Yazar Hamit Kalyoncu, Şehir Dergisi'nde Muzaffer Tayyip Uslu'nun fotoğrafını yayınlayan Gazeteci Yazar İbrahim Tığ'a sosyal medya üstünden yüklendi.

"İbrahim Tığ'a açık mektup" başlıklı yazı şöyle:

İBRAHİM TIĞ'A AÇIK MEKTUP-1
Şehir Dergisinin 106. sayısının kapağında şair Muzaffer Tayyip Uslu'nun bir fotoğrafını "ilk kez ulaştık" diyerek ve fotoğraf üzerinde "ilk kez" etiketi kullanarak yayınlamışsınız.
"ulaştık" sözü; sizin bir çabanızı, çalışmanızı, elde etmek için uğraşınızı da çağrıştırıyor. Gerçekten durum öyle midir?
Milli Kütüphane'de Nihat Yasa ile araştırmalarımız sırasında bu fotoğrafı bulduğumu Devrek'te büronuzda size söyledim. Siz, "Ne olur abi ben de göreyim, yayınlamıyacağıma söz veriyorum" ısrarına başladınız.
Ben, "Muzaffer Tayyip Uslu üzerine yazdığım kitabım yayınlanmadan asla yayınlamamanız" kaydıyla "yemin-billah ederek kesin söz vermeniz"sonucu 17. Şubat.2017 tarihinde sizin gmail adresinize bu fotoğrafı gönderdim.
Yani siz bu Muzaffer Tayyip fotoğrafına böyle ulaşmış oldunuz.
Sonra da verdiğiniz sözleri yiyerek, güvenilmezliğinizi göstererek yayınladınız.
Şimdilik görünen köy budur..
[*][*][*][*][*]
Derginizin Temmuz sayısının kapağını bir arkadaşım paylaşmış. Sizi Briç Kulubü önündeki konuşmanızdan sonra Face'de arkadaş listesinden çıkardığım için ben görememiştim.
Sayın Tığ, bana verdiğiniz sözü tutmadınız, yayınlamamız gereken fotoğrafı yayınladınız. Ayrıca bana zararınız da dokundu. Bu davranışınızın adı nedir? Gazetecilik değil. Dergicilik değil. Şairlik-yazarlık hiç değil. Araştırmacılığı da geçelim.
Sahi nedir?
En iyisi konuyu baştan halktan kişilere anlatın da onlar size kendi üsluplariyle söylesinler. Ben söylersen ayıplı cümleler kurmak zorunda kalırım.
[*][*][*][*][*]
Sayın Tığ,
Edebiyat ve yazım dünyasında "intihal" denilen bir "hırsızlık" türü vardır. Sahibinden izinsiz bir kitabı, kitabın bir bölümünü, bir fotoğrafı sahiplenip, kendisininmiş gibi kullanma/ yayınlama olayıdır. Bunu yapanlar, ya yazı sahiplerine hiç haber vermezler ya da kişilerin iyi niyetlerini kullanarak yazılarını aşırırlar. Yaptıkları kalleşlik, sahtecilik, çıkarcılıktır. Başkasına ait bir edebi değeri, kendisininmiş gibi sahiplenenlerin durumu da bunlardan farklı değildir.
Sahi, "Abi" diyerek elini öpmeğe kalktığınız, bu güne değin çok yardım ve desteğini gördüğünüz bir kişiye "dost kazığı atmak" sizin meşrebinizde var mıdır?
Ne denir böylelerine sizin orda..
Mektuplarımız devam edecek..29.06.2017-Devrek

İŞTE TARTIŞMAYA NEDEN OLAN O FOTOĞRAF...

