Ergenekon davasında iddianamenin sunulmasının ardından tutuklu yargılanan CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, avukatlarıDr. Köksal Bayraktar Dilek Helvacı ve Selen Karaçalı ile hazırladıkları yanıtta, iddiaların yasal dayanaktan yoksun olduğu belirtilerek, madde madde açıklama getirdiler.

Açıklama şöyle:

&[#]8220;ÜLKEMİZİN YÜZ AKI OLAN KURULUŞLARLA GURUR DUYAN BİR BİLİM İNSANIDIR&[#]8221;

&[#]8220;Kamuoyunda Ergenekon davası bilinen davada savcılığın esas hakkındaki mütalaasına karşı yanıtlarımız: Öncelikle şu hususu önemle belirtmek isteriz ki; müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal, Başkent Üniversitesi ve ona bağlı tüm kuruluşlarını, milletimiz için kurmuş ve ülkemizin yüz akı olan bu kuruluşlarla gurur duyan bir bilim insanıdır. Bu kurumlarla, ne müvekkilimizin, ne de aile fertlerinin şahsi herhangi bir ilişkisi yoktur. Ancak, bu gerçek, müvekkilimizin yazılı ve sözlü beyanlarında defalarca ifade edilmiş olmasına rağmen iddia makamı tarafından hazırlanan mütalaa&[#]8217;da kasıtlı olarak bu kuruluşlar sanki müvekkilimizin kullanımına tahsis edilmiş şahsi malvarlığı gibi gösterilerek, milletimiz yanıltılmaya çalışılmıştır. İddia makamının sözde mütalaasında yargılama aşamasında toplanan somut deliller, resmi belgeler ve objektif tanık beyanları tamamıyla göz ardı edilerek, düzmece deliller, geçmişte yüz kızartıcı suçlardan hüküm giymiş sözde tanıklar ve hayali senaryolara itibar edilerek salt sanıkları suçlamak amacıyla, tek yanlı yorumlarda bulunulmuştur. Sözde mütalaada, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs kapsamında değerlendirilen eylemler, gerçekte Anayasa&[#]8217;nın 22&[#]8217;nci maddesinde düzenlenen &[#]8216;haberleşme hürriyeti&[#]8217;; Anayasa&[#]8217;nın 25&[#]8217;inci maddesinde düzenlenen &[#]8216;düşünce ve kanaat hürriyeti&[#]8217;; Anayasa&[#]8217;nın 26&[#]8217;ncı maddesinde düzenlenen &[#]8216;düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti&[#]8217;; Anayasa&[#]8217;nın 33&[#]8217;üncü maddesinde düzenlenen &[#]8216;sivil toplum faaliyetlerinde bulunma hürriyeti&[#]8217;; Anayasa&[#]8217;nın 34&[#]8217;üncü maddesinde düzenlenen &[#]8216;toplantı ve gösteri yürüyüşünde bulunma hakkı&[#]8217; ve Anayasa&[#]8217;nın 68&[#]8217;inci maddesinde düzenlenen &[#]8216;siyasi parti kurma hakkı&[#]8217; kapsamındaki hukuka uygun fiillerden ibarettir. Nitekim, müvekkilimize çapraz sorgusu sırasında iddia makamı ve mahkeme heyetince yöneltilen toplam 185 sorudan hiçbirinin terör, cebir ya da şiddet ile ilgili olmaması da, bunun en açık göstergesidir. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü&[#]8217;nce düzenlenen bilirkişi raporunda da açıkça ifade edildiği üzere müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın evinde ve işyerlerinde yapılan kapsamlı aramalar neticesinde herhangi bir suç delili elde edilmemiştir. Aynı şekilde, diğer sanıklarla ilgili yapılan aramalarda da, müvekkilimizin cebir ve şiddet kullanarak TC. hükümetini devirmeye teşebbüs suçu kapsamında değerlendirilebilecek aleyhine hiçbir delil bulunmamıştır. Mahkemece yazılan müzekkerelere, devletin en üst istihbaratını üreten ve değerlendiren Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen yanıtlarda da &[#]8216;böyle bir terör örgütünün varlığının tespit edilmediği&[#]8217; açıkça ifade edilmiştir.&[#]8221;

