfıl'ı niye bu kadar çok sevdi?
Çünkü o, Zonguldakspor'un maskotuydu...
Yaşı 59'du ama çocuktu...
Hayrullah, kimseden hakkından fazlasını istemedi...
Hatta hakkını bile istemedi...
Bir yere aday olma, bir talepte bulunma ihtimali yoktu...
Bugün sevsek, yarın üstümüze çıkacak hali de yoktu!
O yüzden çok sevdi, Zonguldak insanı Hayrullah'ı...
Hakkından fazlasını istemediği için de, hayvanların en zekisi olan "Karga" lakabıyla anıldı.
Hayrullah Tıfıl'ın ölüm haberinin ardından sosyal medya ayağa kalktı!
Meğer, ne çok seveni varmış Hayrullah'ın...
Zonguldak'ta herkesin, herkesle mutlaka bir hesabı vardır!
Ama kimsenin Hayrullah ile bir hesabı yoktur.
Dediğimiz gibi, Hayrullah ne verirsen onu alırdı.
Hakkından fazlasını istemezdi.
Kimden, neyi, ne kadar isteyeceğini bilirdi.
O nedenle çok sevildi.
İşadamı Yusuf Yılmaz, o nedenle bu satırları yazdı:
"İşte gerçek bu...
Koca bir şehir...
Anlı, namlı, şanlı, şöhretli...
Makamlı, paralı-pullu adamlar...
Hepimiz bir 'Karga' etmiyoruz.
Temiz olmak, saf olmak böyle bir şey...
Bu sıfatlar, satın da alınamıyor.
Rabbim, gani gani rahmet etsin.
Hakkımız helal olsun.
Hayrullah Tıfıl kardeşimiz...
Kıskandırdın bizi...
Bu da bize ders olsun, inşallah..."
Aslında olayın özeti budur.
Bu iki katlı şehir, aynı zamanda ikiyüzlüdür!
Hayrullah Tıfıl; Zonguldak'a, Zonguldak'ta yaşayanlara ikinci yüzünü göstermiştir!

Kıssadan Hisse: Halkın durumu iyi!
Kralın biri, sarayında otururken, pencereden sesler gelmiş:
- Güzel elmalarım vaaaaaar...
Bakmış, yaşlı birisi, at arabasında elma satıyor. Etrafında müşteriler...
Kralın canı çekmiş ve başvezirini çağırmış:
- Al sana 5 altın, koş bana elma al...
Başvezir, vezirlerden birisini çağırmış:
- Al sana 4 altın, koş elma al...
Vezir, saray görevlilerinden birisini çağırmış:
- Al sana 3 altın, koş elma al...
Saray görevlisi, muhafız komutanını çağırmış:
- Al sana 2 altın, koş elma al...
Komutan, nöbetçiyi çağırmış:
- Al sana 1 altın, koş elma al...
Nöbetçi çıkmış, yaşlı ihtiyarı yakasından tutmuş:
- Hey sen, ne bağırıyorsun? Burası han mı, yoksa saray mı? Defol buradan... Arabana da, elmalara da el koyuyorum.
Nöbetçi, muhafız komutanına dönmüş:
- İşte, 1 altına yarım araba elma...
Komutan, saray görevlisine dönmüş:
- İşte, 2 altına bir çuval elma...
Saray görevlisi, vezire dönmüş:
- İşte, 3 altına bir torba elma...
Vezir, başvezire dönmüş:
- İşte, 4 altına yarım torba elma...
Başvezir kralın huzuruna çıkmış:
- İşte, 5 altına 5 elma aldım kralım. Aynen emrettiğiniz gibi...
Kral, oturmuş ve şöyle bir düşünmüş:
- Beş elma-beş altın... Bir elma-bir altın ve halk elmalara hücum ediyor.. Demek ki, vatandaşın durumu çok iyi... Vergileri hemen artırmak lazım!