İbrahim Tığ'ın Hamit Kalyoncu'ya yanıtı ise gecikmedi:

HAMİT KALYONCU'YA YANIT

Sayın Hamit Kalyoncu, bugün sosyal paylaşım (Facebook) sitesinde bana açık mektup yazmış. Bunun üzerine kendisini iki kez telefonla aradım. Birincisinde telefonumu açmadı, ikincisinde de açtı, daha ben bir şey söylemeden, "Ne diyeceksen, yazarak söyle." dedi. Telefonu kapattı. Bunun üzerine bu açıklamayı yapma zorunda kaldım.
Hamit ağabeyle sanat alanında oldukça paylaşımlarımız olmuştur şöyle ki, gerek benim sanat yaşamımda gerekse Rüştü Onur'un bilinmeyen yönlerinin ortaya çıkarılmasında. Bu durum içinde kitabımda kendisine teşekkür ettim.
[*]
Zonguldaklı bir diğer şair Muzaffer Tayyip Uslu'ya ait bir aile fotoğrafı hariç (Aile fotoğrafını da yeğeni Tansev Boru hanım vermişti) herhangi bir fotoğrafa ulaşamamıştık.
Taki, Hamit ağabeyin beni arayıp da, "İbo, ben Muzaffer Tayyip Uslu'nun fotoğrafına ulaştım."demesine kadar. Kaldı ki ben de zaman zaman kendisiyle özel çalışmalarımı paylaştığım oldu.
[*]
Ben Hamit ağabeyimin Muzaffer Tayyip Uslu ile ilgili olarak kitap hazırlığı yaptığını biliyorum, kendisi de bu konuda bir çok şey paylaştı benle. Ama kitabın ne zaman, nerede yayınlayacağı konusunda hiçbir açıklaması da olmamıştır.
[*]
Şubat ayının sonrarıydı, bana fotoğrafı attığında. Kendisine; "Ağbi bu fotoğrafı (M.T.Uslu'nun) Şehir edebiyat dergisinde yayınlayabilir miyim?" diye sordum. Acele etmememi söyledi ve "Muzaffer Tayyip Uslu'nun ölüm yıldönümünün 3 Temmuz olduğunu ve Temmuz sayımızda yayınlayabileceğimi de kendisi söyledi. Buna Celal Şakir Telci de tanıktır. Hamit ağabeyle telefon konuşmamıza o da tanıktır. Hatta M.T.Uslu'nun doğum tarihinin de 1 Temmuz olduğunu da o gün orada kendisinden öğrendim.

Muzaffer Tayyip Uslu'ya ait bu fotoğrafı Hamit ağabeyimin ortaya çıkardığını da dostlarım; Mehmet Yaşar Bilen, Hüseyin Alemdar, Halil İbrahim Özcan, Orhan Tüleylioğlu, Fahrettin Koyuncu dostlarımla da paylaşmıştım aylar önce.
Biz dergimizin Temmuz sayısını bayram nedeniyle erken bastık. Dergimiz piyasaya çıkmadan önce tesadüfen Hamit ağbiyle Briç Kulübünde karşılaştık. Yaşar Bükrü, Sinan Seyrekbasan, Erol Saral ve 2 de öğretmen vardı. Ben Hamit ağabeye dergiyi bastığımızı kapağına da Muzaffer Tayyip Uslu'nun fotoğrafını koyduğumuzu söyledi. Hamit ağbi, buruk bir tavır sergiledi. Kendisine "Ağabey temmuz sayımızda yer vermemi sen istemedin mi?, diye sordum. Hatta, 3 Temmuz'un da onun ölüm yıldönümü olduğunu da sen söyledin. Senin izninle ben de dergiye koydum, dedim. Hatta kendisine dergimizde böyle bir çalışma için de teşekkür yazdığımızı da söyledim.
Durum bu iken, Hamit ağbinin bugünkü yazısı yenilir yutulur cinsten değil. Beni "intihallikle" suçluyor. Kendisinin verdiği şeyin "intihal" olması mümkün mü? Böyle bir suçlama yakışıyor mu, saygı duyduğum bir ağabeye?
Sözkonusu dergimizin Temmuz 2017/106.sayısı 3. Sayfasında Hamit ağabeyimize teşekkürümüz de şöyle: "Şehir dergisi olarak bu sayımızda Muzaffer Tayyip Uslu'nun hiçbir yerde yer almayan bir fotoğrafını ilk kez yayınlıyoruz. Fotoğrafı ortaya değerli ağabeyimiz, şair-yazar Hamit Kalyoncu çıkardı. Kendisine ve verdiği önemli bilgiler nedeniyle de Uslu ailesinin son ferdi Tansev Bora Hanım'a çok teşekkür ediyorum."
[*] Hamit ağbi, sosyal paylaşım sitesinde kitabının imza gününün 1 Temmuz 2017 tarihinde yapılacağını duyurdu. Ancak kendisine özgü gerekçelerle bu etkinliğinin ertelendiğini, daha sonraki bir tarihte yapılacağını da duyurdu.
Peki, etkinliği 1 Temmuz 2017 tarihinde yapılsaydı, ertelenmemiş olsaydı, böyle bir suçlamaya gidecek miydi?
Durum budur, kararı siz okuyucularıma bırakıyorum.
Şimdi kim haklı?

