Zonguldak Baro Başkanı Av. İbrahim Kerem Ertem, madencilik ve maden işçilerinin sorunlarını çözmek için Baro Başkanlığı olarak “Maden Konseyi” kurma düşünceleri olduğunu söyledi. Zonguldak’taki madenlerin ve madencilerin sorunlarını en iyi Zonguldaklının bildiğini ve anlayabildiğini ifade eden Baro Başkanı Ertem, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin bilimsel düşüncelerini ortaya koymaları gerektiğini söyledi.

Zonguldak’ta madenciliğin diğer illerden çok daha ciddi yapıldığını ifade eden Başkan Ertem, “İş ve sosyal güvenlik anlamında işçi sağlığı, maden güvenliği, işyeri güvenliği alanında yapılan her türlü çalışmanın Zonguldak ölçeğinde de ele alınması gerekiyor. Kanunlar yapılırken, herkes söyleyeceğini söylesin” dedi.

“ZONGULDAK’TAN MADENCİLİĞİ ÇIKARTTIĞINIZ ZAMAN YERİNE KOYACAĞINIZ BİR ŞEY YOK”

Ertem, kentte madenciliğin sosyal tarafının da olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

“İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili bir kanun çıkarıldı. Özellikle Soma faciasından sonra bunun yansımalarını gördük. Soma’dan sonra yaşanan bu kanun ve yönetmelik düzenlemeleri, hukuk alanındaki düzenlemelerin sonuçları Zonguldak’ta çok farklı ortaya çıktı. Taşkömürü, yerin yüzlerce metre altında ciddi bir meşakkat, ciddi bir emek, mesai, fedakarlık, maddi-manevi yoğunlaşma gerektiren bir çalışma. Ama diğer bölgelerdeki kömür faaliyetleri bizim Zonguldak kadar değil… Her anlamda bu kadar ciddi çalışma içermiyor. Daha çok ‘açık işletme’ dediğimiz, ‘daha korunaklı işletmeler’ dediğimiz faaliyetlerde yürütülüyor. Dolayısıyla iş ve sosyal güvenlik anlamında işçi sağlığı, maden güvenliği, işyeri güvenliği alanında yapılan her türlü çalışmanın Zonguldak ölçeğinde de ele alınması gerekiyor. Kanunlar yapılırken, herkes söyleyeceğini söylesin, bildiğini ortaya koysun, bilimsel olarak çalışılsın, öncesi ve sonrası düşünülerek yapılsın. Çünkü kanun değiştirmek kolay bir süreç değil, bazen çok da kolay bir süreç, ama her ikisi sonuçları değiştirmek anlamında aynı noktaya varıyor. Çok zor değiştirdiğiniz bir kanunla, çok kolay yaptığınız bir kanun belli bir süre sonra değişiveriyor. Değişme ihtiyacı oluyor. O halde ortaya çıkan bu düzenleme, Zonguldak için ciddi sıkıntılar ortaya koydu. Gerek TTK’nın işleyişi, gerekse özel ocakların çalışması, oradaki madenci kardeşlerimizin çalışma düzenleri baştan aşağı değişti. Bunun hepimiz yaşadık. Birçok toplantı yapıldı, birkaç toplantıya ben de katıldım. İşçilere verilecek ücretten, madenlerde yapılacak teçhizat çalışmalarına varana kadar getirilen ek maliyetler sadece parayla da ölçülmedi. Zonguldak’ta o anlamda bir duyarlılığın da olduğu kesin. İşin sosyal tarafı var, madenciyi Zonguldak’tan çıkarttığınız zaman yerine koyacağınız zaten bir şey yok. Taşkömürün işleyişiyle ilgili olarak Baro olarak öteden beri şunu savunuyoruz: Burada emek, en önemli değerlerden birisidir, fakat dünya o kadar değişti ki, o kadar hızlı bir değişim sergiliyor ki, her geçen gün çeşitli alanlarda olan değişiklikler olumlu olumsuz sonuçlarını önünüze getirebiliyor.”

“KÖMÜRÜ KAPATACAKSAK BİZ KAPATALIM, KÖMÜRÜ AÇACAKSAK DA BİZ AÇALIM”

Bölgeyi düşündüren incelemelerin ve yatırımların ortaya koyulabilmesi gerektiğini belirten Ertem, şunları söyledi:

