“O gece babasıyla birlikte eve alkollü geldi. Babası gidince saldırdı. Saçlarımı yoldu. Çocuklar ‘babacığım yapma’ diyerek kolundan tuttular. Ne olduğunu hatırlamıyorum, çünkü ‘artık öleceğim, çocuklarımı da öldürecek’ dedim. Çocuklar için, ‘uyurken keserim ben bunların boğazlarını’ diyordu.”

“Bana, ‘O an nasıl gücün yetti?’ diyorlar. Bilmiyorum. Yani bir şekilde öleceğim, ama çocuklarıma zarar vermesin. Öyle bir psikolojiye girdim. Mutluyum, huzurluyum. Kafam rahat. Çocuğum, ‘Anne, bu akşam babam içkili gelecek diye beklemeyeceğiz dimi?’ dedi.”

“Mahkemem var ve inşallah çocuklarımdan yine ayrılmam. 20 yıl çok büyük ceza çektim. 15 yaşında evlendim ve hiç suçum yokken çok ceza çektim. 20 yıl az bir süre değil. Ömrüm gitti diyebilirim. 20 yılım çöp oldu ve bana kalan sadece 4 yavrum var. Onun dışındaki anıların hepsi zaten kötü. İnşallah ceza almam.”

Ayşe Erke, son olarak öldürdüğü eşinin ailesine şöyle seslendi: “Benim çektiğim her şeyi biliyorsunuz. Vicdanınızı dinlemenizi istiyorum. 20 yıl onca çileyi çektim ve gördünüz. Çok fazla günahım olduğunu da düşünmüyorum. Eğer vicdanınız varsa, mahkemede yalan söylemeyin. Başka da bir şey istemiyorum.”

Röportaj: İlknur Yılmaz

Zonguldak’ta, 20 yıl boyunca eşinden şiddet gören ve en son yine alkollü olduğu bir akşam eşini boğarak öldüren 4 çocuk annesi Ayşegül Erke, yaşadıklarını gözyaşları içerisinde Pusula’ya anlattı.

8 Ocak 2014 tarihinde meydana gelen olayın ardından polisi arayarak kendini ihbar eden Ayşe Erke, 20 yıl önce tecavüze uğradığı ve tehditle kaçarak evlendiği Ali Erke ile ilgili, “O gece ‘artık öleceğim, çocuklarımı da öldürecek’ dedim ve sonrasını hatırlamıyorum” dedi.

Eşini öldürmesinin ardından çıktığı mahkemede tutuksuz yargılanmasına karar verilen ve 15 gün çocuklarıyla birlikte sığınma evinde kalan Erke, 20 yıl suçsuz yere çok büyük ceza çektiğini ve önümüzdeki günlerde çıkacağı mahkemede yine çocuklarından ayrılmamayı diledi.

Erke, eşini öldürmenin pişmanlığını yaşayıp yaşamadığı yönündeki sorumuza, “Bu soruya cevap vermek istemiyorum, ama öyle bir hissiyatım yok. Daha mutluyum, daha huzurluyum. Kafam rahat. Koruma evinde oturuyoruz, çocuğum, ‘Anne, bu akşam babam içkili gelecek diye beklemeyeceğiz dimi’ dedi. En büyük kızım 15 yaşında ve ben kendimi çocuklarıma adadım” diye yanıt verdi.

Ali Erke’nin ailesini de mahkemede gördükleri her şeyi anlatmalarını isteyen Ayşegül Erke, şunları söyledi:

“Ailesinin vicdanını dinlemelerini istiyorum. Ben 20 yıl onca çileyi çektim ve gördüler. Çok fazla günahım olduğunu da düşünmüyorum. Eğer vicdanları varsa mahkeme de yalan söylemesinler. Başka da bir şey istemiyorum.”

Kendini ve çocuklarını kurtarmak için eşini boğarak öldürdüğünü ifade eden Ayşe Erke, 20 yılda yaşadıkları ve sonrasıyla ilgili sorularımıza şu yanıtları verdi:

“ŞİDDET, EVLENMEDEN ÖNCE BAŞLADI”

İlknur Yılmaz: Eşinizle nasıl tanıştınız ve evliliğiniz boyunca neler yaşadınız?

