Meclis İnsan Hakları Komisyonu´nun, Zonguldak M Tipi Cezaevi´nde intihar eden 15 yaşındaki gençle ilgili hazırladığı raporda, Kudret Koçaklı´nın kendi yaşadığı bir buhran sonucu intihar ettiğinin görüldüğü ancak kurum yöneticilerinin özellikle çocuk yaştaki tutuklu ve hükümlülerle daha sık görüşmesi gerektiği belirtildi.



Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Zonguldak M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurulu çocuk koğuşunda bulunan Kudret Koçaklı´nın 14 Ağustos günü havalandırma bahçesinde asılı olarak bulunması ve hayatını kaybetmesiyle ilgili incelemelerini tamamladı. İncelemeler sonucunda hazırlanan rapor ilgili birimlere gönderildi ve kamuoyuna duyuruldu. Raporda ilk bulgulara göre ceset üzerinde darp, cebir izine rastlanmadığı, herhangi bir travmatik bulgunun olmadığı yönündeki otopsi raporuna dikkat çekildi.


Koçaklı´nın daha önceden temin ettiği, kantinde çamaşır asmada kullanılması için satılan iple koğuşlarda kullanılan plastik sandalyenin üzerine çıkıp zeminden 3 metre yükseklikteki potaya ipi geçirmek suretiyle intihar ettiğinin düşünüldüğün belirtilen raporda, "Kudret Koçaklı nüfus kayıtlarına göre 15 yaşındadır ve gasp suçundan hüküm özlü olarak tutukludur. UYAP kayıtlarına göre hırsızlık, mala zarar verme suçlarından devam eden yirmiye yakın hakkında soruşturma mevcuttur. Zonguldak M Tipi Ceza İnfaz Kurumu kapasitesinin 330 olmasına karşın inceleme yapıldığı tarihte 10´u çocuk olmak üzere 463 tutuklu, hükümlü veya hüküm özlüyü bünyesinde barındırmaktadır. Zaman zaman bu sayının 600´e kadar çıktığı belirtilmiştir. Olayla ilgili olarak kurum yöneticileri hakkında açılmış bir idari soruşturma yoktur. Ancak diğer görevliler hakkında ihmal ve kusurları varsa idari soruşturma açılması için kurum savcısının Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne yazdığı bir yazı mevcuttur" ifadelerine yer verildi.


Kudret Koçaklı´nın kurum müdürlüğüne verdiği dilekçede ´Sorunlarım olduğundan müdür beyle görüşmek istiyorum´ şeklinde talepte bulunduğuna işaret edilen raporda, baş memurun bu dilekçenin ardından Koçaklı ile ön görüşme yaptığı, Koçaklı´nın bu görüşmede üç kişilik görüş hakkı ile ilgili görüşmek istediğini beyan ettiği belirtildi. Bu sorunun basit ve izah edilebilir nitelikte olması ve sorumlu başmemurluk düzeyini aşan konular olmaması nedeniyle, Koçaklı´nın müdürle görüştürülmesine gerek görülmediği kaydedilen raporda hükümlülerin, birinci derece yakınları dışında kuruma kabullerinde adlarını bildirdiği 3 kişi tarafından ziyaret edilebilme hakkına sahip olduğu hatırlatıldı. İnfaz kurumuna giren kişilerin bu haklarını genellikle bilmediklerine işaret edilen raporda, kuruma girişte imzalatılan kağıtları tutuklu ve hükümlülerin genellikle okumadıklarına dikkat çekildi. Raporda, "Nitekim Kudret Koçaklı da bu hakkını bilemediği için yasal süre içerisinde bildirememiş ve bu haktan yararlanamamıştır. Bu hakkını bilip kullanması ve istediği kişiler ile görüş yapabilmesi onun psikolojik olarak daha rahat olmasını sağlayacak, belki de bu tür bir eylem gerçekleştirmeyecekti. Olayın nasıl meydana geldiği ile ilgili gerçek bilgiler ve maddi hakikat ancak yapılan adli soruşturmalardan sonra netlik kazanacaktır. Ancak ilk bulgu ve bilgilere göre Kudret Koçaklı´nın kendi yaşadığı bir buhran, iç dünyasındaki bir sebeple intihar ettiği, tek taraflı bir kişisel intihar olduğu görülmektedir" denildi.


Kudret Koçaklı´nın veya ailesinin infaz koruma memurlarının kendisine kötü muamelede bulunduğuna dair resmi bir başvuruları bulunmadığına işaret edilen raporda olaydan sonra ailesinin cumhuriyet savcısına verdiği ifadede bu tür bir iddiayı dile getirdiği ve bu iddianın savcılıkça araştırıldığı bildirildi.


Raporun sonuç bölümünde ise benzer olayların olmaması için infaz kurumu savcısı ve müdürü başta olmak üzere kurum yönetiminin tutuklu ve hükümlülerin içinde bulundukları özel durumları daha yakından takip etmelerinde, özellikle çocuk yaştakiler ile daha sık görüşmelerinde yarar görüldüğü vurgulandı. İnceleme yapılan kurumda bunun çok uygulanmadığının müşahede edildiği belirtilen raporda infaz kurumu yöneticilerinin öncelikli görevinin, kurumda kalan tutuklu ve hükümlülerin sorunlarını yasal çerçeve içerisinde çözmek olduğu kaydedildi. İnfaz kurumunda meydana gelen bu tür nitelikli olayların soruşturmasının Ceza İnfaz Kurumu Savcısı yerine bir başka savcı tarafından yapılmasının alternatif olarak düşünülmesi gerektiği belirtilen raporda infaz kurumuna girişte yapılan işlemlerin usulen değil amacına uygun yapılması gerektiği belirtildi. Yapılan idari soruşturmanın sadece kurumda görevli infaz koruma memur ve başmemurları ile sınırlı tutulmayıp bu konuda kusurları olup olmadığının açık olarak ortaya çıkarılabilmesi için kurumdan sorumlu müdür ve yardımcılarının da idari soruşturmaya tabi tutulmaları istenen raporda, Ceza İnfaz Kurumları Yönetimi ile Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında tüzüğün 126. maddesinde yer alan, ´Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu haller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir´ hükmünün de yumuşatılması gerektiği vurgulandı. Raporda şu ifadelere yer verildi:


"Akrabalarının haricinde kuruma bildireceği üç kişinin zorunlu haller dışında değiştirilmemesi şartı kaldırılmalı ve tutuklu ve hükümlüler bu üç kişiyi belli periyotlar ile değiştirebilmelidir. Ayrıca Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmeliğin ziyaret edilebilecek kişileri düzenleyen 9. maddesinin 2. fıkrasında ´Hükümlü ve tutuklular, birinci fıkrada sayılanlar dışında kalan üç ziyaretçisinin adı ve soyadı ile bilmesi halinde adresini ceza infaz kurumuna kabulünden ve kendisine bu hususun tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içinde bildirir´ hükmündeki 60 günlük sürenin de kaldırılması ve bunun belli bir süreye tabi olmaması amaca daha uygun olacaktır." (İHA)

Editör: Pusula Gazetesi