ADD Çaycuma Şube Başkanı Ela Mantarlı Kurt, köy enstitülerinin kuruluş yıldönümü nedeniyle ilçede yaşayan Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerle bir araya geldiğini söyleyerek; "Derneğimizin önceki yönetimlerinde yer alan ve derneğimiz üyesi olan köy enstitüsü mezunu öğretmenlerimiz için düzenlediğimiz yemek programı ile köy enstitülerinin kuruluşunun 82.yılını kutlamak istedik. İlçemizin yaşayan en yaşlı köy enstitüsü mezunu Saim Şen öğretmenimiz maalesef rahatsızlığı nedeniyle aramızda olamadı.

Ezberciliği reddeden, özgür, aktif yurttaşlar yetiştirmeyi hedefleyen Köy Enstitüleri'nin kuruluşunun 82.yıl dönümünü (17 Nisan 1940), köy enstitüleri mezunu Ali Nuri Gültekin, İsmet Kalfa ve emekli eğitimcilerimizden Harun Lermi öğretmenimiz ile birlikte kutluyor; böylesine eşsiz bir eğitim modelinin ülke olarak özlemi içerisinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

1940'lı yıllarda büyük ideallerle köylerinden birer ok gibi fırlayıp Türkiye'nin dört bir yanına dağılan köylü çocukları çok kısa zamanda köy enstitülerinin yetiştirdiği birer aydın insan oldu.

O dönemin Milli Eğitim Bakanı ve şair Can Yücel'in de babası olan Hasan Ali Yücel ile İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç'un büyük emekleriyle kurulan Köy Enstitüleri, yoksul köy çocuklarını eğitim öğretimle, kitapla, eğitim hakkıyla, sanatla, müzikle buluşturdu" dedi.

"Köy enstitülerinin temelini Atatürk attı "

Başkan Kurt, köy enstitülerinin kuruluşuna değinerek yaptığı konuşmasında: "Köy enstitülerinin kuruluş temellerini tabiki Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal attı.1936'da Çankaya'da Mustafa Kemal Atatürk'ün başkanlığında bir toplantı yapılıyor. O dönemin Milli Eğitim Bakanı da Saffet Arıkan, İlköğretim Genel Müdürü ise İsmail Hakkı Tonguç...Mustafa Kemal Atatürk o toplantıda, 'Biz Cumhuriyet'i köylere götüremedik. 40 bin köyün 35 bini okul ve öğretmensiz. Bir çözüm bulalım' diyor.

İsmail Hakkı Tonguç, bu konuda araştırma yapmak için görevlendiriliyor. Araştırmalar sonucunda ve Mustafa Kemal Atatürk 'ün önerisiyle askerliğini başarıyla yapmış çavuş ve onbaşıların çok kısa sürede altı aylık kurslardan geçirilerek köylerde eğitmenlik yapacak şekilde yetiştirilmesi projesi başlıyor. Bu şekilde ilk eğitmen kursları açılıyor. Ve hayata geçen deneysel pedagojik yöntemi son derece başarılı oluyor. Eğitmen kurslarının başarısıyla Nisan 1940 tarihinde TBMM'den Köy Enstitüleri Yasası çıkıyor. Bu süreç sonrası eşsiz eğitim modeli köy enstitülerinin temeli atılmış oluyor.Ve ne oluyor biliyor musunuz?

O yıllarda Avrupa'da var olan faşizm nedeniyle Hitler tüm Avrupa'yı kana boyarken ve Avrupa'da trenler toplama kamplarına insanları götürürken, Türkiye'de ise trenler yoksul köy çocuklarını eğitim öğretimle, kitapla, eğitim hakkıyla, sanatla, müzikle buluşturmak için çalışıyor.

