Bartın Valiliği ve Bartın Üniversitesi tarafından "15 Temmuz ve Devlet Krizini Hal Yoluna Koymak" adlı bir video konferans gerçekleştirildi. Video konferans uygulaması ve sosyal medya hesaplarından canlı olarak yayınlanan etkinliğe Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun ile birlikte üniversitenin akademik ve idari insan kaynağı, öğrenciler ve çok sayıda kişi katıldı.
Bartın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Ömer Baykal tarafından verilen konferansta ilk olarak 15 Temmuz darbe girişiminde yaşanılanlar aktarılarak, 15 Temmuz demokrasi şehitleri başta olmak üzere tüm şehitlerimiz saygıyla anıldı.
"Ordu, sivil bürokrasinin üstünde olmamalıdır"
Ordunun tarihsel olarak 1826 tarihinden itibaren sadece bir silahlı güvenlik bürokrasisi değil, siyasi bir aktör olarak politik hayatın içerisinde olduğunu belirten Baykal, "Ordu, Türkiye'de bir bürokratik yapı olmakla birlikte diğer silahlı ya da sivil bürokrasinin üstünde bir niteliğe sahiptir. Adeta eşitler arası birincidir. Ordu, tarihsel olarak 1826 tarihinden itibaren yenileşmenin, modernleşmenin ve resmi siyasetin taşıyıcısı olmuş; sadece güvenlik bürokrasisi olarak değil siyasi olarak bir ideolojik kimliğin muhafızı pozisyonuna bürünmüştür. Toplumsal ve siyasal olarak siyaset, sapma yaptığı anlarda ordu devreye girerek politikayı ve devlet yönetimini kendince restore etmiştir. Bu noktada ne yazık ki kayda değer bir darbe tecrübemiz bulunmaktadır: 1876, Jön Türk cunta girişimleri, 1909 II. Abdulhamid'in halledilmesi, 27 Mayıs, 1962/1963 Talat Aydemir girişimleri, 9 Mart girişimi, 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat post modern darbesi, 27 Nisan 2007 e-bildirisi ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi. Özetle ordu, sadece bir silahlı güvenlik bürokrasisi değil, siyasi bir aktör olarak politik hayatın içerisinde olmuştur. Fakat sahip olduğu güç ve konum, demokratik hayatın işleyişi ve hukuk devleti açısından oldukça önemli sapmaları doğurmaktadır. Her şeyden önce ordunun bu bağlamdaki konumu ve pozisyonu temel düzeyde siyasi alana tahrip etmektedir" dedi.
"15 Temmuz daha önce gerçekleştirilen kalkışmalardan farklı oldu"
15 Temmuz kalkışması daha önce gerçekleştirilen girişimlerden farklı olduğunu da aktaran Baykal, "15 Temmuz kalkışması ya da darbe girişiminin de yukarıda bahsedilen deneyimler ile büyük oranda benzeşmekle beraber önemli bazı farklılıkları ihtiva etmektedir. Asker, önceleri, şiddet tehdidinde bulunurken, 15 Temmuz'da doğrudan şiddet kullanma eğilimi göstermiştir. İkincisi süreci işletenler 'dini görünümlü para-militer' bir kimliğe sahiptir. Klasik bir cunta darbesinin ötesinde 15 Temmuz, soğuk savaş döneminden itibaren devlet içerisinde çöreklenmiş bir yapının operasyonel anlamda dışavurumudur. NATO güdümünde var olan klasik yapının geleneksel bir fraksiyonuyla karşı karşıyayız. FETÖ, sadece kendi kendine karar alan bir yapı değildir. Burada din-devlet ilişkileri özelinde Türk siyaseti için altı çizilmesi gereken önemli husus bulunmaktadır: devlet-toplum ilişkileri içerisinde Kemalist rejimin laisisit politikaları bağlamında dini yapıları örselediği, bu yapıların kendilerini açıktan ifade etme noktasında oldukça kapalı devre çalıştığı, dip dalga olarak faaliyet gösterdiği söylenebilir ve bu herkesçe de bilinmektedir. Fakat terör örgütü başı ve etrafındaki isimlerin bu boyutu aşarak sadece devlet içerisinde yer almaktan öte bir proje kapsamında partiler ve iktidarlar üstü ve uluslararası destek bağlamında istihdam oldukları ve buradan kalkarak devlet iktidarını yönetmeye kalkıştıkları görülmektedir. Doğal olarak bir salt 'dini yapının analizini' değil kriminal ve operasyonel yüzü olan bir yer altı örgütlenmesinin tahlil edildiği unutulmamalıdır" şeklinde konuştu.
"FETÖ: Kimliksiz ve kirli ilişkilerin bir yansımasıdır"
Baykal, FETÖ'nün kimliksiz ve kirli ilişkilerin bir yansıması olduğunu da sözlerine ekleyerek, "FETÖ, farklı veçhelerden değerlendirilmelidir çünkü usul açısından pragmatik, omurgasız ve makyevilist bir yapılanmadır. Kendi amacı için her türlü kimliksizliği ve kirli ilişkiyi yürütebilmektedirler. Bu bağlamda 15 Temmuz Türk siyaseti açısından çok kritik bir virajı ifade etmektedir. Eğer aksi bir durum ile 16 Temmuz sabahına uyanmış olsaydık bugün farklı bir durumu tespit ediyor olacaktık ya da bugün karşınızda farklı kişiler mevcut olacaktı" ifadelerine yer verdi.
"Türkiye bir ve beraber olarak büyük bir zafer kazandı"
Video konferansta konuşan Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun ise Türkiye'nin bir ve beraber olarak büyük bir zafer kazandığının altını çizerek, "Cumhurbaşkanımız, başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla vatandaşlarımız meydanları, havalimanlarını doldurdu ve kararlılığıyla kirli emellere 'dur' dedi. Hamd olsun ki bugün ülkemiz 15 Temmuz 2016'dan daha güçlü. Hamd olsun ki ülkemiz bugün geleceğe dair hedefler koyabilen; 2053 ve 2071 vizyonlarına doğru kararlılıkla yürüyen bir ülke konumundadır. Hedeflerimizi gerçekleştirmek, hain terör örgütlerine fırsat vermemek için gece demeden, gündüz demeden çalışmalı, gelişme, kalkınma yolunda ilerleyerek yeni mesafeler almalıyız. Bunun için birlik ve beraberliğimizin daim olmasını temenni ediyorum" şeklinde konuştu.