&[#]8220;KAMUOYU YANILTILMAYA ÇALIŞILMIŞTIR&[#]8221;

&[#]8220;Başka sanıklarla ilgili aramalarda elde edildiği ileri sürülen ve sözde örgütün varlığına delil olarak gösterilen dokümanların da, düzmece delillerden ibaret olduğu yargılama aşamasında dosyaya ibraz edilen teknik bilirkişi raporları, arama ile ilgili kamera kayıtları, noter kanalıyla gönderilmiş tekzip metinleri, o tarihte yapılmış kamuoyu açıklamaları ve tanık beyanları ile sübuta ermiş olmasına rağmen, bu gerçeklere de mütalaada kasıtlı olarak yer verilmemiştir.

Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın sosyal ya da mesleki faaliyetleri nedeniyle tanıdığı veya uzun yıllardır görüşmediği ya da hiç tanımadığı şahıslar, sözde mütalaada &[#]8216;örgütsel irtibatı olan kişiler&[#]8217; şeklinde gösterilmiştir. Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın, sözde mütalaada aynı örgütte görevli olduğu ileri sürülen kişilerden; Prof. Dr. Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Prof. Dr. Mustafa Abbas Yurtkuran, Prof. Dr. Rıza Ferit Bernay, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz, Bedrettin Dalan, Ahmet Hurşit Tolon, Sinan Aydın Aygün, Mustafa Ali Balbay Turhan Çömez, Mehmet Şener Eruygur, Doğu Perinçek, Tuncer Kılınç, İlhan Selçuk ve Prof. Dr. Yalçın Küçük&[#]8217;ü sosyal ya da mesleki ortamlardan tanıdığı; bu kişilerden merhum İlhan Selçuk ve Prof. Dr. Yalçın Küçük ile 25 yıldır hiçbir şekilde görüşmediği; sanıklar Ercüment Ovalı, Hayri Bildik, Mehmet Bora Perinçek, Aydın Gergin, Yusuf Beşirik, Yusuf Tunçer, Ufuk Mehmet Büyükçelebi, Ergün Poyraz, Erol Mütercimler ve İsmail Yıldız ile hiç tanışmadığı; dosya kapsamındaki somut verilerle sabittir. Sözde mütalaada, sanıklar arasında &[#]8216;suni irtibat&[#]8217; kurulabilmesini teminen yüzlerce kişinin görev yaptığı Başkent Üniversitesi&[#]8217;nin genel santralinden yapılan tüm görüşmeler, sanki müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafından yapılmış gibi gösterilerek kamuoyu yanıltılmaya çalışılmıştır. Oysa ki, dosya kapsamında müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal ile sanıklardan Hayri Bildik, Mehmet Bora Perinçek, Turhan Çömez, Doğu Perinçek, Aydın Gergin, Yusuf Beşirik, Yalçın Küçük, İlhan Selçuk, Mustafa Ali Balbay, Ufuk Mehmet Büyükçelebi, Altunay Şahin, Emin Şirin, Erol Mütercimler, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Tuncer Kılınç, Mustafa Abbas Yurtkuran ve Rıza Ferit Bernay arasında yapılmış görüşmeye ilişkin herhangi bir telefon tapesi yoktur. Ancak, sözde mütalaaya baktığımızda, müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal ile sanki bu kişiler arasında telefon görüşmeleri yapılmış gibi gösterilerek bilgi kirliliği yaratılmaya çalışılmıştır. Esas hakkındaki mütalaada, dosyada mevcut telefon tapelerinde yer almayan hususlar hakkında iddia makamı tarafından şahsi yorumlarda bulunularak, bunlar sanki &[#]8216;kati tespitlermiş&[#]8217; gibi sunulmak suretiyle kamuoyu yanıltılmaya çalışılmıştır. Sözgelimi, Doğu Perinçek ile Başkent Üniversitesi ATAMER Müdürü Ünsal Yavuz arasındaki telefon görüşmesinde &[#]8216;milli kuvvetlerin bir araya getirilmesine&[#]8217; yönelik Doğu Perinçek&[#]8217;in İstanbul&[#]8217;da bir grup akademisyenle birlikte hazırladığını söylediği &[#]8216;ulusal strateji belgesi&[#]8217; ile eski Devlet Bakanı Kamran İnan önderliğinde Patalya Oteli&[#]8217;nde basına açık olarak gerçekleştirilen siyasi parti kurmaya yönelik toplantılar sanki bir bütünün parçaları imiş gibi gösterilerek, müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın &[#]8216;milli kuvvetleri bir araya getirme misyonu yüklendiği&[#]8217; ileri sürülmüştür. Kaldı ki, Doğu Perinçek&[#]8217;in İstanbul&[#]8217;da bir grup akademisyenle birlikte hazırladığını söylediği &[#]8216;ulusal strateji belgesi&[#]8217; isimli belgenin herhangi bir suç unsurunu ihtiva etmediği de açıktır.&[#]8221;

