TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkanı Erdoğan Kaymakçı, Manisa-Soma’da 301 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasının yaşandığı maden sahasında kaldığı 3 gün boyunca yaptığı gözlemlerini Pusula’ya anlattı. Başkan Kaymakçı, linyit kömürünün özelliğinden dolayı gizli yandığını ve Soma’da yapılan kömür üretiminde karbonmonoksit gazının sürekli izlenmesi gerektiğini ifade etti.

Kaymakçı, ilçede ölüm sessizliğinin hakim olduğunu ifade ederek, kazada 5 meslektaşlarını da kaybettiklerini ve üzgün olduklarını ifade etti. Kaymakçı, bunun bir iş cinayeti olduğunu, kazada teknik anlamda hatalar olduğunu, ancak asıl hatanın AK Parti hükümetinin uyguladığı ekonomik politikalar olduğunu ileri sürerek, “Özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamaları, güvencesiz, güvenliksiz çalışma ortamları yaratılmıştır” dedi.

“KURTARMA EKİBİNDEKİ ARKADAŞLARLA SÜREKLİ İRTİBAT HALİNDEYDİK”

Kazanın olduğu ilk saatlerde kurtarma çalışmalarının sağlıklı yürütülemediğini ifade eden Kaymakçı, şunları söyledi:

“Şubemizden 4 arkadaş Soma’ya gittik. Olayın meydana geldiği işletmeye yaklaşınca, olağanüstü güvenlik önlemlerinin alındığını, yolların polis ve jandarma tarafından kesildiğini gördük. İşletmeye ulaşıncaya kadar biraz zorlu çektik. Bizim Zonguldak’ta yaşadığımız, Kozlu ve Karadon bölgesinde yaşadığımız durum neyse, orada da durum aynıydı. Ocakta yakını olan insanlar ocak başında bekliyorlardı. Çok acı bir tabloydu. Kurtarma çalışmaları başlangıçta sağlıklı bir şekilde yürütülmedi. Kriz masası ve Enerji Bakanı’nın belirli periyodlarda yaptığı açıklamanın dışında bir şey olmadı. Bir kargaşa vardı. Daha sonra yer altında kalan insanların sayısıyla ilgili spekülasyonlar yaşandı. Açıklanan resmi rakamlara kimse inanmadı. Ocakta daha fazla insanın akabileceği yönünde söylemler dile getirildi. Kozlu’dan 15 kişilik bir kurtarma ekibi geldi. Orada onlarla sürekli irtibat halindeydik. Büyük bir ölüm sessizliği vardı, çok zor bir durumdu. Herkes kaygılı, acılı, öfkeliydi.”

“KENDİNDEN YANMA OLAYLARI OLMASINA RAĞMEN İZLEMEDE BİR SIKINTI YAŞANMIŞ”

Burada yaşanan olayın saptama aşamasında bir sorun yaşanmış olduğunu söyleyen Kaymakçı, şöyle konuştu:

“Soma’da faaliyet gösteren bu işletme linyit madeni, yüzeye yakın, ocağa giriş kodları artı 340 kodunda üretim yapılan bir işletme. Olayın meydana geldiği yer artı 140’da. 200 metrelik bir kod farkı var. Ocak sığdı, yüzeye yakın bir ocak, bu bölgedeki linyitin de metandan ziyade ‘kendiliğinden yanma, gizli yanma’ dediğimiz bir özelliği var. Kömürdeki karbonla havadaki oksijenin etkileşimi, eksik yanması sonucunda oluşan bir gazdır. Eğer karbonmonoksitin oluşmasına imkan sağlayacak başka bir durum söz konusu değilse, bu karbonmonoksit yer altında sadece kendiliğinden kızışma sonucunda ortaya çıkar. Çok tehlikeli ve zehirli bir gazdır. Bu zehri bünyesine alan bir kişi temiz havaya çıkarılsa bile kurtarılma şansı yoktur. Hemen birkaç saniye içinde insanı öldürebilecek bir gazdır. Onun için bu bölgede yapılan üretimde karbonmonoksit gazının sürekli izlenmesi gerekir. Aynı zamanda sıcaklık artışı da söz konusudur. Kimyasal reaksiyon sonucunda bir is, ısı açığa çıkar. Bu ısının da zamanla birikmesi sonucunda hem ısıyı ölçerek, hem karbonmonoksiti izleyerek kendiliğinden kızışmalar saptanarak önlenebilirdi. Sanıyorum burada da saptama aşamasında bir sorun yaşanmış. Geçmişte kendinden yanma olayları olmasına rağmen izlemede bir sıkıntı yaşandığı için bu gaz ocağı doldurarak 301 madencimizi kaybetmemize neden oldu. Bu ülkemizin en büyük madencilik faciasıdır.”

