VUKCEVİÇ İLE YILLAR SONRA...

(Röportaj: Koray Atalı / Yayına hazırlayan: Muzaffer Dağlıoğlu)

20 Aralık 1957´de Herceg Novi / Yugoslavya da doğdu. 1975-1988 yılları arasında aktif futbol yaşantısını sürdürdü. 1975-1985 yılları arası Buducnost Titograd takımında oynadıktan sonra 1985 yılında Zonguldakspor´a transfer oldu.

Vukçeviç iki sezon formasını giydiği Zonguldakspor´da toplam 72 maça çıktı ve 23-24 gol attı. Şuanda Karadağ Futbol Federasyonu Genel Sekreter Yardımcısı görevini yapmaktadır.

ZARKO VUKÇEVİÇ / 1.BÖLÜM

Muzaffer Dağlıoğlu´nun Nisan ayının başlarında Vukçeviç´le iletişim kurmanın yollarını aramasıyla başladı her şey. Sadece bir kaç resmini ve kötü kalite videosunu gördüğü adamın hayatta olup olmadığını, eğer hayattaysa şimdilerde nerede yaşadığını, çalışıp çalışmadığını merak etti durdu hep.

İlk önce hayatta olduğunu öğrendi. Sonra Vukçeviç´e ulaşacağı bir yol aradı. İnternette biraz araştırdıktan sonra nerede yaşadığını, ne iş yaptığını ve nasıl iletişim kuracağını buldu. İnternet üzerinden ulaşmak yetmezdi Vukçeviç´e. Aklında sormak istediği onca soruyu bu samimiyetsiz internet ortamında nasıl sorabilirdi ki?

İşte tam bu sıralara da kendisinin ve tribünlerin abisi Koray Atalı´nın yaz tatili için Bosna Hersek, Arnavutluk ve Karadağ´a gideceği aklına gelmişti. Hemen durumu anlattı ve Vukçeviç´le görüşmesini rica etti. Vukceviç’in orijinal lisansının da sahibi olan ve aynı zamanda Zonguldakspor arşivcisi olan Koray Atalı bu ricaya hayır diyemez ve Muzaffer Dağlıoğlu´nun isteğini yerine getirmek için Karadağ´ın Podgoritsa şehrine de gitmeye karar verir.

Sonrasını Koray Abi´den dinliyoruz..

“ve sonra Zarko Vukçeviç’i görmek umudu ile Budva’dan Podgoritsa’ya hareket ediyorum. Merkezdeki otelime yerleşir yerleşmez bir şeyler yemek için kendimi dışarıya atıyor ve kısa bir yemek molasından sonra doğruca Zarko’yu bulma ihtimalimin olduğu Karadağ Futbol Federasyonu’na yöneliyorum.

Şehir merkezinde bulunan stadyumun bir bölümünde yer alan federasyon binasına giriyorum. Danışmadaki görevliye Zarko Vukçeviç’in burada olup olmadığını, buradaysa kendisi ile görüşmek istediğimi ve Zonguldak/Türkiye’den geldiğimi söylüyorum. Çok kısa bir süre içerisinde yüzü şaşkın bir gülümseme ile dolu bir adam geliyor.

Evet diyorum bu Zarko. İyi diyebileceğim Türkçesi ile merhaba, hoşgeldiniz diyor. Buyrun ofisime gidelim derken, herhalde bildiği kelimeler de bununla sınırlı olacak diye düşünüyorum. Genel Sekreter Yardımcısı olduğu Karadağ Futbol Federasyon’u binasındaki odasında sohbete başlıyoruz.

Öncelikle kendimi tanıtıyorum. Küçük yaşından beri maçlara giden, yıllardır tribünlerde olan, iyi bir Zonguldakspor taraftarı ve Zonguldakspor arşivcisi olduğumdan bahsediyorum. Karşılıklı tanışma merasiminden sonra hemen sohbete giriyoruz.

Öncelikle çok mutlu olduğunu yıllar sonra bile unutulmamasının kendini mutlu ettiğini söylüyor. Sonrasında 4 yıldır Karadağ Futbol Federasyonu’nda bu görevi yaptığını yoğun bir çalışma temposu olduğunu ama işini çok sevdiğini söylüyor ve merak ettiklerimi sormaya başlıyorum.

• Zonguldakspor’a gelişiniz nasıl oldu?

Eskiden burada bir menajer vardı. Bir gün beni çağırdı. Elinde 4-5 adet resim vardı. Teker teker eledi resimleri, sonunda işte bu, buraya göndereceğim seni dedi. Kısa bir süre içerisinde hazırlanıp uçakla Ankara’ya gittik. Burada Zonguldakspor’lu yöneticiler ve şuan ismini hatırlayamadığım teknik direktör ile buluştuk ve mukavele imzaladık.

O zamanlar Türkiye’ye birçok Yugoslav futbolcu geliyordu. Yugoslav futbolu çok etkili ve başarılıydı. Sonraları bazı şeyler değişti. Türk futbolu hızlı gelişmeler kaydetti.

• Zonguldakspor’a gelirken tereddüt etmeniz mi? Başka ülke, başka kültür?

Ettim tabi ama her şey çok hızlı gelişti. Birden kendimi Türkiye’de ve Zonguldak’ta buldum.

• Zonguldakspor’da kaç sezon oynadınız, kaç kez forma giydiniz ve kaç gol attınız?

Zonguldakspor’da iki sezon oynadım. Bu iki sezonda toplam 72 maça çıktım, 23-24 gol kaydettim.