&[#]8220;TOPLANTILARDA YASADIŞI HERHANGİ BİR FAALİYET YOKTUR&[#]8221;

&[#]8220;Müvekkilimizle ilgili telefon görüşmelerinde cebir ve şiddetle hükümetin devrilmesi gerektiğine dair en küçük bir ifade dahi bulunmamakla birlikte, dosyada mevcut telefon konuşmalarının tamamı yasadışı dinlemeye dayalı olduğundan anayasa&[#]8217;nın 38/6&[#]8217;ncı maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu&[#]8217;nun 206/2-a ve 217/2&[#]8217;nci maddesi uyarınca yargılamaya esas alınması hukuken mümkün değildir. Talebimiz üzerine İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü&[#]8217;nün 16.12.2009 tarihli ve 21750 sayılı yazısına atıfta bulunularak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı&[#]8217;nca gönderilen 23.12.2009 tarihli ve 2007/751 savcılık esas nolu cevabi yazısında; müvekkilimizin evi ve yüzlerce kişinin görev yaptığı Başkent Üniversitesi santralinin doğrudan, cep telefonunun ise bu telefonlar üzerinden dolaylı olarak yasadışı biçimde dinlendiği sabittir. Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;a ait telefon konuşmalarında cebir ve şiddetle hükümetin devrilmesi gerektiğine dair en küçük bir beyan dahi bulunmamakla birlikte yasadışı dinlemeye dayalı bu telefon görüşmelerinin, Anayasa&[#]8217;nın 38/6&[#]8217;ncı maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu&[#]8217;nun 206/2-a ve 217/2&[#]8217;nci maddesi uyarınca yargılamaya esas alınması hukuken mümkün değildir. Ancak, yasadışı dinlemeye dayalı bu telefon görüşmeleri, mahkemece dosyadan çıkartılmadığı gibi haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu işleyen kamu görevlileri hakkında da suç duyurusunda bulunulmamış ve sözde mütalaada, bu hukuka aykırı delillerden dahi medet umulmaya çalışılmıştır. &[#]8216;Hükümete karşı darbeye teşebbüs suçunun cebir ve şiddet unsurları&[#]8217; olarak gösterilen &[#]8216;Danıştay suikastı&[#]8217; ve &[#]8216;Cumhuriyet&[#]8217;e bomba atılması&[#]8217; eylemlerini gerçekleştiren sanıklar ile müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal arasında hukuki ve fiili hiçbir irtibat bulunmamaktadır. Nitekim, sözde mütaalaya baktığımızda, müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal ile bu çirkin saldırıları gerçekleştiren sanıklar arasında en küçük bir irtibatın dahi kurulamadığı açıkça görülmektedir.

