Uzun Mehmet Parkı'ndan şehir merkezine doğru yürüyorum. Karşı yenilenen rıhtımda yabancı uyruklu turist yolcuları getiren Cruise yolcu gemisinin kentimizden ayrılışını seyrediyorum. Güverteye dizilmişler Fener'den Balkaya burnuna kadar kentimizi selamlıyorlar, veda ediyorlar. Mutlu yüzleri var ziyaretten memnun olmuş görünüyorlar. Rıhtımdan şehir merkezine kadar sahilden yürüyecekler valilik önünden Üzülmez'e kadar vagonlarla gezilerine başlayacaklar. Müze, mağara ve vadiyi gezip Fevkani Cafe-Restaurant'ta dinlenip Gazi Paşa Caddesi'nde gezecekler.
.............
Uzun Mehmet Parkı'ndan merkeze devam ediyorum. Yıllarca atıl şekilde bekleyen Lavuar Alanının yerine yapılan muhteşem iş merkezi ve sosyal tesislerin önünden geçiyorum. Fevkani Köprü altı ve yıkılan Merkez Çarşısı esnafı buraya taşındı. Çiçekli bahçeler ve parkın arasından mağazaları seyrederken, küçük çitlerle ayrılmış kafe ve restoranlarda oturup sohbet eden insanları seyrediyorum. Lavuar'dan kalan üç kule seyir terası olarak kullanıma açıldı. Keyif kahvenizi de burada içebilirsiniz.
Uğur Mumcu kavşağını geçip, Dökerel köprüsünün üstünde biraz nefes almak istiyorum. Bir yıllık çalışmayla Üzülmez deresi ıslah oldu ve derinleşti. Kefal balıklarının geçiş yolları içerlere kadar açılmasıyla suyun rengi değişti. Masmavi akıyor... Sandallarla gezmek isteyen dolaşıyor. Eskişehir'in Porsuk Çayı varsa bizim de Üzülmez deremiz var artık.
Gelelim Fevkani köprüsüne; altındaki dükkanlar ve Merkez Çarşısı yıkılıp esnaf, Lavuar alanı tesislerine taşınınca endüstriyel miras olarak korunmasına karar verildi. Bu kararın verilmesinde en büyük etken son yaşanan sel felaketi oldu. Karara en çok kent tarihçileri sevindi. Belediye başkanı sonunda ikna oldu, baştan yıkılacak dediyse de şimdi altında açılan sergi sarayı ve camekanlı restoranlar yerli ve yabancı turistlerin uğrak merkezi oldu.
Köprünün altı tamamen boşaltıldıktan sonra, perçinler ve lamalar yenilendi, otantik demir işçiliği açığa çıkarıldı, ilaçlı boya ile kaplandı ve Merkez Çarşısı da yıkıldıktan sonra güneşin pırıltısı ile karanlık, kasvetli havası gitti ve yerine Eyfel Kulesi altı benzeri bir metal sanat eseri kaldı. Köprünün dereye bakan tarafına camekanlı, restoran ve kafeler var. Diğer taraflar açık ve yaya trafiği her yöne serbest. Aslında 'yayaya açık müze' desek daha doğru... Gündüzü ayrı bir güzel, gecesi ayrı...
Yüksek binaları sevmem. Hele bir de Zonguldak gibi iki dağ arasına sıkışmış vadisel şehrimizde hiç sevmem. Gazipaşa Caddesi'nin güneşinin ve havasının yok oluş sebebi haddinden fazla müsaade edilen yüksek binalardır. 12 katlı iş merkezinin ucube diye isimlendirilmesinin sebebi de yüksek binaların Zonguldak'ın dokusuna yakışmamasından ileri gelmektedir. Yazar İrfan Yalçın, İçimdeki Zonguldak adlı eserinde " İki yandaki Balkaya burnuyla Fener burnu kim bilir kaç milyon yıldır böyle tiksintiyle süzüyorlardır birbirlerini. İki Hint horozu dövüşmeye hazırlanıyor sanki. Aralarında leş rengi bir deniz -deniz rengi bir leşmi yoksa?- olmasa kapışacaklar dersin..." demiş. Balkaya ile Fener burnu arasına sıkışmış, bir yandan betonlarla da yükseliyor göğe doğru...
.............
Denizcilik Acente Binası ve iskelenin yıkılıp yerine büyük bir döner kavşak yapmasına üzülmüş olmama rağmen, Halkevi Binası önündeki yolu çift şeride çıkartıp kargo rıhtımı üzerinden Kozlu istikametine alternatif yol bağlanmasına da sevindiğimi belirtmek isterim. İskele boyuna Zonguldaklı şairler Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser'in büstlerine de yer verilmesi içimdeki, Zonguldak sevdasını coşturmuştur. Gemiden inen turistleri ilk selamlayan artık Zonguldaklı şairler...
.............
Sahilin denize 8-10 metre kadar daha uzaması denizden kaybettirdi ancak gezi yolunu rahatlattı. Balık restoranlar, meşhur salatamız ve artık soslu kebabımızdan sonra şimdi "soslu balığımız" var. Zonguldak soslu balık turizmde patlamaya yol açtı. Kömür şehri, üniversite şehri derken şimdi turizm şehri olduk. Üzülmez Kültür Vadisinde kahvaltıyla başlayan turist kafilesi, hafif raylı, nostaljik başlayan maden müzesi ziyaretinden Fevkani altında mola veriyor, hediyelik eşya, restoran ve kafe keyfinden sonra liman arkası Fener tünelinden yapılan falez, gezi yolu ve A Tipi konuk evi dönüşü eski rıhtımda bekleyen Cruise gemisinde noktalıyorlar.
Ancak hiç değişmeyen bir şey var, o da emekliler halen İnönü Parkını tercih ediyorlar...
Yüksel Yıldırım-15 Ağustos 2020
Zonguldak Nostalji