Ayşe Erke: Okuldan ayrıldım ve onunla kaçtım. Kaçmak için o dönemde de anneme ve kardeşlerime bir şey yapmakla beni tehdit ediyordu. İzmit’e gittik ve kaçtığım ilk günden şiddet görüyordum. Onu bırakacağımı anladığı zaman şiddet görüyordum. ‘Anneni öldürürüm, kardeşini keserim’ diye tehdit ediyordu. Çocuklar doğduktan sonrada çocuklarla tehdit etmeye başladı. ‘Gidersen çocuklarını göremezsin. Seni de öldürürüm’ tehditleri başladı. 20 senelik evliliğimizin son 5-6 yılında hiç çalışmıyordu. Ben hükümetten yardım alıyordum, arada bir tanıdıklara temizliğe gidiyordum. Üçüncü çocuğumuz doğduktan sonra kıskançlık yapmaya başladı. Hiçbir yere göndermiyordu, kapıdan dışarıya çıkartmıyordu. Kafasında sürekli kuruyordu. Rapor aldı ve askerliğini de yapmadı. Gördüğüm şiddetlere ailesi, akrabaları her zaman şahittiler. Kendi aileme anlatamıyordum, ama onlara anlatıyordum. Kaçarak evlendiğim için anneme söyleyemiyordum. Alkol ve uyuşturucu kullandığını biliyorlardı, ama benim işkence çektiğimi, darp edildiğimi bilmiyorlardı. Gözümde morluk gördükleri zaman ‘kapıya çarptım, düştüm veya çocuğun kafası çarptı’ diye yalan söylüyordum.

“ONUN KARŞISINDA DURABİLECEK BİR AİLEM YOKTU”

Yılmaz: Eşiniz tarafından tecavüze uğradınız. Ailenize anlatmayı denediniz mi? Yaşadıklarınızdan ailenizin haberi var mı?

Erke: Ailem tecavüze uğradığımı bilmiyordu. Zaten kendisi, ‘Sana sahip olduğumu söylerim herkese’ diyerek beni yanında tutuyordu ve ben o zaman liseye gidiyordum. Utanıyordum. 20 yıl önce insanlar kötü gözle bakarlardı. Evlenmeye mecbur kaldım. Aileme bunları anlatsaydım da bir şey fark etmiyordu. Çünkü bir yaşlı annem, bir de gazi kardeşim var. Hiç kimsenin karşına geçip, ‘sen ne yapıyorsun?’ diyebilecek bir akrabam yok. Zaten onlara şikayet ettiğimi de bilse yaşama ihtimalim yoktu. Ben birine bir şey söylediğim zaman ‘sakın onun kulağına gitmesin’ diye yalvarıyordum. ‘Kızım burs kazandı yine onun kulağına gitmesin’ diye kardeşlerine yalvarıyordum. ‘Parayı alır ve çocuğun eğitim masraflarına harcamaz. Bu parayla içer’ diye ondan saklıyordum. Elişi yapıyordum ve o parayla ondan saklayarak eksiğimi alıyordum. Evde 6 boğazız, ama evine bakmıyordu. Elektrik faturası ödemezdi ve elektrik faturası borcundan cezaevine girdi. Erkek kardeşime gittim ve ‘cezaevine girerse işinden olacak’ diyerek ondan para alarak çıkarttık. Yani ben onun iyileşmesi içinde elimden geleni yaptım, ‘sen beni zorla kaçırdın ve ben senin dediğini yapmıyorum’ diye bir şey de yoktu. Ne isterse o oluyordu, ne derse onu yapıyordum. Evden dışarıya çıkmıyordum. Çocukların toplantısına bile o evden çıktıktan sonra gidip geliyordum. Bana izin verdiği zamanlar çok enderdir. Aylarca diş ağrısı çektim, ama kesinlikle bana ‘al şu parayı doktora git’ demedi. Dayanamayıp annemden para alıp gittim ve ona da dayanamadığımı söyledim. Bana ‘gidersin, ama öğlene kadar evdesin’ dedi. Normalde 4-5’e kadar uyuyordu, ama ‘öğlen evdesin’ dediği için özellikle kalkıp gelmiş miyim diye bakıyordu.

“BEN ÖLECEKTİM, AMA ÇOCUKLARIMA ZARAR VERMEMELİYDİ”

Yılmaz: Eşinizi öldürdüğünüz gün neler yaşandı?