Milli Egemenlik Hareketi&[#]8217;nin Patalya Oteli&[#]8217;nde kamuoyuna açık bir biçimde gerçekleştirdiği &[#]8216;siyasi parti kurmaya&[#]8217; yönelik yasal toplantılarının, esas hakkındaki mütalaa&[#]8217;da sanki &[#]8216;örgüt toplantısıymış&[#]8217; gibi gösterilmesi; anayasa ile her ferde tanınmış kutsal bir hak olan sivil toplum faaliyetlerinde bulunma (ay. md. 33) ve siyasi parti kurma hakkının (ay. md. 68) yok sayılması anlamına gelen demokratik hukuk devletinde kabul edilemez bir yaklaşımdır. Sözde mütalaada &[#]8216;örgüt toplantısı&[#]8217; gibi gösterilmeye çalışılan ve müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın iş yoğunluğu nedeniyle zaman zaman iştirak edebildiği &[#]8216;Milli Egemenlik Hareketi&[#]8217;nin&[#]8217; Genel Sekreteri eski Bakanlardan Sayın Mehmet Ufuk Söylemez ile kamuoyuna tamamen açık olan bu toplantılara sık sık iştirak eden Başbakanlık eski Müsteşarı Sayın Yaşar Yazıcıoğlu, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Hasan Ünal ve Sayın Tacıser Onuk hakkında CMK&[#]8217;nun 250&[#]8217;nci maddesi uyarınca görevli ve yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı&[#]8217;nca 18.01.2012 tarihinde 2011/2319 soruşturma no- 2012/42 karar nolu; &[#]8216;kovuşturmaya yer olmadığına dair karar&[#]8217; verilmiş olması da, söz konusu toplantılarda yasadışı herhangi bir faaliyette bulunulmadığının somut göstergesidir. Dışişleri eski Bakanı Sayın Kamran İnan&[#]8217;ın nazik konuşma üslubu gereğince telefon görüşmesinde müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;a &[#]8216;&[#]8230;emirlerinizi alırım&[#]8217; şeklinde hitap etmesi ve aynı şekilde Emekli Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon&[#]8217;un da, &[#]8216;Emrinizdeyim. İsterseniz gece üçte olsa çağırın; koşarak gelirim&[#]8217; şeklinde beyanda bulunmasının &[#]8216;sözde mütalaada&[#]8217;, &[#]8216;terör örgütünün hiyerarşik yapılanması&[#]8217; şeklinde değerlendirilmesi son derece gülünç ve inandırıcılıktan yoksun bir iddiadır.&[#]8221;

&[#]8220;TEK YANLI YORUMLARA İTİBAR EDİLMESİ İNANDIRICILIKTAN YOKSUNDUR&[#]8221;

&[#]8220;Merhum Başbakan Sayın Bülent Ecevit&[#]8217;in Başkent Üniversitesi&[#]8217;ndeki tedavi süreci ile ilgili ileri sürülen iddialar sağlığında bizzat Sayın Bülent Ecevit ve eşi Sayın Rahşan Ecevit tarafından defalarca yalanlanmasına ve dosyada yer alan resmi belge ve raporlar ile mahkeme huzurunda dinlenen kamu tanıkları Sayın Emrehan Halıcı, Sayın Can Dündar, Sayın Masum Türker ve Prof. Dr. Rengin Erdal&[#]8217;ın yeminli beyanları ile DSP eski Saymanı Mecit Şekercioğlu, DSP eski Başkanı Zeki Sezer ve dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş&[#]8217;un kamuoyuna yaptıkları açıklamalarla tamamen çürütülmüş olmasına rağmen &[#]8216;esas hakkındaki mütalaada&[#]8217; dosyadaki tüm bu somut deliller tamamıyla göz ardı edilerek müvekkilimizle arasında ciddi husumet bulunan Recai Birgün, Mücahit Pehlivan ve Mustafa Bolkan&[#]8217;ın maddi hiçbir kanıta dayanmayan atfı cürüm niteliğindeki soyut iddialarına itibar edilmiştir. İşte bu gerçek de, sözde mütalaanın düzmece deliller ve hayali senaryolardan ibaret bir suçlama dokümanından ibaret olduğunun göstergesidir. Merhum Başbakan Sayın Bülent Ecevit&[#]8217;in sağlık durumu ile ilgili olarak, Başkent Üniversitesi adına o tarihte yapılan çok sayıdaki basın açıklamasında, topluma hep olumlu mesajlar verildiği sabit olmasına rağmen, sözde mütalaa&[#]8217;da dosyada mevcut tüm bu somut deliller tamamen göz ardı edilerek &[#]8216;Ecevit&[#]8217;in sağlık durumu ile ilgili Başkent Üniversitesi Hastanesi&[#]8217;nce basına olumsuz haberler sızdırıldığının&[#]8221; ileri sürülmesi gerçeklerin inkarı niteliğindedir. İstanbul Adli Tıp Kurulu 1&[#]8217;inci Kanunu&[#]8217;nun 23/b maddesi uyarınca &[#]8216;oy çokluğu&[#]8217; ile düzenlenmiş kabul edilen 19.01.2011 tarihli ve 198 karar nolu raporda; söz konusu rahatsızlıklar konusunda derin ihtisas sahibi olan Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Nurperi Gazioğlu, Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. K. Hasan Tüzün, İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Süheyla Güven Apaydın, Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Nihat Yavuz ve Adli Tıp Uzmanı Dr. Tansev Boran tarafından verilen &[#]8216;muhalefet şerhlerinde&[#]8217;; &[#]8216;Eski Başbakan Sayın Bülent Ecevit&[#]8217;in, Başkent Üniversitesi Hastanesi&[#]8217;nde yapılan teşhis, tetkik ve tedavilerin tamamıyla tıp kurallarına uygun olduğu&[#]8217; açıkça ifade edilmiş olmasına rağmen sözde mütalaa&[#]8217;da, bu geçerli tıbbi görüşler de yok sayılarak; konuyla ilgili herhangi bir ihtisası bulunmayan çocuk doktoru ve adli tıp uzmanlarının bilimsel hiçbir dayanağı olmayan, tek yanlı yorumlarına itibar edilmesi inandırıcılıktan yoksundur.&[#]8221;