O dönem okumak için bilmedikleri illere, ilçelere giden köy çocuklarını günümüz öğrencileri gibi hazır binalar beklemiyor tabiki... Yemekhaneleri, yatakhaneleri, sınıfları kendileri inşa ediyorlar.Ama bunu yaparken de iş içinde eğitim aracılığıyla yapıyor yani harç kararken kimya,binanın çatısını yaparken Pisagor teoremini , elektrik döşerken teknik öğreniyorlar. Bu nedenle köy enstitüleri eğitim sistemi; ezberci olmayan, hayatın gerçek problemleri üzerinden öğrenmeyi sağlayan eşsiz bir eğitim modelidir. Dolayısıyla Köy Enstitüleri sadece bir öğretmen yetiştirme kurumu değildir."diye konuştu.

"Köy enstitüleri eşsiz bir eğitim modelidir"

Köy enstitülerinin öğrenci yetiştirme sistemine de değinen Kurt; "Köy enstitülerinde okuyan öğrenciler ilk kez klasiklerle tanışıyor. Hasan Ali Yücel döneminde açılan tercüme bürosunda tercüme edilen 490 klasiğin en çok okunduğu yerler köy enstitüleri oluyor. Eğitim sisteminde müzik aleti çalma zorunluluğu görülüyor. Bütün köy enstitülüleri bir enstrüman çalmış, mutlaka kitap okuma/tartışma saatlerinde kitaplar okumuş ve tartışmış, özetler çıkarmış ve enstitülerde bu çalışmaların yayınlandığı görülmüştür. Adeta akademik bir eğitim gibi...Halk oyunlarının ilk kez köy enstitüleri eğitim sisteminde yer aldığını söyleyebiliriz. Sağlık ile ilgili eğitimlerde yine bu eğitim sistemi içerisinde yer almıştır. Derslerin yüzde 50'si kültür dersleri yani Türkçe, matematik, fizik, kimya, sanat; yüzde 25'i tarım dersleri, uygulamalı; yüzde 25'i zanaat dersleri demircilik, yapıcılık, marangozluk olarak belirlenen Köy Enstitüleri tümüyle uygulamalı eğitim yapan her şeyin tam anlamıyla öğretildiği eğitim kurumları diyebiliriz"dedi.

"Türkiye kaybetti"

Başkan Kurt, köy enstitülerinin Türkiye'nin şah damarı olduğunu ifade ettiği konuşmasında ülkenin büyük bir kayıp içerisinde olduğunu söyleyerek, "Yazık ki Türkiye son 20 yıldır çok hızlı bir şekilde akıl ve bilimden uzaklaşmış durumdadır. Köy enstitüleri, hayatın gerçek problemlerini öğrenmeyi ve özgür, aktif yurttaşlar yetiştirmeyi hedefleyen eğitim kurumları olduğunu düşünürsek Türkiye bunu kaybetti. Düşünce , kültür devrimini, merak eden, eleştiren insan yetiştirme kültürünü kaybetti Türkiye...Ülkemizin şah damarı, böylesine eşsiz bir eğitim modeli daha görülmemiştir. Köy enstitülerinin 82. yıl dönümünde bizim tek dileğimiz Türkiye'de eğitim sisteminin yeniden düzenlenmesidir. Çünkü günümüzdeki bütün sorunların çözümü akıl ve bilimdedir" dedi.

Son olarak Mantarlı Kurt :"Başta Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, köy enstitülerinin kurucuları Hasan Ali Yücel'i, İsmail Hakkı Tonguç'u saygı ve minnetle anıyor; köy enstitüleri mezunu değerli öğretmenlerimiz Ali Nuri Gültekin'e, İsmet Kalfa'ya ve rahatsızlığı nedeniyle aramızda olamayan Saim Şen öğretmenimize saygılarımızı sunuyor, kendilerine sağlıkla nice yıllar diliyoruz. Onların nezdinde köy enstitüleri mezunu tüm değerli eğitimcilerimizi de saygıyla anıyoruz. Böyle bir akşamda bizlere adeta ev sahipliği yapan Erdoğan Usta'nın Yeri işletmecisi Erdoğan Torlakçık'a ve güler yüzlü personeline de çok teşekkür ediyoruz" dedi.