Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Zonguldak Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Ali İhsan Köktürk, "Terörün Finansmanı Yasa Tasarısı” üzerine CHP Grubu adına TBMM Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı.

Terörün ağır bir insanlık suçu olduğunu dile getiren Milletvekili Köktürk, “Ancak içinden geçtiğimiz süreçte iktidarda terörün ne olduğu konusunda ciddi bir kafa karışıklığı vardır. Terörle müzakere edilirken, teröre bulaşmamış insanlar cezaevinde çürütülüyor. Terörle Mücadele Yasası, iktidarca ne tarafa zıplatılırsa, o tarafa giden bir lastik topa dönüştürüldü” dedi.

Köktürk, konuşmasında şunları söyledi:

“İKTİDARDA, TERÖRÜN NE OLDUĞU KONUSUNDA CİDDİ BİR KAFA KARIŞIKLIĞI VAR”

“Genel gerekçesine göre bu tasarı, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair 1999 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi´nin uygulanması amacıyla, terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ile diğer devletlerden ülkemize yönelik olarak yapılan terörün finansmanını sağlayan mal varlıklarının dondurulması taleplerinin yerine getirilmesi ve bunlara yönelik usul ve esasların belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündemine getirilmiştir ve ayrıca 22 Şubat tarihine kadar yasalaşmaması hâlinde de Mali Eylem Gücü tarafından ülkemizin birtakım mali yaptırımlara tabi tutulabileceği Sayın Bakan tarafından ifade edilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekirse, hiç kuşkusuz ki, terör ağır bir insanlık suçudur. Ağır bir insanlık suçu olan terörle etkin mücadelede terörün finansmanının önlenmesinin önemi son derece açıktır. Finans kaynakları kesilen, finans kaynakları kurutulan terör örgütlerinin ayakta kalamayacakları, varlıklarını sürdüremeyecekleri tabii ki hepimiz tarafından takdir edilmektedir. Bu bağlamda, terörizm ve terörizmin finansmanı sorununun uzun yıllardan beri bölücü terörle mücadele eden, bu anlamda büyük acılar yaşayan, büyük bedeller ödeyen başta ülkemiz olmak üzere tüm dünya devletlerinin ortak sorunu olduğu, bu nedenle terörizmin finansmanına tüm devletlerin birlikte ortak bir mücadele kararıyla yaklaşması gerektiği de son derece açıktır. Ancak bunları söyledikten sonra birtakım konuları da burada değerlendirmek gerekiyor. Gerek ulusal düzeyde, gerekse uluslararası düzeyde terörün ağır bir insanlık suçu olmasına yönelik genel anlamda bir mutabakat bulunmasına karşın, terörün tanımlanması konusunda, terör algısı konusunda genel bir anlayış, genel bir fikir birliği bulunmamaktadır. ‘Terör nedir? Terörist kime denir? Hangi yapılar terör örgütü olarak nitelendirebilir?’ sorularının yanıtı ulusal düzeyde iktidarlara, uluslararası düzeyde ülkelere ve özellikle çıkarlara göre değişen bir görünüm arz etmektedir. Ulusal düzeyde baktığımızda, içinden geçtiğimiz süreçte terör algısı konusunda oldukça büyük bir kafa karışıklığı göze çarpmaktadır.”