&[#]8220;İDDİALARIN NE DERECE İNANDIRICILIKTAN YOKSUN OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI&[#]8221;

&[#]8220;Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın, Başkent Üniversitesi Rektörü sıfatıyla Cumhuriyet kutlamaları kapsamında resmi makamlardan gerekli izinler alınarak düzenlenmiş ve yaklaşık kırk bin kişinin katıldığı &[#]8216;Cumhuriyete Saygı Mitingine&[#]8217; iştirak etmesi, Anayasa&[#]8217;nın 34&[#]8217;üncü maddesinde düzenlenen &[#]8216;toplantı ve gösteri yürüyüşünde bulunma hakkı&[#]8217; çerçevesinde, her ferde tanınmış anayasal bir hakkın icrasından ibarettir. Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal, iddianamede de kabul edildiği üzere söz konusu miting öncesinde bazı üniversite rektörleri ile Jandarma Genel Komutanlığı&[#]8217;nda 19 Ekim 2003 tarihinde yapıldığı iddia edilen toplantıya kesinlikle iştirak etmemiştir. Buna ilaveten, dosyada mevcut yazılı belgelere göre müvekkilimizin söz konusu mitingin tertip komitesinde yer almadığı da açıktır. Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın, o tarihte rektörü olduğu üniversiteyi temsilen Atatürk&[#]8217;ün mozolesine çelenk koyup, saygı duruşunda bulunmak amacıyla Anıtkabir&[#]8217;de olduğu sırada &[#]8216;ordu göreve&[#]8217; şeklinde herhangi bir pankart asılı olmadığı gibi, bu içerikteki bir pankartın hazırlanması veya açılmasına dair herhangi bir kişiyi azmettirmesi de, asla söz konusu değildir. Kaldı ki, söz konusu pankartı asan 11 kişi hakkında Ankara 25&[#]8217;inci Asliye Ceza Mahkemesi&[#]8217;nde yapılan yargılama neticesinde tüm sanıkların &[#]8216;beraatlerine&[#]8217; karar verilmiş olması da iddiaların ne derece inandırıcılıktan yoksun olduğunu ortaya koymaktadır. Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın üniversitelerin kadrolaşmasına müdahalede bulunmak için İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu ile işbirliğine girmesi de, kesinlikle söz konusu değildir. Sözde mütalaada bu gerçek dışı iddiayı tevsik etmek üzere her ne kadar müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın &[#]8216;Haberal 44&[#]8217; şeklindeki e-mail adresinden, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu&[#]8217;na &[#]8216;[email protected]&[#]8217; ve cc olarak &[#]8216;[email protected]&[#]8217; adreslerine e-mail gönderdiği ileri sürülmüş ise de, &[#]8216;Haberal 44&[#]8217; şeklinde ne müvekkilimize, ne de Başkent Üniversitesi&[#]8217;ne ait herhangi bir e-mail adresi bulunmamaktadır. Nitekim, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu da, mahkeme huzurundaki ifadesinde; söz konusu e-mailin içerisinde yer aldığı CD&[#]8217;nin kendisine ait olmadığını açıkça beyan etmiştir. Kaldı ki, müsnet suçun sözde delili olarak gösterilen e- mailin hangi adresten ve kim tarafından gönderildiğinin tespiti amacıyla müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal adına yaptığımız suç duyurusu üzerine Ankara Cumhuriyet Savcılığı&[#]8217;nca &[#]8216;soruşturmaya konu e-mail içeriğinde herhangi bir suç unsuru bulunmadığı&[#]8217; gerekçesiyle &[#]8216;kovuşturmaya yer olmadığına dair karar&[#]8217; verilmiştir.&[#]8221;

