Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Maden Makinaları Fabrikası'nda çalışan 700 işçi, Türk İş ile Hükümet arasında imzalanan ve 8+4 ile sonuçlanan Toplu iş Sözleşmesine tepki gösterdi. Fabrika önünde toplanan işiler, yerüstü işçileri olarak ücret adaletsizliği yaşadıklarını ve üvey evlat muamelesi gördüklerini söyledi. Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay'a bu gelir adaletsizliğini düzeltmesi çağrısında bulunan Cuma günü son imzalar atılmadan sorunlarının çözülmesi talebinde bulundu. Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay'ın 'Zonguldak'ta yeraltında bizim hiçbir sorunumuz yok, TTK'da yerüstünde çalışan 700 arkadaşımızın eşit ücret sorunu var' sözlerini hatırlatan işçilerden Muzaffer Kavşut "Söz verdin, bu sözleşmede bunu düzeltin. TTK'da yer üstünde çalışanları mağdur ettiğimizi biliyoruz dedi ama gelinen noktaya bakıyoruz ki verilen zam ortada ve komik bir şey. Ben 30 yılımı bitirdim. 30 yıldan beri bu kurumdayım. 15 yıldan beri maaşım aynı. TTK'da devlet demiryollarında çalışan bir arkadaş yeni girmesine rağmen 6 aylık işçi, benden 2 kat daha fazla maaş alıyor. Bu adaletsizlik nereye kadar sürecek? Düzeltilmesini istiyorum. Özellikle de Ergün Atalay'a sesleniyorum bunu düzeltsin" dedi.

TEPEBAŞI: "GENEL BAŞKANIMIZ KİMSEYE SORMADAN İMZA ATTI"

GMİS'in ve TÜRK İŞ'in kendilerine sahip çıkmadığını belirten Serkan Tepebaşı, "Mağdur bir şekilde, 2000- 2300- 2500 lira arasında maaşlarımız var. Bugün çarşıda çalışan bir tezgahtar arkadaşımız bile, bizden daha fazla maaş alıyor. Sosyal hak olarak bizden daha rahatlar. Bizlerin sıkıntısı şu anda bu... Ekonomik olarak çok geri planda tutuluyoruz. Çok geride bekletiliyoruz. Tam olarak istediğimiz, 65 bin işçi var Türkiye'de bu şekilde, kamu işinde çalışıp da düşük ücret politikası uygulanan. Öncelikle eşitsizliğin ortadan giderilmesini istiyoruz. 33 yıllık ustamız 3.500 lira maaş alıyor. TTK şu anda kamu kurumları arasında en düşük maaş veren kurumdur. Çerçeve anlaşması sonrasında zaten Türk İş bize ilk çerçeveyi hazırladığında büyük bir hüsrana uğratmıştı. Biz keşke Türk- İş'in o çerçevesini alır, bu şekilde kabul eder hesabı yapıyorduk ama o bile yalan oldu, rüya oldu bizim için. Yüzde 8'e, yüzde 7 hayır grev yapacağım diyen Türk İş başkanımız çıktı yüzde 8'e tamamız dedi. En düşük ücret 3500'e çıkacaktı. 3500'ün altında olanları 3500'e çekecekti. Maalesef 150 lira bir iyileştirme yaptılar. Çoğumuz da zaten bu 150 liradan istifade edemedik. GMİS elinden geleni yapacağını söyledi ama elinden geleni bizim için yapmaktan da kaçındı. O, imzayı oraya atmayacaktı. Bizler dik duracaktık. Sonuçta 700 kişiyi toplamda 1200 kişi biz bu haldeyiz. Geçen ay bayramdan geldik. Bordrosu olan arkadaşlarımız varsa göstersin 190-200 lira maaş yattı bize. Bayramdan önce avans, ikramiye bilmem ne, vergiyle bizim maaşımızı yalan ettiler. Bayramdan geldik, herkes ne yapacağını sapıtmış vaziyette. GMİS işçinin görüşünü alamadan imza atmayacağız, dik duracağız dedi ama sayın genel başkanımız kimseye sormadan bu imzayı gitti attı. Ne şekilde attı onu da bilmiyorum. Orada ne gibi pazarlıklar döndü onu da bilmiyoruz. Soruyoruz bizi tatmin edecek cevap veren de yok" ifadelerini kullandı.