“TKİ ZAMANINDA MALİYETLER 140 DOLAR, KENDİLERİ ÇALIŞMAYA BAŞLADIKLARINDA MALİYETLERİ 23 DOLAR’A KADAR İNDİRİLMİŞ”

Kazayı teknik bir gözle değerlendiren Kaymakçı, şöyle konuştu:

“Teknik boyutta aksaklıklar olabilir. Ama asıl sorumlu burada; ülkemizde AKP iktidarının 12 yıldan beri uygulamış olduğu ekonomik politikalardır. Bunlar nedir? Özelleştirme, akabinde gelen taşeronlaştırma uygulamaları olayın bu boyutta büyümesine neden olmuştur. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik yapılması gereken yatırımlar yeterince yapılmamıştır. Dolayısıyla 301 insanımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Bu bir iş cinayetidir. Bu çalışma yöntemiyle sistemin ürettiği bir durumdur. Özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamaları güvencesiz, güvenliksiz çalışma ortamları yaratılmıştır. Bu bölgedeki linyit sahasının sahibi TKİ zamanında kömür maliyetinin 140 Dolar olduğu, kendileri çalışmaya başladıklarında maliyetleri 23 Dolar’a kadar indirebildiklerini söylemişlerdi. Bu boyutta bir maliyet indirimi nasıl sağlandı? Elbette iş güvenliği önlemlerinin alınmamasıyla, işçi ücretinin düşük olmasıyla, diğer sosyal güvencelerinde ortadan kalkmasıyla bu sağlanmıştır.”

“HALKIN YARARINA OLMAYAN BİR YASA OLSA NE OLUR, OLMASA NE OLUR”

Şu an uygulanan Maden Yasası’nın iş kazalarını önleyecek bir şey içermediğini ifade eden Kaymakçı, “Kazanın yaşanma sebebiyle ilgili söz konusu yönetmeliğin, yasa ve ilgili kanunların yetersiz ve iş kazalarıyla ilgili bir şey içermiyor. Sadece sermayenin daha fazla para kazanmasına yönelik, sermaye ile iktidarın kol kola yaptıkları bir yasadır. Maden emekçilerinin haklarıyla ilgili bir düzenleme söz konusu değil. Mevzuatın bu çerçevede ele alınması lazım. Kazaların, iş kazalarının yaşanmaması için bakanlık nezdinde ilgili birimlerin madenlerdeki denetimlerle ilgili yaptırımı söz konusu. Sahada işletmecilik açısından oldukça fazla kusur bulundu. Demek ki, kazadan kazaya değişen demeçler veriliyor. Maden kanunlarıyla ilgili yapılacak çalışmaların ‘kazaları ne kadar önleyecek?’ bunu da sormak lazım. Maden Mühendisleri Odamız, bu alanda uzman bir kuruluş, Oda’nın görüşleri dikkate alınmadan hazırlanan yasalar bunlar. Hükümet olarak tüm tarafların bir araya geldiği, endişelerin, kaygıların tartışıldığı bir ortam yaratılarak o sektöre özgü bir kanun çıkarılması öncelik gerektiriyor. Halkın yararına olmayan bir yasa olsa ne olur, olmasa ne olur” diye konuştu.

“KAZA OLMADAN ÖNCE TÜM ÖNLEMLERİN ALINMASI ÇOK DAHA DOĞRU OLACAKTIR”

İnsan sağlığını dikkate alacak çalışmaların hızla yapılması gerektiğini savunan Kaymakçı, “Bu kazalarda bizim asıl söylediğimiz denetleme ve yaptırım çok önemli. Denetleme yapacak olanlar Bakanlığın elemanları, yaptırım da yine oradan kaynaklanacak. O bölgede ocakta çalışan insanlarla yaptığımız görüşmede de denetimin söz gelimi yapıldığını söylediler. Gerçek bir denetimden söz edilmediği dile getirildi. Hükümetin kendine yandaş olarak seçtiği işadamları var. Yandaşlıktan ziyade insan sağlığını dikkate alan çalışmalar yapılmalı. Yaptırımlara ve denetimler de buna göre uygulanmalıdır. Biz kaza meydana geldikten sonra önlemler almaya çalışıyoruz. Enerji Bakanı’nın demeçlerine bakarsanız, ‘Gereken tüm çalışmaları yapıyoruz, gerekli tüm önlemleri aldık’ gibi söylemlerde bulundu. Kaza olduktan sonra değil, kaza olmadan önce tüm önlemlerin alınması çok daha doğru olacaktır” dedi.

“BU İŞİN FITRATINDA KAZA YOKTUR, ÖLÜM YOKTUR”

Bilimsel çalışmalarla kazaların en aza indirilebileceğini ifade eden Kaymakçı, şöyle konuştu; “Ülkemizdeki işletmelerin çoğunda böyle durumların yaşanması söz konusu, potansiyel bir tehlike var. ILO’nun 176 sayılı bir sözleşmesi var. O sözleşmeye birçok ülke imza attı, ülkemiz imza atmadı. En azından bir iyi niyet göstergesi olarak bu sözleşmeye imza atılabilirdi. Hükümet yetkilileri, ‘Bizim ülkemizde bu sözleşmenin içerdiği maddeleri kapsayan bir değişiklik yapılmıştı’ demişti. Ama yaşanan durum bize bunun böyle olmadığını gösteriyor. Eğer böyle giderse, hiçbir şekilde önlem alınmadan çalışmalar devam ederse kazaların yaşanması kaçınılmaz hale gelecek. ‘Kazaların fıtratında ölüm var’ demek bilimi dışlayan bir zihniyettir. Böyle bir durum söz konusu değildir. Bu işin fıtratında kaza yoktur, ölüm yoktur. Bilimsel çalışmalarla bu kazalar olabildiğince en aza indirilebilir. Dünya bunu böyle başarmıştır. Avrupa’da 40-50 yıl öncesine kadar ölümlü bir kaza yoktur. Yaşanan kazalarla ilgili kızmak yerine, halkın eleştirilerini ve tepkilerini anlayışla karşılayıp bu yönde tepki vermek çok daha doğru olur. Kazada kaybettiğimiz tüm maden emekçilerini saygıyla anıyorum.”

Editör: Pusula Gazetesi