&[#]8220;BAŞKENT HASTANESİ&[#]8217;NİN İŞ GÖRMEZLİK RAPORU DÜZENLEME YETKİSİ BULUNMUYOR&[#]8221;

&[#]8220;Aynı şekilde, müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın, akademisyen Prof. Dr. Yalçın Küçük ve merhum Gazeteci-Yazar İlhan Selçuk ile 12 Eylül askeri darbesine karşı 1984 yılında 1300 kişi ve kuruluşun ortaklaşa imzasını taşıyan &[#]8216;Aydınlar Dilekçesini&[#]8217; imzalamak dışında 25 yıldır hiçbir irtibatı olmamıştır. Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın, sözde mütalaada ileri sürüldüğü üzere Gazeteci-Yazar İlhan Selçuk ve Akademisyen Prof. Dr. Yalçın Küçük ile geçmişte aynı evi paylaşması da, asla söz konusu değildir. Nitekim iddianamenin ekleri arasında yer alan Prof. Dr. Yalçın Küçük&[#]8217;e ait notlara bakıldığında da; bu şahsın 25 yıl önce zaman zaman aynı evi paylaştığı kişinin, müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal değil; hocası merhum Prof. Dr. Hüsnü Göksel olduğu ve yine, aynı nottaki ifadesine göre &[#]8220;aydınlar dilekçesinin imzalandığı bu ev&[#]8221; için kullanmış olduğu &[#]8220;örgüt evi&[#]8221; tabirinin tamamıyla bir şakadan ibaret olduğu kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Aynı şekilde, Prof. Dr. Yalçın Küçük&[#]8217;ün, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan&[#]8217;ın rahatsızlanması üzerine, geçmişte &[#]8216;merhum Başbakan Sayın Bülent Ecevit&[#]8217;e Başkent Hastanesi&[#]8217;nde iş görmezlik raporu verileceğine&[#]8217; ilişkin basında çıkan bazı asılsız haberleri baz alarak her zamanki mizahi üslubu ile &[#]8216;Başbakan Recep Tayyip Erdoğan&[#]8217;ın da derhal Başkent Hastanesi&[#]8217;ne götürülerek, kendisine iş görmezlik raporu alınması gerektiği; kaçmaması için de, kapısına mutlaka Şener Eruygur&[#]8217;un jandarmalarının dikilmesini&[#]8217; önermesinin, sözde mütalaa&[#]8217;da &[#]8216;hükümete karşı cebir-şiddet kullanılarak darbeye teşebbüssün somut delili&[#]8217; olarak gösterilmesi son derece gülünç ve inandırıcılıktan yoksun bir iddiadır. Nitekim, Prof. Dr. Yalçın Küçük&[#]8217;ün, konuyla ilgili notlarını Sultanahmet Mahpusu&[#]8217;nda tutuklu iken bir Karadenizliden duyduğunu söylediği &[#]8216;Laz&[#]8217;a, birisi &[#]8216;sempatim var&[#]8217; demiş; o da &[#]8216;iyi mi, kötü mü bilemedim; tedbiren vurdum!&[#]8217; demiş&[#]8217; şeklindeki bir Karadeniz fıkrası tamamlaması da, bu değerlendirmelerin tamamıyla mizahi amaçlı olduğunu ortaya koymaktadır. Kaldı ki, iş görmezlik raporu, yasa gereği, ancak devlet hastaneleri tarafından düzenlenebilen bir rapor olduğundan, bir üniversite hastanesi olan Başkent Üniversitesi Hastanesi&[#]8217;nin iş görmezlik raporu düzenleme yetkisinin bulunmadığı da açıktır. Buna ilaveten, Başkent Üniversitesi&[#]8217;nin eski başhekimi tanık Prof. Dr. Rengin Erdal&[#]8217;ın mahkeme huzurundaki beyanı ile de sübuta erdiği üzere; daha önce Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere iktidar partisine mensup pek çok bakan ve milletvekilinin de tetkik ve tedavilerini yaptırmak için devlet ya da diğer üniversite hastaneleri yerine Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi&[#]8217;ni tercih etmeleri de, bu kuruma duyulan güvenin göstergesidir.&[#]8221;

