DEVA Partisi Zonguldak İl Sağlık Politikaları Başkanı Dr. Ural Kaya, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla kutlama mesajı yayımladı.

Dr. Ural Kaya'nın açıklaması şöyle:

"14 Mart Tıp Bayramı ilk defa 1919 yılında ülkemiz işgal altında iken işgale inat kutlanmıştır. Eskiden beri gelenek olarak tıp öğrencileri tarafından düzenlenen bir tıp balosuyla kutlanırken son yıllarda baloda düzenlenmez olmuştur. Ülkemizde hekimlerin mutsuzluğu ve umutsuzluğunun bir göstergesi olarak bu sene 14 Mart tıp bayramı tarihi değil, yurt genelinde hekimlerin iş bırakma tarihi olacak. Türk Tabipler Birliği ve sendikaların katılımıyla hekimler 14, 15, 16 Mart tarihlerinde iş bırakacak. Daha önceki aylarda bir gün iş bırakma eylemi son eylemde iki güne çıktı ancak sonuç alınamadı. Bu nedenle Mart ayında üç gün iş bırakma eylemi yapılacak. Eğer gene sonuç alınamazsa devamında süresiz iş bırakma eylemleri gelebilir. Çünkü hekimler kaybedecek bir şeylerinin kalmadığını düşünüyor. Peki, ne oldu? Öncelikle olayların nedenlerinin birden fazla olduğunu bilmeliyiz. Basında daha çok hekim maaşları öne çıkarılsa da bu sadece nedenlerden biri. Sevk zincirinin ve herhangi bir kısıtlamanın olmaması sebebiyle 2018 yılında hasta başı muayene oranı 9,5 olmuştur. Kısaca nüfusun 9,5 katı muayene yapılmıştır. Kabaca 780 milyondan fazla muayene yapılmış. Bu oran gelişmiş ülkelerde ortalama 6,9. Bunun yanı sıra 100.000 kişiye düşen hekim sayısı gene 2018 verilerinde 181. Gelişmiş ülkelerde bu oran 345. Yani ülkemiz gelişmiş ülkelere oranla daha az hekimle daha çok hasta bakıyor. Bu sebeple hekimlerimiz üzerinde ki iş yükü gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça fazla. Peki, gelişmiş ülkelerde bir doktor günde 20-25 hasta görürken ülkemizde bir doktor 50 hasta görürse ne olur? Cevabını hemen vereyim döner sermayeden para alamaz. Bir garabet olan performans sistemi hekimleri ekonomik baskı üzerinden daha çok hasta bakmaya zorlarken hasta bakım kalitesini azaltmaktadır. Hastalara ayrılan sürenin azalması hastalarda tatminsizlik yaratmaktadır. Tatmin olmayan hastalar tekrar başka hekimlere muayene olmak için müracaat etmektedir. Buda sistemin yükünü arttırmaktadır. Sistem bu şekilde bir kısır döngüye sürüklenmiştir.

Hasta memnuniyetsizliğinin yanı sıra daha çok hasta bakmak doğal olarak hekimlerin hata yapma şansını arttırır. Hata yapmanın bedeli de ülkemizde çok ağırdır. Zorunlu olarak mesleki sorumluluk sigortası yaptıran tek meslek grubu hekimlerdir. Ülkemizde hekimler dışında hiçbir devlet memuru yaptığı hatalar için ağır cezalar ödemek zorunda değil. Ayrıca verilen cezalar mesleki sorumluluk sigortası limitlerinin çok üzerindedir. Yıllarca doktorluk yapan bir hekim bir hata sonucu tüm birikimini kaybedebilir. Bu korku nedeniyle pek çok cerrah riskli ameliyatlara girmemeye başlamıştır. Pek çok hekim kötü durumda ki hastalara bakarken ilk önce hasta için ne yapabilirim düşüncesiyle değil, bu hastaya bir şey olursa ne yaparım korkusuyla hareket etmeye başladı.

Bitti mi? Bitmedi. Sadece davalar ve şikayetler değil hekimler birde şiddet ile uğraşmak zorunda. Gittikçe artan fiziksel ve psikolojik şiddet hekimlerde mutsuzluk ve endişeye yol açmaktadır. İşe gelirken kaygı ve endişe taşımaktadırlar. Hayat vermeye çalışanlar kendi hayatlarından endişe etmeye başlamıştır. Bunun sonucunda genel cerrahi, çocuk cerrahisi ve kadın doğum gibi riski yüksek uzmanlıklar artık tıp öğrencileri tarafından tercih edilmemektedir. Halbuki bu uzmanlıklar en çok ihtiyaç duyulan uzmanlıkların başında gelmektedir.

Maalesef Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan açıklama hekimlerin kırgınlığını daha çok arttırmıştır. Ülkemizde doktorluk yapma ümidini kesen tıp öğrencileri ve hekimler giderek artan sayıda yurtdışına göç etmeye başlamıştır. Acilen gerekli önlemler alınmazsa vahim sonuçlarla karşılaşabiliriz. 14 Mart Tıp Bayramı kutlu olsun.