Bir ön yargıyı ortadan kaldırmak, atomu parçalamaktan çok daha zor.



A.Einstein


Şubat 2003


Pusula Dergisi





"Bir fotoğraf gördüm, dünyam değişti..."


Benim dünyam bir fotoğraf ile değil, Oktay Sinanoğlu´nun kitaplarını okuduğumda değişti.


Oktay Sinanoğlu kim mi ?


Dilerseniz, yaşam öyküsünün bir bölümünü kendisinden öğrenelim.



" Liseden sonra Türk Eğitim Derneği´nin bursuyla Amerika´ya gittim. Biraz geç kalmıştık. Sömestri ortalarında girdim üniversiteye...


İngilizce öğrenmiştim, ama ben burada her şeyi Türkçe okumuştum...


İlk gün ilk derste cebirden imtihan vardı, 100 mü 99 mu ne almışız. Millet afalladı. Yahu sen yeni girdin, nasıl oldu falan... Başka derslere de giriyorum. Bana çok kolay geliyor.


Sonra dayanamadım, "beni yüksek sınıflara koyarsanız olmaz mı ?" dedim. Daha okula gittiğimin ilk haftası. Hemen imtihana aldılar ve sene sonu verilecek imtihandan gene 100 alınca ortalık birbirine girdi.. Bir iki imtihan daha, kısacası ben 4 yıllık okulu 2 yılda bitirdim..."


Sinanoğlu, sonra, MİT gibi Amerika´nın en zor teknik üniversitesinden aldığı bursla 7 ayda master yaptı. Kaliforniya Berkeley Üniversitesi´nden aldığı bursla 2 ayda doktora tezini bitirdi. 24 yaşında Yale Üniversitesi´nde çalışmaya başladı. Atom Fiziği Teorisinin bilim çevrelerinde geniş ilgi toplaması nedeniyle 1962 yılında daha 26 yaşında iken profesör oldu. Son 300 yıldır batının en genç profesörü ünvanını taşıyor.



Bizler Sinanoğlu´nu ilkin, hayatının anlatıldığı "Türk Ayştaynı" adlı kitapla tanıdık. "Bye bye Türkçe" den sonra "Hedef Türkiye" ve "Büyük uyanış" kitaplarıyla bakış açımız depreme uğradı, temelden sarsıldı.


Oktay Sinanoğlu, teori ve buluşlarıyla dünya bilimine büyük katkılar sağlayan, iki defa Nobel ödülüne aday gösterilen bir bilim insanımız...


Türkçe eğitiminin en ateşli savunucusu olan ve yeni kurtuluş savaşının başladığını ilan eden Oktay Sinanoğlu bakın neler söylüyor.



"Belgesi meclis kütüphanesinde var. 1945´de Amerika ile yapılan anlaşmada ortak eğitim kurulu oluşturuluyor. Bunların dördü Türk, dördü Amerikalı üye. Ancak bu kurulun başkanının daima Amerikalı olması ve iki oy hakkı bulunması şart koşuluyor. Bu Türk milli eğitim sistemi, 1945´den beri Amerikalıların dediklerine göre görev yapıyor... Bir ülkeyi sömürge yapmak için en korkunç silah, dilini yok etmek ve eğitimini ele geçirmektir... Bu ülkenin ve insanlarının layık olduğu yeri bulabilmesi için sömürge kafalıların temizlenmesi, bu anlayışın değiştirilmesi lazım. Kim samimi olarak bu ülkenin onurunu düşünüyorsa, onlarla varım..."



Düşünelim ve hatırlamaya çalışalım. Aziz Nesin, ´Türkiye´nin yüzde atmışı aptal" dediğinde yer yerinden oynadı. Aradan on sene geçti geçmedi, İbrahim Tatlıses halı reklamında "Türkiye´nin yarısı merinos" diye türkü söyledi. Kimseden ses yok. Üstelik, "merinos" herkesin ağzında...



O zaman neden "aptal" yerine değil, neden "merinos" yerine konduğumuzu anlamak istiyorsanız ne olur, çağrıma sesime kulak verin !


Duyarlı olsun olmasın, parası olsun olmasın, tanıdığı olsun olmasın, tüm kesimlere sesleniyorum.



ü Günlük gazeteleri


ü Haftalık ya da aylık dergileri


ü Radyoları


ü Dernekleri


ü Meslek odalarını


ü Sendikaları


ü Siyasi partileri


ü Zonguldak´ta yaşayan ve Türkiye için düşünen herkesi.



Oktay Sinanoğlu´nu kentimize getirmeye, düşüncelerini açıklayacak ortamı sağlamaya ve katkıda bulunmaya çağırıyorum.


Bilirsiniz ben, bir düşüncemi açıkladığımda, akılda kalsın diye bir de fıkra anlatırım.




" Efendim, Thomas Cook, bir araştırma gezisi sırasında Atlas Okyanusunun ıssız bir yerinde milyonlarca kuşun havada çığlıklar atarak, daireler çizerek uçtuğunu görür.



Kulakları sağır edecek kadar yüksek sesle çığlıklar atan kuşlardan yorulanlar, okyanusun dev dalgaları arasına kendilerini atarak intihar etmektedir.


Bu olayı yıllar boyunca bir çok balıkçı görür. Sonra bir çok bilim insanı konuyu araştırır.



Kuş bilimcileri, yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden gelerek okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfeder. Ancak intihar nedenini çözemezler.



Bilim insanlarının yıllar süren araştırmaları sonucunda, bu trajik olayın yaşandığı yerde bir ada olduğunu ; kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu adanın bir deprem sonucunda okyanusa gömüldüğü bulunur.



İnsanların yokluğunu bile fark etmedikleri ada, kuşlar için göç yollarının vazgeçilmez durağıdır.



Kuşlar binlerce yıllık alışkanlıkla adanın yerini biliyor. Uzun ve yıpratıcı bir yolculuktan sonra aradıkları adayı bulamayınca bitkin bedenlerini çığlık çığlığa okyanusun sularına gömüyorlar..."



SORU


ü Sizin hiç adanız kayboldu mu ?


ü Kaç tane durup nefeslendiğiniz ada yaratınız kendinize ?