Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 5-16 Haziran'da İsviçre'nin Cenevre kentinde düzenleyeceği "106'ncı Uluslararası Çalışma Konferansı"nda, Türkiye'deki tüm çalışanları Türk-İş'in yerine Memur-Sen'in temsil etmesine karar verdi.

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) gibi uluslararası sendikal örgütlerin bağımsız bir sendika olarak kabul etmediği Memur-Sen'in ILO'da temsil edilmesine tepki geldi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın kararına Türk-İş ve DİSK'in ardından KESK de tepki gösterdi.

KESK Zonguldak Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Erkut Alacalı, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yandaşlığı uluslararası sendikal hareketler tarafından da defalarca tescil edilmiş olan Memur-Sen'i ILO anayasasına rağmen Haziran 2017'de Cenevre'de yapılacak olan ILO'nun 106'ncı Uluslararası Çalışma Konferansı'na ülkemizdeki çalışan/işçi delegesi olarak belirlemiştir. Bu, AKP'nin her alanı 'tek' tipleştirmesinin son örneğidir. Mevcut halde Konferansa ILO'nun temel ilkesi olan üçlü yapı ile değil, ILO ve AKP Hükümeti olarak ikili yapı ile katılınmış olunacaktır. Hatırlanacağı üzere; Memur-Sen, ilk kez 2006 yılında ICFTU (Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu) üyelik başvurusunda bulunmuş, ancak ICFTU, '...ICFTU'nun 15-16 Kasım 2005 tarihleri arasında Türkiye'de gerçekleştirdiği görüşmelere ilişkin sunulan raporun ve elde edilen dokümanların, görüşlerin, gazete haberlerinin değerlendirilmesi sonucunda, Yönetim Kurulumuz, Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu Memur-Sen'in, ICFTU'nun üyelik kriterlerine uymadığına ve başvurunun daha fazla değerlendirilmeyeceğine' karar vermiştir. Daha sonra ICFTU ve Dünya Emek Konfederasyonu'nun (WCL) birleşmesi ile kurulan, ülkemizde Konfederasyonumuz KESK, DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ'in de üyesi olduğu, 161 ülkeden 325 sendika yoluyla dünya çapında 176 milyon işçiyi temsil eden ITUC da Memur-Sen üyelik başvurusunu aynı gerekçelerle reddetmiştir. Ülkemizde toplu sözleşmeler sürecini Memur-Sen eliyle satış sözleşmeleriyle sonlandırıp kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarını sürekli budayan, sefalete mahkum eden AKP hükümeti, bu kez de uluslararası sendikal hareketten gelen eleştirileri Memur-Sen eliyle engellemek, olası yaptırım süreçlerini durdurmak istemektedir. Memur-Sen'in delegeliğini 'en çok üyeye sahip konfederasyon' gerekçesiyle izah etmek minareyi kılıfına uydurmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Kaldı ki, ILO'nun konuya ilişkin yaklaşımını düzenleyen ILO Anayasasının 3'üncü maddesinin 5'inci fıkrası oldukça nettir. Fıkrada, 'Üye ülkeler, hükümet dışı delegeleri ve teknik danışmanları o ülkede mevcut olan çalışanların ve işverenlerin en fazla temsil yetkisine sahip meslek kuruluşlarıyla anlaşarak belirlemeyi taahhüt ederler' denmektedir. Buna rağmen; Bakanlık 'en fazla temsil yetkisine sahip' kriterinden 'en çok üyeye sahip' sonucuna nereden varmıştır? En çok üyeye sahip olmak en fazla temsil yetkisine sahip olma anlamına gelmemektedir. Öyle olsaydı ülkemizde toplu sözleşmelerde, en çok üyeye sahip olan Memur-Sen kamu emekçilerini enflasyon oranlarında, hatta bazen enflasyon altında yapılan zamlara, sefalet ücretlerine, teslim etmezdi! Kamu emekçilerinin iş güvenceleri ortadan kaldırılmak isterken, yüz binin üzerinde kamu emekçisi ihraç edilirken, kamu hizmetleri ortadan kaldırılırken üç maymunları oynayan bir konfederasyon 'en fazla temsil yetkisine' sahip olamaz. Bakanlık Memur-Sen dışında hangi Konfederasyonlarla bir tartışma yürütmüştür? Konfederasyonumuzun görüşü alınmadığı gibi basından da anlaşılacağı üzere diğer konfederasyonlara da sorulmamış, bir anlaşma zemini aranmamıştır. Çünkü AKP her alanda olduğu gibi sendikal harekette de kendisine bağlı, 'sorun çıkarmayan', göstermelik pazarlık görüntülerinden sonra hükümetin sunduğu teklifleri kabul eden, emek mücadelesini enflasyon oranında zamlara indirgeyen, bağımsız sendikal mücadeleyi değil yandaşlığı sendikal mücadelenin olmazsa olmazlığı gören, kendisinin memur kolu olan bir Konfederasyonu atamayı tercih etmiştir. Konfederasyonumuz AKP'nin atama politikalarına yabancı değildir. En son İhraç İşlemlerini İnceleme Komisyonu bileşiminin oluşumunda da aynı yaklaşıma şahit olduk. Dolaysıyla Memur-Sen, ne kamu emekçileri, ne de işçi sınıfı adına hak ve çıkarlarımızı temsil etme, koruma ve geliştirme yetkisine, bizim sözcülüğümüzü yapma hakkına sahip değildir. Bakanlık atama işlemini derhal iptal etmelidir. ILO anayasasında ülkelerin delegeliklerinin belirlenmesi sürecine uygun olarak Konfederasyonların ortak mutabakatı da dikkate alınarak yeniden belirlenmelidir. Konfederasyonumuz yaklaşımımızı uluslararası sendikal kurum ve kuruluşlarla da paylaşacak, yandaş konfederasyonun delegeliğinin iptali için ILO nezdinde girişimlerde bulunacaktır."

Editör: Pusula Gazetesi