Türk Eğitim-Sen Zonguldak Şube Başkanı Şahin Ören ise, bu durumun kabul edilemez olduğunu, öğretmenin boya-badana işiyle değil, eğitimle uğraşan biri olduğunu vurgulayarak, “Demek ki, İl Milli Eğitimce bir takım yatırımların yapılamadığını, planlanamadığını görüyoruz” diye konuştu.

Eğitim-İş Sendikası Şube Başkanı Metin Kahveci de, bütün eğitim sorunlarına ve diğer olumsuzluklara parmak bastıklarının altını çizerek, “Bu iki okul çalışanları yokluklar karşısında kendi emeklerini vererek, okullarını eğitim-öğretime hazırlıyorsa, onlar bir eğitim çalışanı değil, onlar bir kahramandır” dedi.

Pusula’nın “Öğretmenlikte değil, işçilikte yarışıyorlar!” haberi üzerine Memur-Sen’e bağlı Eğitim Bir-Sen Zonguldak Şube Başkanı Kamuran Aşkar, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Eğitim-Sen Zonguldak Şube Başkanı Şahin Ören ve Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş Sendikası Zonguldak Başkanı Metin Kahveci görüşlerini açıkladılar.

AŞKAR: “ALNINDAN ÖPÜYORUM”

Memur-Sen’e bağlı Eğitim Bir-Sen Zonguldak Şube Başkanı Kamuran Aşkar, Zonguldak’taki okul müdürlerinin yarısından fazlasının okulların boyasıyla, badanasıyla, kaloriferiyle her şeyiyle ilgilendiklerini belirterek, “Bu arkadaş benim üyem ve arkadaşım. Bu arkadaşa Milli Eğitim’in ‘gidin de boya yapın’ falan dediği yok. İki hizmetli arkadaş okulun boyasını yaparken, arkadaşımız da hizmetlilere yardım amacıyla onların yanında çalışmış. Doğru mu yapmış? Çok doğru yapmış, tebrik ediyorum ve alnından öpüyorum. Biz okul idareciliğini, ‘idarecilikle ilgilenir, okulun fiziki durumuyla ilgilenmez’ gibi yorumlamıyoruz. Bence bu arkadaşa Milli Eğitim Müdürü’nün başarı belgesi vermesi lazım. Bu sadece onunla değil, okulun fiziki şartlarıyla da ilgilenmiş. Ama biz bu arkadaşların önünü açacak yerde, sanki suç işlemişler gibi basın yoluyla farklı anlatıyoruz. Ben o arkadaşımızı tekrar tebrik ediyorum. Bütün okul müdürlerinin okullarını bu şekilde sahiplenmelerini istiyorum. Artık özel sektör zihniyetiyle çalışmak lazım… Zonguldak’taki okul müdürlerinin yarısından fazlası okulların boyasıyla, badanasıyla, kaloriferiyle her şeyiyle ilgileniyorlar. ‘Karabük ve Bartın, LGS’de ilk 10’da yer alıyor Zonguldak nerede?’ diyorsunuz. Biz sürekli cırlarken, her açıklamamda, ‘1400 öğretmen açığı var, böyle giderse Zonguldak LGS’de başarılı olamaz’ derken, ‘bunun hesabı siyasilere sorulmalı’ derken, siz bunun hesabını siyasilere değil de, 6 ay önce göreve gelen bir Milli Eğitim Müdürü’ne sormaya kalkarsanız, o zaman adama ‘art niyetli davranıyorsunuz’ derler. Bundan öncede burada bir Milli Eğitim Müdürü vardı ve 8 yıldır burada görev yapıyordu. Biz onun zamanında da söylüyorduk. Mesele sadece milli eğitim müdürlerinin veya şube müdürlerinin sorunu değil. Eğer siz LGS’de ve SBS’de başarı bekliyorsanız, Zonguldak’ı, Bartın ve Karabük ile eşit yarışır hale getirin. Siz 1400 öğretmen açığını giderdiniz de, fiziki altyapı eksiklerini hallettiniz de, ondan sonra Bartın’la mı yarıştırılmak istiyorsunuz? Siyasiler kenarda duracak, ellerini taşın altına sokmayacaklar, siyasilerin beceriksizliğinin hesabını bürokratlardan mı soracaksınız? Biz ‘bürokratlardan da hesap sorulmasın’ da demiyoruz. Makam odasını da Milli Eğitim Müdürü yenilemedi. Şube müdürünün kendi takdiriydi. Bizim sağıra yatmak gibi bir niyetimiz yok. Ama bu arkadaş hata yapmış gibi yorumlandı. Diğer konu olan LGS’deki başarısızlığın sebebi, 6 aylık bir Milli Eğitim Müdürü değildir. Siyasilerdir. Sorgulayacaksanız, siyasileri sorgulayın.”

