Kastamonu'da yolun karşısına geçmek isterken otomobilin çarpması neticesinde hayatını kaybeden kadının koyu renkli elbise giydiği gerekçesiyle yüzde 100 kusurlu sayılması ile ilgili değerlendirmede bulunan Berlin Eyaleti Sosyal Kaza Sigortası İş Müfettişliği görevinden emekli olan Ahmet Algan, kusurun tek taraflı olarak yayaya yüklenmesi büyük hata olduğunu söyledi.
Olay, 6 Eylül'de Kastamonu-Dadaya karayolu Çiğil köyü yol ayrımında yaşandı. İddialara göre, komşularına oturmaya giden Naciye Kulaoğlu, yanına iki çocuğunu da alarak yolun karşısına geçmek istedi. Yaklaşık 9 metre olan yol genişliğinin 8 metresini geçen Naciye Kulaoğlu'na S.K. idaresindeki otomobil çarptı. Yaşanan kazada Naciye Kulaoğlu, olay yerinde hayatını kaybetti. Kazanın ardından Naciye Kulaoğlu'nun eşi İlhan Kulaoğlu, kazada kusurlu gördüğü sürücü S.K.'den şikayetçi oldu. Bunun üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Bilirkişi atandı. Bilirkişi raporunda yaya Naciye Kulaoğlu ile sürücü S.K. yüzde 50 kusurlu sayıldı. Ardından bilirkişi raporu Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Adli Tıp Kurumu Trafik Dairesi Başkanlığı, yaptığı incelemede akşam vakti yaşanan kazada koyu renk elbise giydiği gerekçesiyle karşıya geçmeye çalışan Naciye Kulaoğlu'nu yüzde 100 kusurlu buldu.

"Adli Tıp Kurumunun kararında dikkate alınmamış"
Nacile Kulaoğlu ile ilgili verilen Adli Tıp Kurumunun raporu tartışma konusu oldu. Hem bilirkişi hem de Adli Tıp Kurumunun raporunu inceleyen Berlin Eyaleti Sosyal Kaza Sigortası İş Müfettişliği görevinden emekli olan Ahmet Algan, kazada kusurun tek taraflı olarak yayaya yüklenmesinin büyük hata olduğunu savundu. Algan, her iki raporla ilgili yaptığı değerlendirmesinde şunları kaydetti:
"Hem bilirkişi raporunu hem de Adli Tıp Kurumunun vermiş olduğu raporları temin ederek okudum. Bilirkişi raporu tecrübeli bir memur tarafından yapılmış, 13 sayfalık bir rapor hazırlamış. Raporun neticesinde yayaya yüzde 50 suçluluk payı vermiş, bu da Karayolları Trafik Kanununun 68. maddesine dayandırılmış. Çünkü bu maddede yayaların uyması gereken kurallar belirtilmiş. Bayanın gereken dikkate karşıya geçerken göstermediği gerekçesiyle yüzde 50 suçluluk payı vermiş. Bu rapora göre sürücüde yüzde 50 kusurlu görülmüş. O da Trafik Kanununun 52. maddesine dayandırılmış. Aracın hızını yol şartlarına uygun kullanmadığı gerekçesiyle. Bu husus Adli Tıp Kurumunun kararında dikkate alınmamış. Her iki raporu da okuduğumda tespit ettiğim geceden bahsediliyor. Kazanın olduğu saatte hava gece imiş. Saat 19.20'de güneş batmış, yatsı namazı da saat 20.40'da olduğu anlaşılıyor. Kazanın olduğu saate bakıldığında gece denilemez. Kendi ifadelerinden okunduğunda da ileriye kadar görülebiliyormuş. Kazadan sonra köylüler koşup gelmiş, kazayı gören şahitler bakmaya gitmişler. Arabanın 200 metre ileride durduğu görülmüş açıkça. Raporda da zaten hava açık deniliyor. Bu mahkeme tarafından görülecek davada Meteorolojiden alınacak bilgi ile de desteklenebilir. İkinci hususta da şoför, ifadesinde 'gözümü far aldı' demiş. Onun için ileriyi göremedim demiş. Halbuki de bilirkişi de bu ifadeye dayanarak biraz suçluluk payı veriyor, çünkü her şoför göremediği yola 80 kilometre hız ile girmez. Frene basar ve yavaşlar. Zira peşinden traktör mü gelecek, arızalanan bir kamyon mu var, inek mi geçiyor yani görmediğin yola hızlı girilmez."

"Bence suçun üçe bölünmesi gerekiyordu"
Suçun tek tarafa yıkılmasının hata olduğuna dikkat çeken Algan, "Bu şoförün hatasıdır. Bence far mevzusu biraz daha araştırılması gerekiyor. Kastamonu'dan gelip Daday'a giden bir kişi haritadan görüldüğü üzere sağ kavisli bir yoldan ilerliyor. Bu da karşıdan gelen arabanın farı yandan gelip geçer ve gider. Direk gözünü far ışığı vurmaz. Bu hususta araştırılması lazım. Üçüncü hususta kaza sırasında önce baba varmış, yanında teyzesi, arkada oğlu, iki tanede gelini varmış. Kazanın olduğu yerde neden araba 200 metre ileride duruyor, bu şüpheli. Neden ifade de oğlan, 'kesinlikle ben arabayı kullanmadım' diyor. Bu hususta araştırılması lazım. Ben iş müfettişliği yaptım 30 yıl boyunca. Kazalarla uğraştım. Bilindiği üzere Türkiye'de 2012 yılında İş Güvenliği Kanunu çıktı. Risk değerlendirmesi yapılması lazım. Bu köyün civarında Karayolları risk değerlendirmesi yapması lazım. Ben yaptığım araştırmada köyün eski ve yeni muhtarlarıyla konuştum. O köyde yol birazcık uzakta yapılmış ama şu anda yapılan evler yola kadar gelmiş. Hatta yolun diğer tarafında da 5-6 tane ev yapılmış. Bu köyde oturan sakinlerin çocukları, caddeye çıkabilir. Hayvan çıkabilir, kadın çıkabilir, çiftçinin tarlasına gitmesi için bu yoldan geçmesi lazım. 90 kilometre hız demek tehlike demek. Köyün yanından geçiyorsun bu hızında düşmesi lazım. Bu sebepten dolayı da mahkemenin tabi ki taktirine bırakıyoruz, bence suçun 3'e bölünmesi gerekiyordu. Karayolları yüzde 30 suçlu, zira orada bir hız tahlili yapmamış. Bayan gereken dikkati göstermedi diyelim, yüzde 30'da ona suçlu diyelim, sürücü de aracının hızını yolun şartlarına göre yavaşlatmamış. Onu da yüzde 30 suçlu görebiliriz. Benim değerlendirmelerim bu şekildedir" dedi.