“YASA, İKTİDARCA NE TARAFA ZIPLATILIRSA, O TARAFA GİDEN BİR LASTİK TOPA DÖNÜŞTÜRÜLDܔ

“Bugün ülkemizde -hepimizin bildiği gibi- halkımıza karşı bilgilendirme görevini yerine getirmeye çalışan namuslu gazetecilerin, ‘Parasız eğitim istiyoruz’ diyen üniversite öğrencilerinin, öğrencilerine iyi bir eğitim vermeye çalışan, iyi öğrenci yetiştirmeye çalışan üniversite hocalarının, rektörlerin, kendi üyelerinin haklarını korumaya çalışan sivil toplum örgütü başkanlarının, milletvekillerimizin de aralarında bulunduğu binlerce insan Terörle Mücadele Yasası kapsamında, terör örgütü üyesi olmaktan dolayı tutukludur. Yine, terör örgütüyle müzakere edildiği bir süreçte, terörle uzaktan ve yakından ilgisi olmayan, hayatını sağlığa, bilime, insanlığa, ülke savunmasına adamış pek çok değerimiz ne acıdır ki skandal yaratan gizli tanık beyanlarıyla, tahrip edilmiş dijital verilerle, çelişkili bilirkişi beyanlarıyla ve bunlar dayanak yapılan gerekçesiz, matbu, basmakalıp mahkeme kararlarıyla, özel yetkili mahkeme kararlarıyla cezaevlerinde çürütülmektedir. Hatta öyle bir noktaya gelinmiştir ki, yaşanan bu açık ve dramatik süreç daha düne kadar üstüne basa basa bu davaların savcılığına soyunan Sayın Başbakanı dâhi samimiyeti kuşkulu da olsa yeni bir söylem geliştirmeye yöneltmiştir. Ülkede görünüm bu, ama uluslararası düzeyde baktığımızda, uluslararası düzeyde de tablo çok farklı değil. Uluslararası düzeyde de son derece tutarsız ve asimetrik yaklaşımlar gözümüze çarpıyor. Amerika Birleşik Devletleri´ne göre ciddi bir terör örgütü olan Hamas, Sayın Başbakan’a göre ciddi bir müttefik olarak kabul ediliyor. Yine, dünyanın jandarmalığına soyunan güçlü ülkeler tarafından, kendi tehdit algılarına göre oluşturulan terör örgüt listeleri söz konusu. Bu konuda kitap yazan Sayın Özgenç´e göre, bu listelere alınacak veya bu listelerden çıkartılacak kişi, kuruluş veya organizasyonlar komiteyi oluşturan devlet temsilcileri arasındaki müzakere ve pazarlıklar sonucu belirleniyor. Bu bağlamda, terörist listelerinin oluşturulmasındaki kriterler son derece belirsiz. Usuller ve süreçler şeffaflık içermiyor. Listeleme ve listeden çıkartılma işlemlerinde çok büyük hatalar var ve bu hatalar mütemadiyen tekrar ediliyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla oluşturulan komite tarafından mal varlığının dondurulmasına karar verilen kişiler hakkında herhangi bir devlette bir suç şüphesine binaen soruşturma yapılması ve kovuşturma açılması şartı da aranmıyor. Bizim ülkemiz açısından yani bölücü terörle mücadele eden ülkemiz açısından çok daha önemli bir husus, önemli bir eksiklik var; bir devlet ile silahlı çatışmanın varlığı hâlinde çatışmanın tarafı olan devlet dışı organizasyonlara, örgütlenmelere silah veya diğer yardım yapılması konusunda fon sağlanması, bu tasarıya dayanak oluşturan terörizmin finansmanının önlenmesine yönelik uluslararası sözleşme uyarınca terörizmin finansmanı suçunu oluşturmuyor yani uluslararası sözleşmede, bu tasarıya dayanak olan 1999 tarihli sözleşmede bizim ülkemizin şu an uğraştığı PKK terör örgütü bu kapsamda değil. Bütün bunların yanı sıra bu yasa konusunda bize dayatmada bulunan kimi ülkelerin ülkemize ve diğer ulus devletlere karşı bazı terör örgütlerinin kullandıkları ve destekledikleri kuşkusu artık kuşkunun da ötesine geçen çok ciddi emarelerle desteklenen bir algı olarak karşımıza çıkıyor.”

“BU TASARIYLA AÇIK BİR ŞEKİLDE YARGININ GÖREV VE YETKİ ALANINA MÜDAHALE EDİLİYOR”

“İşte teröristin, terörün, terör örgütünün ne olduğu konusunda derin zihin bulanıklıklarının yaşandığı, terör olgusunun ve algısının ülkelerde iktidarlara, uluslararası düzeyde ülkelere ve her şartta, koşulda çıkarlara göre değiştiği böylesine bir konjonktürde, zaten kollukça ve özel yetkili mahkemelerce hoyratça kullanılan ve AKP iktidarınca ne tarafa zıplatılırsa o tarafa giden bir lastik topa dönüşen Terörle Mücadele Kanunu´nun kapsamının genişlemesine yol açacak düzenlemeler var bu tasarıda. Terörün finansmanıyla ilgili göreceği mal varlığına, fonlara el koymakla görevli, siyasal iktidara göbekten bağlı, ‘Mal Varlığının Dondurulmasını Değerlendirme Komisyonu’ adıyla bir idari komisyon kurulmakta. Kurulacak komisyona ve Bakanlar Kurulu’na Anayasa´yla güvence altına alınan en temel hak ve özgürlüklerimizden birisi olan mülkiyet hakkını kısıtlama, dondurma yetkisi verilmekte. Güvenlik Konseyinin oluşturduğu listeler, yabancı devletin talebi ve yurttaşların yabancı ülkedeki mal varlığı söz konusu olduğunda yargıç güvencesi aranmamakta ve bu talepler ya doğrudan Bakanlar Kurulu’nca ya da değerlendirme komitesinin önerisiyle Bakanlar Kurulu’nca işleme sokulmakta, uygulamaya konulmakta. Tabii bu durum hukuki mesnetten yana yoksun olarak mal varlığı dondurulan kişiler açısından çok yıkıcı etkiler yaratmakta. Yine, dondurulan mal varlığına dâhil olan ticari işletmelerin yaşaması için gerekli olan hayati giderlerin yapılabilmesi bile gerek oluşma biçimi gerek işleyiş biçim itibarıyla siyasal iktidara göbekten bağlı, siyasal iktidarın kontrolünde olan Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının izni ile yapılabilmekte. Sonuç olarak bu tasarıyla açık bir şekilde yargının görev ve yetki alanına müdahale edilmektedir. Hukuk devletiyle bağdaşmayan bir süreç daha da ileriye taşınmakta, özel yetkili mahkemelerin yanı sıra özel bir idari kurul oluşturularak kişilerin tüm ekonomik varlıkları hukuka aykırı bir şekilde tehdit altına sokulmaktadır. Bugün kağıt üzerinde kalsa da, Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa´mıza göre, demokratik bir hukuk devletidir. Demokratik devletler nitelikleri gereği terörle, demokrasi ve insan hakları tanımları içerisinde mücadele etmek zorundadır. Bu nedenle uluslararası dayatmalar ve bu dayatmaların arkasındaki, içerideki ardıl hesaplar ne olursa olsun bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden çıkartacağımız yasalar demokratik hukuk devleti ilkesine uygun olmalıdır. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüştüğümüz yasa tasarısına karşı çekincelerimizi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.”
Editör: Pusula Gazetesi