Erke: Babasıyla birlikte yine eve alkollü geldi. Babası, içtiği zaman birine sataştığını biliyordu ve eve getiriyordu. Zaten birlikte içiyorlardı ve eve teslim edip gidiyordu. Babasına sürekli yalvarıyordum. ‘Baba ne olur içtiği zaman eve getirme’ diye yalvarıyordum. Çünkü çocukların da psikolojisi bozuluyordu. Çocuklar sabahlara kadar uyuyamıyorlardı. Alkol aldığı zaman bağırıp çağırıyordu ya da müziğin sesini son ses açıyordu. O akşam yine babası eve onu getirdi. Babasına gitmemesini söyledim. Çünkü yine saldırgan bir şekildeydi. Babasına; ‘Ne olursun gitme ya da sende burada kal’ dedim. Bana ‘işim var, gitmem lazım’ dedi. Elinde gelirken 2 tane de bira vardı. Onları gördüğümde de babasına evle yine kavga edeceğini söyledim. Çünkü biraları alıyordu eline, çocukları karşısına diziyordu ve ‘ben çocuklara eğitim veriyorum. Benim askeri sistemim bu’ diyordu. Babası bana, ‘biraları o görmeden poşete koy, kaldır’ dedi. Ben biraları kaldırdım, ama onları göremeyince daha çok çıldırdı. Babası da vardı ve o da biliyor yaptıklarını. ‘Sussun’ diye babası, ‘Bir tanesini ver ona’ dedi. Bir tanesini verdim, ama sonra tekrar diğerini de istedi. Babası onu durduramadı ve gitti. O olaydan 2-3 gün önce anneme gitmiştim ve onun içinde benimle konuşmuyordu. Boğazıma saldırdı. Saçlarımı yoldu. Çocuklar ‘babacığım yapma’ diyerek kolundan tuttular. Son anda ne olduğunu hatırlamıyorum, çünkü ‘artık öleceğim, çocuklarımı da öldürecek’ dedim. Sürekli ‘sizi öldüreceğim. Bu evin içine gömeceğim seni. Ne devlet, ne anan hiç kimse seni bulamayacak’ diyordu. Çocuklar için de, ‘uyurken keserim ben bunların boğazlarını’ diyordu. Bunları da çocukların gözünün önünde söylüyordu. ‘O an nasıl gücün yetti?’ diyorlar. Bilmiyorum... Yani bir şekilde öleceğim, ama çocuklarıma zarar vermesin. O anda öyle bir psikolojiye girdim.

“PİŞMANLIK GİBİ BİR HİSSİYATIM YOK”

Yılmaz: Pişmanlık duyuyor musunuz? Nasıl bir psikoloji içerisindesiniz?

Erke: Bu soruya cevap vermek istemiyorum, ama öyle bir hissiyatım yok. Daha mutluyum, daha huzurluyum. Kafam rahat. Koruma evinde oturuyoruz, çocuğum, ‘Anne, bu akşam babam içkili gelecek diye beklemeyeceğiz dimi’ dedi. En büyük kızım 15 yaşında ve ben kendimi çocuklarıma adadım. Onun yaptıklarını çok fazla kafaya takmamaya çalıştım. Kendimi o kadar çok etkiledim ki, hafızamda kayıplar bile oluyor. Çünkü otomatikman yaptıklarını unutmak istiyorum. Bir şey yapıyordu ve 10 dakika sonra yapmamış gibi davranıyordu. Her şey bir şiddete dönüşüyordu. Bardağı bir yere koyuyordu, ama ben o bardağı oradan ‘kaldırsam mı, kaldırmasam mı?’ diye düşünüyordum. Kaldırsam ‘neden kaldırdın?’, kaldırmasan ‘bu bardak hala niye burada duruyor?’ diye kavga ediyordu. 20 yıl böyle geçti. Özellikle son 4 yıl her şey daha çok şiddetlendi. Dediğim gibi, ilk zamanlar kıskançlığı çok yoktu. Temizliğe gidiyordum ya da hükümetten yardım alıp evin eksiklerini ben gideriyordum. Ama son 4 yılda hem alkolü, hem de uyuşturucuyu fazlalaştırdı. Ben ailesinden yardım istedim. Tedavi görsün istedim. Sürekli kafasında bir şeyleri kurmaya başlamıştı. Yaşanmayan şeyleri yaşanmış gibi, başkasının yaşadığı şeyleri geliyordu biz yaşamışız gibi, başka bir kadının yaptığı şeyi ben yapmışım gibi ya da başka bir çocuğun yaptığı şeyi bizim çocuklarımız yapmış gibi sürekli kafasında bir kurgu içerisinde yaşıyordu.

“ÇOCUKLARIMDAN AYRILMAMAYI DİLİYORUM”

Yılmaz: Mahkemenin ardından tutuksuz yargılanmanıza karar verildi. Önümüzdeki günlerde yeniden mahkemeniz var. Bununla ilgili ne diyeceksiniz?

Erke: Şu anda yine mahkemem var ve inşallah çocuklarımdan yine ayrılmam diyorum. 20 yıl çok büyük ceza çektim. 15 yaşında evlendim ve hiç suçum yokken çok ceza çektim. 20 yıl az bir süre değil. Ömrüm gitti diyebilirim. 20 yılım çöp oldu ve bana kalan sadece 4 tane yavrum var. Onun dışındaki anıların hepsi zaten kötü. İnşallah ceza almam.