&[#]8220;SÖZDE MÜTALAADA ÖNYARGILI BAKIŞ VAR&[#]8221;

&[#]8220;Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın, Mustafa Özbek ve Erol Manisa ile örgütün medya-finans yapılanması içerisinde yer alması da, asla söz konusu değildir. Nitekim, sözde mütalaada, bu isnadın delili olabilecek somut hiçbir kanıt da gösterilememiştir. İddia edilen suç örgütünün üst kurullarında alınan karar gereğince, Kanal B Televizyonu&[#]8217;nun, art, Ulusal Kanal ve Kanaltürk ile birlikte İlhan Selçuk tarafından yönetilmesi ve bu kanalda, ortaklaşa yayın yapılması kesinlikle söz konusu değildir. Merhum İlhan Selçuk ile Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ve Mustafa Balbay&[#]8217;ın ifadelerinde de açıkça belirtildiği üzere müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;a bu konuda herhangi bir teklif iletilmediği gibi, söz konusu kanallarda hiçbir zaman ortak yayın da yapılmamıştır. Nitekim, Radyo Televizyon Üst Kurulu&[#]8217;nun kayıtlarına bakıldığında da; Kanal B Televizyonu&[#]8217;nda hiçbir tarihte diğer kanallarla ortaklaşa yayın yapılmadığı açıkça görülmektedir. Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Yeditepe Üniversitesi&[#]8217;nin Kurucusu Bedrettin Dalan&[#]8217;ın Başkent Üniversitesi&[#]8217;nin santralinden müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ı arayarak &[#]8216;kalbinde iki damarının tıkalı olduğunu&[#]8217; söylemesi üzerine, müvekkilimizin mesleğe başlarken ettiği Hipokrat yemini gereğince kendisine, ABD&[#]8217;den doktor ismi tavsiye etmesi &[#]8216;hasta-doktor ilişkisi&[#]8217; çerçevesinde gerçekleşmiş olağan bir görüşme olmasına rağmen, sözde mütalaada bu görüşme dahi &[#]8216;örgütsel irtibat&[#]8217; olarak gösterilmiştir. Sözde mütalaadaki bu önyargılı bakış açısı da; iddia makamının kasıtlı olarak suni suç ve suçlu yaratma çabası içerisinde hareket ettiğinin göstergesidir. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül&[#]8217;ün bir telefon görüşmesinde müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;a duyduğu saygıya istinaden &[#]8216;ben başbakan olacağım, ama benim başbakanım da sizler olacaksınız&[#]8217; şeklinde nezaket içeren beyanının dahi sözde mütalaada &[#]8216;müvekkilimizin örgütün amaçları doğrultusunda siyasileri yönlendirdiğinin delili&[#]8217; olarak gösterilmesi son derece gülünç bir iddiadır. Sayın Bülent Ecevit tarafından 2000 yılında kendisine &[#]8216;cumhurbaşkanlığı teklifinde&[#]8217; bulunulmuş olmasına rağmen, müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın &[#]8216;bir bilim adamı olduğu ve parlamenter rejimde cumhurbaşkanının mutlaka meclis içinden seçilmesi gerektiğine&[#]8217; olan inancı nedeniyle bu onurlu teklifi kabul etmediği; o tarihteki basın yayın organlarında geniş bir biçimde yer almasına ve dinlenen kamu tanıkları Emrehan Halıcı ve Masum Türker&[#]8217;in mahkeme huzurundaki beyanları ile bir kez daha doğrulanmasına rağmen, sözde mütalaada müvekkilimize sanki böyle bir teklif hiç yapılmamış gibi kabul edilerek &[#]8216;Ergenekon terör örgütünün, bu nedenle Ahmet Nejdet Sezer&[#]8217;in cumhurbaşkanlığını engellemeye çalıştığının&[#]8217; ileri sürülmesi iddia makamının ne derece kasıtlı ve önyargılı davrandığın göstergesidir.

