Bartın Üniversitesi tarafından İstiklal Marşı&8217;nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy&8217;u anma haftası kapsamında konferans düzenlendi. Bartın Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Kaplan&8217;ın konuşmacı olarak katıldığı konferansı Ağır Ceza Reisi Yalçın Çebiş, Yurt-Kur Müdürü Mustafa Balıkkaya, İl Müftüsü İsmail Bayrak, Üniversitede görevli akademisyenler ve çok sayıda öğrenci ilgiyle izledi. Rektör Kaplan, programda İstiklal Marşımızın Şairi Mehmet Akif Ersoy&8217;un hayatı hakkında bilgiler verdi.



Ne kadar konuşsak azdır


Saygı duruşu ve İstiklal Marşı&8217;nın ardından konuşmasına başlayan Bartın Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Kaplan, &8220;Yaklaşık 3 yıl önce çıkarılan yasayla İstiklal Marşı&8217;nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy&8217;un anma etkinliği başladı. Ancak şunu ifade etmem gerekir ki, Mehmet Akif Ersoy, yasayla birlikte değil, ondan önce de İstiklal Marşı, sanatı ve düşüncesi dolayısıyla da zaten milletin gölünde taht kurmuş bir insandı. Fakat çıkarılan yasayla da Akif&8217;in anılması artık bir eğitim etkinliği oldu. Akif hakkında ne kadar konuşsak, ne kadar toplantı düzenlesek, ne kadar çok farklı etkinlikler düzenlesek azdır. Ancak şunu ifade etmek isterim ki, özellikle genç arkadaşlarımız için çok önemli. Aslında Akif&8217;in bizim toplantılarımızda anılmaya gerçekten ihtiyacı yok. Akif, şahsiyetiyle bu milletin sanatında, düşüncesinde büyük bir yer tutarak geldi ve her fani gibi gitti&8221; dedi.




Büyük bir pınardan kana kana içmek demek


Tarihimizde, sanatta, düşüncede, felsefede ve bir hayatta böylesine yer etmiş insanların bizim açımızdan örnek taşıyan yanlarını hayatımıza taşımamız lazım. Bunları yapmaya ihtiyacımız var. O bakımdan Akif gibi bu ülke için çalışmış kişileri ne kadar ansak, onların eserlerine ne kadar yakın dursak çok büyük bir hazineye yakın olmuş, çok büyük bir pınardan kana kana içmenin imkânını elde etmiş oluruz. Acaba Akif&8217;e olan bu ilgi nereden kaynaklanıyor diye soru işaretleri olabilir. Akif&8217;in yaşadığı çağdan daha öncesinde özellikle yenileşme edebiyatı diye nitelendirdiğimiz Tanzimat sonrasındaki edebiyatımızı ve bunun gibi birçok şeyi dikkate aldığımız zaman niçin başkasına gösterilmeyen ilgi Akif&8217;e gösteriliyor. Bu toplantılar bunun için düzenlenen toplantılar değil. Buna benzer toplantılar, Akif&8217;in şahsıyla ne derece ilgili ki ya da Akif, böyle bir toplantının düzenlenmesinde şahsiyetiyle ne denli yakın ki bu toplantılar düzenleniyor.




Mehmet Akif, Türk Milletinin tercümanıdır


Mehmet Akif, gerçekten milletimizin gönlünde taht kurmuş bir insandı. Milletimizin Akif&8217;e olan ilgisi hakikaten çok yüksekti. Büyük Türk Milletimiz, kendine özgü bir sevgiyle, inancına, hayat tarzına, hayat felsefesine kol açan, kendisini küçümsemeyen, kendisine bir olduğu insanları hangi alanda faaliyet göstermiş olursa olsun bağrına basmasını, onu kucaklamasını biliyordu. Akif de böyle birisiydi. Toplantılarda, törenlerde ve her vesilede büyük bir aşkla, büyük bir heyecanla söylediğimiz İstiklal Marşımızın şairi Akif&8217;i gözümüzün önüne getirmeye çalışırsak, sanki Akif yerinde duramayan, her gittiği toplulukta hemen kendisinden söz edilen ya da hemen varlığı fark edilen bir şahsiyet olarak karşımızda. Oysa Akif, özel hayatında, özel sohbetlerde nerdeyse kendi şahsiyetini oluşturacak kadar mütevazı bir insandı. O bakımdan Akif&8217;in milletle kurduğu bağı, milletimizin Akif&8217;e olan yakınlığını bir ruh yapısı olarak anlamak lazım. O ruh yapısı; milleti millet yapan değerler noktasında Akif&8217;in milletimiz için bir tercümanı olmasını da bu hususu aramak gerekir.

Editör: Pusula Gazetesi