"TÜRK İŞ'İN DİK DURAMAYACAĞINI BİLİYORDUK; DİK DURUŞU GMİS'TEN BEKLERDİK"

"GMİS Ergün Atalay'a sahip çıktı ama GMİS'in işçisi aynı fikirde değil" diyen Tepebaşı, "Genel Maden İşçileri Sendikası çalışanları, işçileri, 91 yılındaki o şanlı yürüyüşümüzü her zaman bizim önümüze koydular. Biz hep sendikamızdan onu bekledik. Dik duran bir sendika olmasını bekledik ama bizim sendikamız omurgasız mı diyeyim, niye dik duramıyoruz, duramadık. En azından bizim dik durmamız gerekiyordu. En mağdur olan kurum çalışanları biziz. Türkiye'deki en mağdur kamu çalışanı biziz. Dün çaya zam geldi %15. Şimdi biz enflasyonun altında zaten, ezdirmeyeceğim diyen bir Türk İş Başkanının altında, Genel Maden işçileri sendikası dik durması gerekiyordu. Türk İş başkanının dik durmayacağını biz zaten biliyorduk. Buna rağmen bizim sendikamızın da hangi akla hizmet buna sahip çıktığını da bilmiyoruz. Bundan sonraki süreç bizler için çok tatsız olacak. Kimse şu iş yerlerine isteyerek, huzurlu bir şekilde gelmeyecek. İnsanlar birbirine karşı hoşgörülü de olamayacak" şeklinde konuştu.

"EŞİT ÜCRET YOKSA YERALTINDA ÇALIŞALIM"

"Ya işi bırakıp gideceğiz ya da yeraltında çalışacağız" diyen Serkan Tepebaşı "Kaynakçısı, dökümcüsü, imalatçısı hepsi vasıflı işçilerdir. Elektrikçisi, yüksek gerilimcisi bunların hepsi Türkiye'de çok yüksek derecede gelir sahibi olması gereken insanlardır. Biz bu kurumda çalışıyoruz. Bu kadar kalifiyeli işler yapıyoruz ama en düşük maaşı biz alıyoruz. Bizim bölgedeki arkadaşlarımız ya da yeraltında çalışan kazmacı arkadaşlarımız, kazmayı versinler bize biz kömür kazabiliriz ama onlar bizim yaptığımız hiçbir işi yapamaz. Bizim mesleğimizin hiçbir tanesini icra edemezler. Madem öyle biz yer üstü olarak dışarıda kaldık, üvey evlat muamelesi görüyoruz. O zaman bizleri de verin yer altına. Bu sorunu çözeceğiz diye sizler de uğraşmayın. Bu sorunun ortadan kalkmasını istiyorsak bizler de gidelim yer altına, demir yolları çalışmasın, maden makineleri çalışmasın, nereden getirirse getirsinler. Burada alev sızdırmaz ürünler yapılıyor. Ocaklarda kullanılan elektrik motorları alev sızdırmaz bir şekilde yapılıyor. Türkiye'nin başka bir yerinde yok. Burada bu kadar yatırım yapılmış ancak bir işçi yatırımı yok. Burada çalışmak istemiyoruz. Huzurumuz yok. Versinler bizi yer altına. 15-20 gün biz de yer altına girelim ya da sıfır kotuna girelim kazma kürek çalışalım. Kömür kazalım biz de. Üretim işçiliğine bile adayız. Biz en son Genel Maden İşçileri Sendikası'nın yöneticilerine buraya geldiklerinde bunu söyledik. Bizim için madem mücadele verdiniz, gittiniz imzayı attınız, bu saatten sonra olmuyorsa, bizim için uğraşmayın. Bizi verin yer altına, 700 tane harici adayı, 700 tane madenci adayıyız biz. Şu anda durumumuz ne olacak bilmiyoruz. Herkes diyor ki Türkiye Taş Kömürü Kurumu kapatılsın. İşçi alınacağı zaman Zonguldak Kamuoyunda 30 bin işçi adayı gecenin beşinde sıraya giriyorlar. Burada mesele Zonguldak mıdır? Türkiye Taş Kömürü Kurumu'nun arazileri midir? Mesele burada insanların mağdur olması mıdır, nedir? Biz de çözemedik, ya işi bırakıp gideceğiz, ya yer altına geçeceğiz diye uğraşacağız. Bizim çözümümüz şu anda bu! Başka bir çözümümüz yok" ifadelerini kullandı.

TANLASI: "İYİLEŞTİRME OLMADAN ÇERÇEVE ANLAŞMA BİZİ BAĞLAMIYOR"

En temel taleplerinin ücret eşitsizliğinin düzeltilmesi olduğunu belirten yüksek gerilim işçisi Sadettin Tanlası ise "10 yıllık kamu işçisiyim. Burada çalışıyorum, yüksek gerilim işçisiyim. Bizim mağduriyetimiz 10 yıldır yer üstüne çalışanlar olarak düşük ücret alıyoruz. Sendikamızdan istediğimizde zaten düşük ücretleri iyileştirmekti. Zaten çerçevede 2.500 lira aldığınızda %10 alsanız 250 lira artış yapıyor. Bugün 5000 TL alanı 500 lira artış yapıyor. Şu anda bizim istediğimiz, bizi iyileştirmesiydi. %50'nin düzeltilmesiydi. Bizim en temel birinci sorunumuz buydu. Sendikamızdan da beklediğimiz buydu. Çerçeve anlaşmasına imza atarken, sendikamızdan bu iyileştirilmenin yapılmasını istedik. Sendikamız bize bunu yapmadı. Bize iyileştirilme yapılmadığı sürece, çerçeveler verilecek, %15-20'de olsa bizi etkilemiyor. Maaşımızda artı bir iyileştirme yapmıyor. Şu anda burada çalışanların %80'i 3000 lirayı geçmez. 3000 lirayı zor görür, elimize geçen net maaş olarak konuşuyoruz. Yer altındaki arkadaşlarımız alıyor, hakkıdır, alabilir. 6 ya da 7 bin lira alabilir. Diğer kamu kurumları da bizden çok fazla alıyor. Biz bordrolularla kıyaslıyoruz. 98 lira yevmiye alan, 4500 lira yevmiye alan arkadaşlarımız var. Ben yüksek gerilim olarak aynı işi yapıyorum. 3000 lirayı zor görüyorum. GMİS'ten istediğimiz, Cuma günü toplantısı varmış, bu sorunu çözmeden imza atmaması. GMİS'ten istediğimiz bu. Yetkili arkadaşlardan sadece bunu talep ediyoruz. Bizim yer üstü sorunumuzu çözsünler, ondan sonra ne yapıyorlarsa yapsınlar" şeklinde konuştu.