Gazeteci-Yazar Ergun Poyraz&[#]8217;ın kitabında, müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal ile ilgili asılsız beyanlarda bulunması üzerine, kendisine Ankara 9&[#]8217;uncu Noterliği&[#]8217;nin 18.06.2007 tarih ve 14630 yevmiye nolu ihtarnamesini göndererek kınadığı sabit olmasına rağmen, sözde mütalaa&[#]8217;da halen daha &[#]8216;aralarında örgütsel irtibat&[#]8217; bulunduğunun ileri sürülmesi hayatın olağan akışına aykırı ve tamamen gerçekdışı bir iddiadır.&[#]8221;

&[#]8220;AÇIKLAMALARIMIZI, MİLLETİMİZİN TAKDİRİNE SUNUYORUZ&[#]8221;

&[#]8220;Sözde mütalaada ileri sürüldüğü gibi, müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal ile Gazeteci-Yazar Ahmet Tuncay Özkan arasında sahip olduğu televizyon kanalına finansman temin etmek amacıyla hiçbir görüşme cereyan etmemiştir. Gazeteci-Yazar Ahmet Tuncay Özkan, eski Bakanlardan Sayın Yaşar Okuyan ile birlikte o tarihlerde sahibi olduğu Kanaltürk televizyonunda yaşadığı idari ve hukuki sorunlarla ilgili olarak, daha önce Kanal B&[#]8217;de de benzer sorunlar yaşanmış olması nedeniyle karşılıklı fikir teatisinde bulunmak amacıyla müvekkilimize bir kez nezaket ziyaretinde bulunmuştur. Taraflar arasındaki bu görüşme sırasında, Kanaltürk televizyonuna finansman temin etmeye yönelik hiçbir konuşma cereyan etmemiştir. Nitekim, sözde mütalaaya baktığımızda, söz konusu görüşmenin Kanaltürk televizyonuna finansman temin etmek amacıyla gerçekleştirildiğine dair somut hiçbir delilin de sunulmadığı açıkça görülmektedir. Müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın, Kanal B&[#]8217;nin o tarihteki Genel Yayın Yönetmeni Osman Nahit Duru&[#]8217;ya &[#]8216;AKP&[#]8217;nin oylarının düşürülmesi için her yolun denenmesine dair herhangi bir yönlendirmede bulunması&[#]8217; da asla söz konusu değildir. Nitekim, soruşturma aşamasında da dosyaya kamera görüntülerini ve tapesini ibraz ettiğimiz üzere, Gazeteci Nahit Duru, o tarihte Kanal B televizyonuna çıkarak, bu beyanların tamamıyla şahsı yorumları olduğunu; bu beyanları ile müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın hiçbir ilgisinin olmadığını; tam tersine, Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;ın &[#]8216;her zaman Kanal B&[#]8217;nin söyleyecek sözü olan herkese açık olduğunu söylediğini&[#]8217; beyan ederek müvekkilimizden tüm kamuoyunun gözü önünde özür dilemiş ve bilahare, genel müdürlük görevinden istifa etmiştir. Gazeteci Nahit Duru, 12 Aralık 2012 tarihli Yurt Gazetesi&[#]8217;nde yayınlanan köşe yazısında da, bu gerçeği bir kez daha dile getirmiştir. İddia makamının sözde mütalaasında yer alan müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal&[#]8217;a yönelik tamamıyla soyut, mesnetsiz ve inandırıcılıktan yoksun iddialara karşı; yargılama aşamasında toplanan somut deliller, resmi belgeler, objektif tanık beyanları ve hukuksal dayanakları ile arz ettiğimiz bu açıklamalarımızı, milletimizin takdirine saygılarımızla sunarız.&[#]8221;
Editör: Pusula Gazetesi