Bu performansının çok iyi olduğunu, Zonguldakspor’da futbol oynarken eşinin Yugoslavya’da çalıştığını daha sonra da çocuğunun dünyaya geldiğini, uzun bir süre göremediğini, ikinci sene eşi ve çocuğunu Zonguldak’a getirdiğini ama eşinin fazla kaldığı takdirde Yugoslavya’daki işini kaybetme durumlarından dolayı bir türlü kafasının rahat olmadığından bahsetti.

“Takımda beraber oynadığım bir diğer Yugoslav futbolcu Tupayiç kulüp tarafından gözden çıkarıldı ve Rizespor’a gitti. Bana iki sezonun sonrasında çok ısrar ettiler. Teknik direktör ‘’kal Zarko kal’’ dedi. Ama anlattığım nedenlerden dolayı kalamadım ve ülkeme döndüm.

Türkiye’den sonra tekrar Buducnost’a geldim ama oynamadım. Takıma abilik yap dediler bende yardımcı oldum. Sadece 2.Ligde bir takımda hatır gönül için 7-8 maç oynadım.”

• Yaşınız çok genç olmasına rağmen futbolu niye erken bıraktınız? Bir sakatlığınız mı vardı?

Sakatlığım ya da herhangi bir rahatsızlığım yoktu, yalnız Zonguldakspor’da oynarken sorun olmayan hafif bir ağrım vardı dizimde. Oradakiler “bir sorun yok, oyna oyna” dediler. Bende bilemedim, üstüne üstüne gittim. Sonrasında Yugoslavya’ya döndüm. Burada doktorlar bana “Ne yaptın sen bu çok ciddi bir durum” diyerek fırça attılar. (Gülüyor)

• Zonguldakspor’dan ayrıldıktan sonra bir daha Türkiye’ye geldiniz mi?

Karadağ genç ve ümit milli takım teknik sorumlu görevini yaptığım sırada bir kere Türkiye’ye geldim ama çok sınırlı bir zaman dilimi içerisindeydi.

• Zonguldakspor’da oynadığınız zamanlara ait anılarınız varmı? Örneğin hatırladığınız bir maç ya da en iyi oynadığım maç diyebileceğiniz bir anı?

Elbette var İstanbul’da oynadığımız Galatasaray maçı. 1-0 kaybetmiştik ama çok iyi oynamıştık. Simoviç ile 3 defa karşı karşıya kaldık ama gol atamadık. Hatta bir tanesini ben kaçırmıştım.

Sonrasında konuyu Zonguldakspor’a ve taraftarlarına getiriyorum. Geçen sene amatör ligde olduğumuzu (Ben amatör derken 3.lig mi diye sordu.)

Hayır dedim bildiğimiz Amatör Lig, 3.liginde bir altı dediğimde bir off çekiyor ve üzülüyor.

Sonrasında Mayıs ayında Ankara’da 15 bin kişinin önünde final maçında şampiyon olduğumuzu söyledim. Seyirci sayısı ve benim anlatırken ki heyecanım karşısında o da mutluluğunu gizliyemiyor.

Bir sene öncesinde de kendi sahamızda 20 bin kişi önünde final maçında kaybettiğimizi, oluşan yıkım atmosferinin şehrin üzerinden uzun bir süre atılamadığını, bu sene bunun yaşanmadığından bahsediyorum. Kulübün sportif başarı anlamında çok gerilerde olmasına karşın taraftarın etkinliğinin tam tersine çok yüksek olduğuna değiniyorum.

Şehirden bahsediyorum, kendisinin futbol oynadığı zamanlardan bu yana gelişmenin ve büyümenin olmadığından, kulübün fakirleştiğinden, Zonguldak‘ın göç veren bir şehir haline geldiğinden bahsediyorum. Şaşırıyor “Nasıl olur Zonguldak çok büyük ve güzel bir şehirdi. Takımında maddi yönden sıkıntısı yoktu” diyor.

Kendisinin Zonguldakspor taraftarlarınca, özellikle orta yaş ve üstünün en bilinen sporcularından biri olduğundan ve çok sevildiğinden bahsediyorum. Biraz mahcup ama mutlu bir ifadeyle kafasını sallıyor. Zaten Zonguldakspor’da fazla yabancı futbolcu oynamadığından konu açılınca; “Benimle beraber Tupayic vardı, birde şimdi ismini hatırlamadığım bir kişi daha vardı yanılmıyorsam” diyor.

Daha sonra arşivsel anlamda o zamana ait çok fazla bir şey olmadığını, ara sıra sosyal medyada yayınlanan videolarda attığı gollerin gösterildiğini o zamanlar kendisini canlı seyredemeyenlerin de kendisini bu şekilde tanığını söylüyorum.

O zamanki futbol lisansının bende olduğunu söylüyorum. Gözleri parlıyor… Şaşkınlığı bir kat daha artıyor. O zamanlara ait bir fotoğraf var mı diye sorduğumda;

“Burada yok ama evde küçük de olsa bir arşivim var. O zamanki gazete kupürlerinden oluşturduğum (gazete ismi de söylüyor hürriyet, milliyet) bir arşiv” diyor. Saatine bakıyor akşam 16:00 da takımın kamp yaptığı yerde maça gideceğini, o zamana kadar zamanın varsa eve gidelim misafir edeyim sizi diyor. Kendisine, benim zamansal açıdan sorunum olmadığını buraya Podgoritsa’ya sadece kendisi için geldiğimi söylüyorum.

Zarko Vukçeviç’i ziyaretimizin evinde geçen kısmını yazının ikinci bölümünde okuyabilirsiniz

Editör: Pusula Gazetesi