AKYÜZ: "MÜCADELEDE BİR ADIM İLERİ GİDEMEDİK"

Üvey evlat muamelesi gördüklerini belirten Kerem Akyüz, "Bize TTK işçisi dışarıda sorulduğunda herkes 5-6 bin lira maaş aldığımızı zannediyor. Halbuki bizim aldığımız maaşlar 2.500 lira, 3000 lira arası. Biz bunu senelerdir dile getiriyoruz. Burada yetkili arkadaşları, kendi seçimlerimizde de seçtik. Onları mücadele etmek için ön plana sunduk. Onların da samimiyetine inanıyoruz, mücadele veriyorlar ama bir adım ileriye gidemedik. Ortada mükemmel derecede büyük bir adaletsizlik var. Haksızlık var, vicdansızlık var. Bunun mücadelesini verdik. Buraya seçim zamanı bütün siyasiler geldi, hepsi bunun düzeltileceğine dair sözler verdi ama seçimler bitti. Ne uğrayan oldu, ne hal hatır soran oldu, ne yanımıza gelen oldu, ne bu konuyla ilgilenen siyasetçi oldu, bürokrat oldu. Şimdi arkadaşlarımız Ankara'da mücadele veriyorlar, görüşmek için taleplerde bulunuyorlar, kimileri telefonları açmıyor, kimileri dönüş yapmıyor. Bize verilen sözlerin hiç biri yerine getirilmedi, ne sendika tarafından, ne de siyasiler tarafından. Biz yalnız bırakıldık. Kendi mücadelemizi kendimiz vermeye çalışıyoruz. Bütün arkadaşlar da burada. Kimse zannetmesin ki TTK'da çalışan herkes 5 bin lira, 6 bin lira maaş alıyor. Dekontlarıyla gösterdik. 2.500 lira, 3000 lira maaş alıyoruz. Burada herkesin birbirinden farklı maaşları var. Bunlar iş barışını bozuyor. Bunları yetkili yerlere, makamlara, mercilere ilettik. Bizimle ilgilenmediler. Sözler verildi. Kimse bunun arkasında olmadı. Biz huzursuzuz. Huzursuz çalışıyoruz. Dile getiriyoruz ancak bilmiyoruz sonu nereye varacak, kim sesimizi duyacak ya da kim yardımcı olacak" diye konuştu.

ÇELEBİ: "DEVLET FİLMİN EROL TAŞI BENİM DİYORSA KİME GÜVENELİM, KİME İNANALIM"

"10 yıllık işçiyim. İş makinesi operatörüyüm. Aldığım para 2.800 lira. Biz bu mücadeleye, bu hak arayışına şimdi başlamadık" diyen Coşkun Çelebi, sözlerini şöyle sürdürdü; "Aslında biz eskiden beri bir şeyler için uğraşıyoruz. Siyasiler bize söz verdi. Zonguldak'taki bütün siyasiler, il başkanları, ilçe başkanları, vekiller, herkes bize söz verdi. Dediğimiz gibi seçimler bitti kimse yanımıza uğramadı. Türk İş Başkanının yanına gidildi sözleşmeden önce. Türk İş Başkanı Atalay, 'Benim bu durumdan haberim yoktu. Ben bu işi çözeceğim' dedi. Geçtiğimiz günlerde herkes gördü, Türk İş başkanının çözüm yolunu. Kamu iş söz verdi, dedi ki "-'yardımcı olacağım bu 700 tane arkadaşa, çözeceğiz bu işi...' Dün Ankara'da sendikacı arkadaşlarla görüştüğümüzde, siz bize 1 seneden beri söz veriyorsunuz, bugün geldiğimiz süreçte de bize diyorsunuz ki '1 lira bile para vermem...' Kamu işverenin verdiği cevap aynen bu şekilde... Bu filmin Erol Taş'ı benim. Bugün kamu işi dediğimiz zaman karşımızda devlet 'Bu filmin Erol Taş'ı benim!' diyorsa, biz kime inanalım, kime güvenelim."

Editör: Pusula Gazetesi