“Maden ve taşkömürü alanında yapılacak tüm değişiklikler, bundan sonra sonraki çalışmalar, ortaya konulacak plan ve projeler, yatırımların takvimi, işçi sağlığından tutalım o işçinin ailesinin yaşantısına kadar, yaşadığı bölgenin, sosyoekonomik durumu çünkü hepsi birbirini etkiliyor. Şehrin yapılanmasını alalım, imar durumunu alalım, çok geniş komplike bir konu. Her alanda söyleyeceği söz olan kişilerin bir masa etrafında oturacağı, gerekse günlerce kalkmayacağı, kendi bilimsel çalışmalarını ortaya koyabileceği bir Maden Konseyi’nin kurulması gerektiğini düşünüyorum. Sendikalarımız, Baromuz, derneklerimiz, diğer sivil toplum kuruluşları, Kent Konseylerimiz, işletmelerimiz, işçi dernekleri, bütün bu kentte yaşayan, bu kentin kömürle beraber nereden nereye geldiğini çok iyi bilen bizler bu konseyin üyesi olmalıyız. Bu konseyi kurabilmeliyiz, bu bölgeyi düşündüren incelemelerimizi, yapılması gereken yatırımları profesyonelce amatör ruhla ortaya koyabilmeliyiz. Elbette ki, hükümet, sivil ve sosyal karar alıcılar kömür üretimiyle ilgili, sanayi sistemlerinin buraya kurulmasıyla ilgili karara varıyorlar. Bu kararlar bir-iki günde alınmıyor. Dolayısıyla bunun sosyal, ekonomik ve kültürel maliyetini onlar da çalışıyorlar. Ama bizler burada yaşıyoruz, taşkömürünün etrafında yaşayan bizler olarak, bahçesini kazıp da taş kömürü çıkaran çocuğuna kömür buldum dediği o andan itibaren emekli olana kadar geçen o süre içinde kömürle yatıp kömürle kalkan bizler olarak kömürü kapatacaksak biz kapatalım, kömürü açacaksak da biz açalım. Biz burada bir irade oluşturmak istiyoruz. Bu iradeyi siyasetle, sivil toplumla paylaşalım diyoruz. Dolayısıyla bizim böyle bir teklifimiz var, ama kabul gördüğünü söyleyemem.”

“MADEN EKSENİNDE ÇALIŞABİLECEK, FİKİR ÜRETEBİLECEK BİR ÇALIŞMA ORTAYA KOYABİLİRİZ”

Ertem, bilgi birikimi olan kişilerin ve kuruluşların bir irade ortaya koymak durumunda olduklarını belirterek, şunları söyledi:

“Sendikamız kendi düşüncesini ifade ediyor, odalarımız kendi düşüncesini ifade ediyor. Sivil toplum kuruluşlarımız bu konuda fikir ortaya koyuyorlar. İşverenlerimiz var, işçilerimiz var, burada bir sivil iradenin oluşması gerekiyor. Zonguldak, Türkiye demokrasinin en gelişmiş özelliklerini görebileceğimiz bir şehir. Bu imkan, bu gelenek, bu bilgi birikimi bizde var, Zonguldak’ta bu tecrübemiz var. Biz bunu maden için seferber edebiliriz diye düşünüyoruz. Zonguldak işçisiyle, işvereniyle, hukukçusuyla, doktoruyla, öğretmeniyle, mühendisiyle kim olursa olsun, bilimsel değeri de olan, kültürel çabası da olan maden ekseninde çalışabilecek, fikir üretebilecek bir çalışma ortaya koyabiliriz. Radyo Televizyon Üst Kurulu var, radyo ve televizyonları denetliyor. Bankacılık Denetleme Üst Kurulu var, bankaları denetliyor. Federasyonlar, konfederasyonlar var, kendi federasyonlarının çalışmalarını denetliyor. Bir düzen, bir disiplin getiriyorlar. Aynı şekilde bu şehirde yaşayan tecrübesi ve bilgi birikimi olan kişiler, kuruluşlar ve gruplar bir irade ortaya koymak durumundalar. O kadar açmazlar içerisindeyiz ki, madene girmemiz gerekiyor, ‘madenci alınsın’ diye uğraşıyoruz. İşçileri aşağı gönderiyoruz, ama ‘iş güvenliğine uygun teçhizatla donatılsın’ istiyoruz. Kimsenin burnunun kanamda çıkmasını istiyoruz. İki ambulans arka arkaya geçtiğinde korkuyorum, ‘acaba bir şey mi oldu?’ diye düşünüyoruz. Endişe ediyoruz, müessesesin etrafından geçtiğimiz zaman insan ürperiyor. Bu şehirde yaşıyoruz, gözümüz, kulağımız, gönlümüz o tarafta. Dolayısıyla biz taşkömürüne nasıl bakacağız, taşkömürünü çıkartacağız, işçilerimizi alacağız, iş güvenliğini sağlayacağız? Bu kömürü çıkarttığımızda değeri ne kadar olacak, açık işletmelerle rekabet edebilecek miyiz? Dünyanın bir ucundan gemilerle kömür gelen bir ortamda rantabl nasıl olacak? Bunları konuşacağız. Evlerde mi yakacağız, santrallerde mi yakacağız? Burada ani karar vermemiz gereken bir döneme girdik.”

Editör: Pusula Gazetesi