Tuğrul Dereli, yaptığı yazılı açıklamada, şöyle dedi: "Su tüm canlıların olduğu gibi insanın da en temel ve vazgeçilmez gereksinimidir ve gelecek kuşaklara korunarak bırakılması gereken, yaşamsal öneme sahip, kamusal bir mirastır. Bu nedenle günümüzde giderek büyüyen temiz su ihtiyacı, içilebilir su kaynaklarının korunması ve tatlı su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi büyük önem taşımaktadır. Dünya` nın % 75` i suyla kaplı olmasına karşın, bunun % 1 kadarı insani tüketime uygun nehir ve göl gibi tatlı su kaynaklarından oluşmaktadır. Ancak bilinçsiz kullanım, aşırı tüketim ve kaynakların aşırı kirletilmesi sonucu, yeraltı sularının seviyeleri her geçen gün düşmekte, göller küçülmekte ve sulak alanlar yok olmaktadır. Yine yaşanan küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği, su döngüsünde değişiklikleri arttırarak su taşkınlarına, su kaynaklarının kirlenmesine ve hatta yok olmasına neden olmaktadır. Bu duruma bağlı olarak, milyonlarca insan temiz suya ulaşım sorunu yaşamakta iken, eğer önlemler alınamazsa gelecek yıllarda daha büyük kitleler için tehdit oluşturacağını göstermektedir. Ülkemiz sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir. Türkiye, yılda kişi başına ortalama 1400 metreküp ile su azlığı yaşayan bir ülkedir. 2030 yılında nüfusun 100 milyona ulaşacağı, kişi başına düşen su miktarının 1100 metreküpe gerileyeceği ve su temininde sorunlu ülkeler arasına gireceği öngörülmektedir. Su kaynaklarının bulunduğu havzaların kirlenmesi, yeraltı sularının kontrolsüz kullanımı ve yüzey suyunun kirlenmesi ciddi sorunlara yol açmaktadır. İnsanın doğaya yaptığı yanlış müdahaleler sonucu ekolojik denge bozulmakta ve insanlığı tehdit eden sorunlar ortaya çıkmaktadır. Çin` de ortaya çıkan ve dünyaya salgın halinde yayılan Corona Virüs ile mücadelede bilim insanlarının temel önerisi, ellerin su ile etkili şekilde yıkanmasıdır. Yeni Corona Virüs hastalığı olarak bilinen hastalığa neden olan COVID-19 virüsüne karşı alınabilecek önlemlerden biri de güvenli su teminidir. Bu konuda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimlere büyük sorumluluk düşmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, COVID-19 virüsünün içme sularında bulunduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak içme ve kullanma suyu kaynaklarının korunmasından başlayarak; suyun dağıtım, toplama ve tüketim noktasında önlemler alınmalı, suların dezenfeksiyonu belirli sıklıkla yapılmalıdır. Tüketime sunulan suların sürekli ve etkili şekilde dezenfekte edilmesi ve şebeke sistemleri boyunca serbest klor düzeyinin en az 0.3- 0.5 mg /L olması sağlanmalıdır. Son COVİD-19 salgınında olduğu gibi, su kaynaklı salgınların da ciddi hastalık ve ölümlere neden olduğu gerçeğinden hareketle, tüm insanlığı tehdit eden hastalıklardan korunulabilmesi için temel hijyen kurallarına uymamızın gerekliliği, suyun bilinçli kullanımını zorunlu kılmaktadır.Yaşadıklarımız bir kez daha göstermiştir ki; her bireye yeterli, sağlıklı ve güvenli su temininin sağlanması en temel insan hakkıdır. Suyu korumak yaşamı korumaktır."