“VİCDANLARI VARSA MAHKEMEDE YALAN SÖYLEMESİNLER”

Yılmaz: Eşinizin ailesine söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Erke: Benim çektiğim her şeyi biliyorsunuz. Her şeyi gözünüzün önünde yaşadım. Hiçbirinizin hiçbir faydasını görmedim. Kardeşlerini tedavi ettirelim dediğim zaman bana ilaç önerdiler. ‘Bu ilacı içtiğin zaman onun yaptıklarını görmezsin, kafana takmazsın’ dediler. Yani kardeşlerini tedavi ettirecekleri yerde bana teklifte bulundular. Ben saldırgan, tehdit eden ya da evin huzurunu bozan bir insan değilim. Biz çocuklarımızla ders yapıyoruz, yemek hazırlıyorum, soba yakıyorum, ama o eve geliyordu evin havası değişiyordu. Çocuklar bir tarafa kaçıyor, ben bir tarafa gidiyordum. Evin içinde dokunsan patlayacak bir bomba gibi duruyordu. Kaç kez beni balkondan atmaya kalkıştı. Benim hayatım boyunca bir kez telefonum olmadı. Ne evde, ne cebimde olmadı. Bir kez kendime telefon aldım, o da hattı kapatsınlar diye faturasını ödemedi. ‘4 çocuk var, bir şey olsa ne yapacağım?’ diyordum. Bana, ‘Oradan buradan gider ararsın’ diyordu. Ailesinin vicdanını dinlemelerini istiyorum. Ben 20 yıl onca çileyi çektim ve gördüler. Ben çok fazla günahım olduğunu da düşünmüyorum. Eğer vicdanları varsa, mahkeme de yalan söylemesinler. Başka da bir şey istemiyorum. Sadece olanı, gördüklerini anlatsınlar. Hiçbir zaman birine iftira atarak, yalan ifade vererek hiçbir yere gidemezler. Benim için, cehennemde yanacağımı söylüyorlar, ama cehennemde kimin yanacağını Allah bilir.

“ŞİDDET GÖREN KADINLAR DEVLETTEN YARDIM ALSIN”

Yılmaz: Olayın ardından çocuklarınızla sığınma evinde kaldınız. Orada neler yaşadınız ve eşinden şiddet gören kadınlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Erke: Sığınma evinde 15 gün kadar kaldım. Sığınma evleri her anlamda çok iyi. Fakat sorun kadınlarda. Oraya sığındıkları halde ertesi gün ne düşündüklerine tam karar veremiyorlar. Çabuk vazgeçiyorlar. Kadın ayrılmayı kafasında bitirmeli ve o insanın peşini bırakıp bırakmayacağını da bilmedi. Çünkü bırakmadığı zaman devlet koruması da olsa kadın korunamıyor. Adam saplantılı haldeyse, şiddet uyguluyorsa kesinlikle o kadın ondan uzak durmalı. Güveni ve saygıyı kaybetmişlerse kesinlikle çocuklar için dahi olsa o evliliği sürdürmesinler. Çünkü çocuklar o ortamda daha çok zarar görüyorlar. Ayrılmak çocuklar için daha hayırlı. Olaydan sonra kızımın öğretmeniyle konuşmak için gittim ve öğretmeni, ‘Çok içine kapanık bir çocuktu. Derse katılıyordu, ama arkadaşlarına ve bize karşı kendi içine dönük bir çocuktu ama değişti. Etrafına şaka yapan, gülen, neşeli bir çocuk haline geldi’ dedi. Diğer çocuklarımın öğretmenleri de hiçbir sorunumuz yok diyorlar. Önceden mutsuz olduklarını ben zaten görüyordum. Özellikle babaları eve geldiğinde çocukların renkleri atıyordu. Benim yardım alabileceğim kimsem yoktu. Bir tek onun ailesi vardı, ama onlardan da hiçbir yardım görmedim. Sürekli söylediğim halde yardım etmediler. Onların gözünün önünde ablasının evine gittiğim için viladanın sapıyla kollarımı parçaladığı zaman oldu. Hiçbiri müdahale etmedi. Evdeki gürültüyü duyup, ‘sen ne yapıyorsun, bu kadından çocuklardan ne istiyorsun’ diyen olmadı. Şiddet gören kadınlar devletten yardım alsınlar. Benim öyle bir ihtimalim yoktu. Nereye gidersem gideyim bu adam beni bulacaktı. Çocuğum hastanede yatıyordu ve ne yaptı, etti o hastanenin 5’inci katına çıktı ve bizim odada yerde yattı. Hiç kimse müdahale edemedi. Polis bile onu oradan ayıramadı. ‘Benim raporum var, bir şey yapamazsınız. Kozlu’da katliam yapacağım. Benim raporum var ceza almam’ diyordu.

Editör: Pusula Gazetesi