ÖREN: “EĞİTİMCİ, EĞİTİMLE UĞRAŞMALI, ENERJİSİNİ BU YÖNDE HARCAMALIDIR”

Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Eğitim-Sen Zonguldak Şube Başkanı Şahin Ören de, Gelik Ayiçi İlköğretim Okulu’nu Zonguldak’ın gündemine kendisinin taşıdığını belirterek, şunları söyledi:

“Orası çok rezil bir haldeydi. Demek ki, halen bir takım şeyler çare olmamış. Eğitimci, eğitim-öğretimle uğraşmalı, enerjisini bu yönde harcamalıdır. Bir yöneticinin görevi, eğitim-öğretimi planlamak, koordine etmektir. Çimentoyla, boyayla uğraşmak değildir. Burada demek ki, İl Milli Eğitimce bir takım yatırımların yapılamadığını, planlanmadığını görüyoruz. Biz arkadaşlarımızı göreve davet ediyoruz. Bu Türk Eğitim-Sen’in gündeme taşıdığı bir konudur. Yeni göreve başlayan İl Milli Eğitim Müdürü’nü 3 kez ziyaret ettim. İl Milli Eğitim Müdürü, Ayiçi’ndeki bu okulun bittiğini bana söylemişti. Demek ki sözünü tutmamış. Çünkü ben kendisine bu konuyu bizzat taşıdım. Bundan Şube Müdürlerinin de haberi var. Gündeme taşınan okul çok kötü… Tamam, bir takım şeyler de yapıldı, ama okul müdürünün bu işin içerisine çekilmesini ben şık bulmuyorum. Bunlar öğretmenlik mesleğinin statüsünü de düşürüyor. Öğretmen işçi mi, toplumun gözünde eğitim-öğretime bakan lider mi, hamal mı? Belli değil. Bakanımız da ‘öğretmen 3 gün çalışıyor’ demişti. Ondan sonrada bir başka Bakanımız, ‘öğretmen 3 ay tatil yapıyor’ demişti. Bunlar öğretmene elin daha kolay kalkması, şiddetin artması noktasında birer veridir. Öğretmeni böyle hamallıkla, vücut gücüyle çalışan olarak göremezsiniz. İş yaptıramazsınız. Yaptırırsanız onun içini boşaltırsınız.”

“ZONGULDAK’TA MÜDÜR YAPACAK KİMSE YOK MUYDU?”

“Karabük zaten başarı anlamında iyi bir yoldaydı. Buna Bartın da katıldı. Bunlar bizim komşularımız. Ama kendimizde bir şey yok. Biz bunları yüzlerce defa dile getirdik. Zonguldak Milli Eğitimi yürütenler bu şablonu önlerine koymalıdır. Bartın’da, Karabük’te neler yapılıyor, küçücük Kilis’te neler yapılıyor da başarılı olunuyor? Bu bana göre milli eğitimin hükümet politikasıyla alakalıdır. Milli eğitimi, Zonguldak’ı seven kişiler yönetmiyor. Zonguldak’ı da, Zonguldak’ı seven kişiler yönetmiyor. Buraya memuriyetini doldurmak için gelen, sabah 08.00, akşam 17.00 mesaisini doldurmak için gelen yöneticiler atandığı için, bu ezikliği hissetmedikleri için, Zonguldak insanının 800 metre yerin altında ekmeğini kazandığını bilmediği için ve Zonguldak çocuğunun çok kıymetli olduğu düşünülerek okutulmadığı için bu durumdayız. Eğitimcinin görevleri bellidir, planlama, koordinasyon ve yönetmedir. Dolayısıyla bu arkadaşlarımız bunları beceremiyor. AKP’de koltuğa göre adam değil, adama göre koltuk belirlendiği için bu atama da öyle olmuştur. Zonguldak’ta hiç mi Zonguldaklı yönetici yoktu da, Sivas’lardan buraya devşirme il müdürü geldi? Dolayısıyla bunun da irdelenmesi gerekiyor. Bizim bir sürü başarılı okul müdürlerimiz, şube müdürlerimiz var. Onlar görevlendirilemez miydi? Yüreğinde Zonguldak sevdası taşıyan insanların Zonguldak’ı yönetmesi gerekiyor. Ben olayın asıl can yakıcı noktasının da burası olduğunu düşünüyorum.”

KAHVECİ: “ONLAR BİR EĞİTİM ÇALIŞANI DEĞİL, KAHRAMANDIR”

Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş Sendikası Zonguldak Başkanı Metin Kahveci ise, “Bu iki okul çalışanları yokluklar karşısında kendi emeklerini vererek, okullarını eğitim ve öğretime hazırlıyorsa, onlar bir eğitim çalışanı değil, onlar bir kahramandır” diyerek, şunları söyledi:

“Bilindiği üzere LYS’den Zonguldak ilimiz başarısız, Bartın ve Karabük illeri başarılı olmuştur. Öncelikle başarıda emeği geçen Bartın ve Karabük eğitimim camiasını ve öğrencilerini Eğitim-İş olarak yürekten kutluyoruz. İlimizin öğretmenlerinin inşaat işçiliğinde yarıştığını, buna örnek olarak da Gelik Ayiçi Müdürü ve Alaplı Aşağıdağ İlköğretim Okulu Müdürü göstermiştir. Bu iki okul çalışanları yokluklar karşısında kendi emeklerini vererek, okullarını eğitim ve öğretime hazırlıyorsa, onlar bir eğitim çalışanı değil, onlar bir kahramandır. İşte bu okul müdürleri ve vicdanının sesini dinleyerek, ‘bu ülke bizim, bu bayrak bizim, bu çocuklar bizim’ diyerek emek sarf eden eğitim çalışanları yüzünden, ‘yıkılmadık, ayaktayız’ diyoruz. Bu nedenle işçilik, bir emek işinin yanında bir erdemdir. Gelecek genç kuşaklara örnek olmak, başarıyı yükseklere çıkarmak, daha iyi bir eğitim ortamı hazırlamak eğitimin vazgeçilmez amacıdır. Bu iki müdürün ve eğitim çalışanların emeği büyük bir takdire şayandır. Her müdür, badana-boya işi yapmaz, yapamaz. Onları bu yola iten eğitime verdikleri değerdir. Eğitim-İş olarak, inşaat işçiliği yapan bu iki müdürü ve diğer çalışanları örnek eğitim çalışanı olarak görüyor ve kutluyoruz. Yine LYS sonuçlarına bağlı olarak Zonguldak ilimizin eğitim camiasının inşaat işçiliği yarışmasında değil, öğretmenliğin bilgi alanında başarı göstermelerini istemişlerdir. Yine bu kapsamda sendikalar siyasetle, Milli Eğitim Müdürlüğü’nün makam tadilatıyla meşgul olduğu yorumlarına ilave etmişlerdir. Eğitim-İş hiçbir zaman sağıra yatmaz, yatmayacaktır da. Biz Zonguldak’ta hiçbir olayı önemsiz görmedik ve hemen gereğini yapmaya çalıştık. Eğitim-İş’in öncelikli amacı; önce ülke, sonra sendikadır. Bu düşünce bizim olmazsa olmazımızdır. Ülkenin olmadığı yerde sendika olamaz. Örnek Arap ülkeleri... Buna ‘siyaset’ dersek, evet, bu bizim var olma siyasetimizdir. Hangi sendika emek, eğitim ya da ülkemizin ulusal menfaatleri konusunda yapacağı etkinliğe davet etti de Eğitim-İş olarak katılmadık? Bir tane örnek gösteremezler. Biz bütün eğitim sorunlarına, diğer olumsuzluklara parmak bastık. Evet, mevcut büyük sendikalar siyasetin içindedirler. Bunu herkes görüyor. İş üretmede iktidar yanlısı sendikalar, ‘AKP rahatsız olmasın’ diye kolay kolay eylem yapamazlar. Bu tutum sonucu gerek sağ, gerek sol yapılı emekçiler ezilmiyor mu? Bizler eğitim sendikaları olarak kolay kolay bir araya gelemeyiz. Nedeni de yukarıdaki ağa babalarından izin alamazlarda ondan. Örnek, 23 Mayıs iş bırakma eyleminde eğitim çalışanları birlikte hareket edebildiler mi? Maalesef birlikte hareket edilemedi. Zonguldak, eğitim açısından neden geriye gitmiştir? Zonguldak eğitim camiası yazboz tahtasına dönerse, işi kavramayanları iş başına getirirsek, bilimsel çalışmalara öncelik vermezsek, başarıdan bahsedebilir miyiz? Camia olarak öğretmenine sahip çıkmazsak, öğretmen öğrenciden korkarsa, Kurtuluş Savaşı’nın tarihsel mirasını iyi anlatmazsak, yokluklardan kıtlıklardan nasıl kurtulduğumuzu öğretmezsek, halk olarak bu işe sarılmazsak, ‘hayat bir mücadeledir, boş vermişlik yapamayız’ demezsek, anne ve babaların bir gün paraları biter o zaman ne yapacaksınız? Telkinleri yapmazsanız, elbette başarılı olmazsınız. İşin başında bilimselliği baş tacı etmezsen yerlerde sürünmeye devam edersin. O zamanda işçilikle eğitimi mukayese etmeye devam edersin. LYS’de başarısızlık gerçeği ilimizin bir bakıma eğitime verdiği önemi göstermektedir. Bu karne başta yöneticilerin, eğitim camiasının ve halkımızın karnesidir. Eğitim-İş olarak yıllardır söylüyoruz. ‘Bilimsellik öldürülmesin’ diyoruz. Eğitime ve öğretmene ülkemizin geleceği için mutlaka değer verilmelidir. Eğitime değer verme çabası devlet politikası haline gelmelidir. Eğitime ve sağlığa gerekli maddi kaynak aktarılmalıdır. Okullar ticarethane, öğrenci müşteri olmamalıdır. Bakanımızın danışmanı iktisatçı olursa, bilimsellikten bahsetme olanağı olabilir mi? Sonuç olarak, eğitime değer veren toplumlar yücelir değer vermeyen toplumlar ise birbirlerini yememeye devam ederler. Örnek, gelişmiş ülkeler birbirini yemez, saygı ve sevgi içinde yaşar (Avrupa) ve eğitimsiz toplumlar yücelmez ezilirler. Örnek, ülkemiz ve Arap ülkeleri…”

Editör: Pusula Gazetesi