Ali DAĞLAR’ın haberi şöyle:

Kurtulabilmek için el ve ayaklarını kesmişler

Zonguldak’ta iki tane Mükellefiyet (Zorunlu çalışma) vardır. Osmanlı’nın kömür ihtiyacını karşılamak için Karadeniz Ereğli’ye gönderilen Dilaver Paşa (daha Zonguldak yok) meşhur yüz maddelik Dilaver Paşa Nizamnamesi’ni yayınlar. 21. Madde, ‘Ereğli’nin 14 kariyesinde 13-50 yaşındaki erkekler Kazmacı, Kürekçi, Direkçi olarak çalışmakla Mükelleftir.’, 30. Madde, ‘Her kim ki çalışamaz duruma gele, eşeğe bindirilip köyüne gönderile.’ der. Başlangıçta 30 bin okka olan üretim, bu 21 yıllık süreçte 250 bin okkaya çıkar. Üretim artmıştır ama geriye gün doğumundan gün batımına zorla çalıştırılan köylülerin acısı kalmıştır. Kurtulabilmek için el ve ayaklarını kesenler var.

Ağızlarına tükürüyorlardı

27 Şubat 1940’ta Zonguldak’ta ikinci Mükellefiyet ilan edilir. Bu sefer çalışma koşulları daha ağırdır. İnsanlar zorla madenlere sokulur. Ülkenin tek enerji kaynağı taşkömürü olduğundan devlet, üretimi artırma arzusuyla acımasızdır. İş disiplini sağlama adına işçilerin saçları kesilir, ağızlarına tükürülür ve tükürük zorla yutturulur, ‘Bit Mücadelesi’ adıyla işçiler çırılçıplak ‘etüv’ denilen buhar kazanlarına zorla sokulur.

Devlet, kadınları rehin aldı

Devlet, kadını rehin alır mı? Alıyor işte. Bunun için Devrek’te bir tümen kuruluyor. Çalışma koşulları dayanılacak gibi değil. Madenci dayanamayıp kaçıyor. Bu sefer jandarma köye gelip karısını, kızını, anasını rehin alıyor. Bu kez madenciler ocaktan kurtulmanın yollarını arıyorlar. Amele Birliği hastanesinden çürük raporu alabilmek için öküzlerini, tarlasını satan var. Rüşvet şebekeleri ortaya çıkıyor. Bu işlerden zengin olan doktor ve avukatlar hala anlatılır.

Katır yemini işçiye yedirdiler

Doktor Hulusi Dosdoğru, işçilerin yemek tabağındaki kara baklayı dişiyle kıramayınca yetkililere soruyor. Aldığı yanıt; “Yanlışlıkla kara baklanın katır yemi olanını almışız ne yapalım çöpe mi gitsin?” oluyor. Doktor, böyle birkaç inceleme yapıp hasta işçilere de rapor verince önce sürgüne, sonra da 1946’da İstanbul’da Sansaryan Han’a işkenceye gönderiliyor.

Uzun Mehmet hayal ürünü

Devlet Zonguldaklıları zorla çalıştırırken, bir yandan da Uzun Mehmet diye bir hayal kahramanı dayatıyor. Zonguldak Valiliği’ne resmi olarak başvurdum. Bana Uzun Mehmet’in nüfus kayıtlarını veremediler. Uzun Mehmet diye biri yok. Uzun Mehmet İlkokulu’na gittim. Ortaokulu var, sokağı var, anıtı var, ama kendisi yok. 8 Kasımlarda bir hayal ürününe saygı duruşunda bulunuyoruz.

Editör: Pusula Gazetesi