İbrahim TIĞ
29.06.2017

Muzaffer Tayyip Uslu kimdir?

(d. İstanbul - 1922, ö. Zonguldak - 1946) Türk şair. Zonguldak'ta lise öğrenimi sırasında Behçet Necatigil'in öğrencisi oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ndeki yüksek öğrenimini yoksulluğu ve hastalığı nedeniyle sürdüremedi. Zonguldak'ta çalışmak zorunda kaldı.O da arkadaşı Rüştü Onur gibi veremden öldü. O dönem yayınlanan şiirleriyle en iyi şairlerden biri kabul edilmiş, yaşamındaki acılara karşın, gizli bir üzgünlük içinde yaşamanın güzelliğini yazmıştı. Şiirlerini Şimdilik adlı bir kitapta topladı (1945). Ölümünden sonra Necati Cumalı şiirlerini ve yazılarından seçmeleri Muzaffer Tayyip adlı bir kitapta topladı)

Benden Size

Yalnız ben mi inkar ediyorum Allahı

Mevsimler benden kafir

Ya kuşlar ve ağaçlara

Ne buyurulur

Uzun söze lüzum yok

Şahidimdir

Beş parasız gezindiğim sokak

Bir zaman yaşadığıma

Ve bir hatıra olsun diye

Benden size

Hiç sıkılmadan söyleyebilirim

Sarışın kızlara bayıldığımı

Bir Sevda Şiiri

Sen, eski bir sevda şiirisin

Bir koku var sende

Sıcak yaz akşamlarına mahsus

Ellerinde mi

Saçlarında mı

Gözlerinde mi

Bilmem

Bir koku var sende

Sıcak yaz akşamlarına mahsus.

Evadoksiya

İnkar etmiyorum ki

Öpmesine öptüm Evadoksiya'yı

Hem de Zeyrek yokuşunda öptüm

Sinemaya da götürdüm

Fakat ben o zaman

Deli gibi seviyordum onu

Sanırsam, o da beni seviyordu

Sevmese ıslık çalar mıydı

Saat ondan sonra

Çabuk gel diye

Gramer Ders

Sevmek'' bir kelimedir

``Sarı saçlı'' dersem bir kız için

Sıfat söylemiş olurum

``Ben sarı saçlı bir kız sevdim''

Bir cümledir. Sevda dolu bir cümle

Nokta koymalı, durmalı zira

Zira ``açlık'' da bir kelime

Cümleye gelmez sarı saçlı kız gibi

Ah elbet dolaşırsa ölüm sık sık dilime

``Öleceğim, ölüyorum, öldüm''

Diyeceğim bir gün

Kan

Önce öksürüverdim

Öksürüverdim hafiften,

Derken ağzımdan kan geldi

Bir ikindi üstü durup dururken

Meseleyi o saat anladım

Anladım ama, iş işten geçmiş ola

Şöyle bir etrafıma baktım,

Baktım ki yaşamak güzeldi hala

Mesela gökyüzü

Maviydi alabildiğine

İnsanlar dalıp gitmişti

Kendi alemine

Öldükten Sonra

Diyecekler ki arkamdan

Ben öldükten sonra

O, yalnız şiir yazardı

Ve yağmurlu gecelerde

Elleri cebinde gezerdi

Yazık diyecek

Hatıra defterimi okuyan

Ne talihsiz adammış

İmanı gevremiş parasızlıktan

Ölümü Düşünmek

Mümkün mü ağlasın annem

Mezarımın başucunda

Ben sesimi çıkarmıyayım

Hayırsız bir evlat gibi

Bir bulut uçsun da

Ben başımı kaldırmıyayım

Yağmur dindikten sonra

Gezinmiyeyim caddelerde

Ah, mümkün mü bir güzel kadın

Geçsin de yanımdan

Ben seyretmiyeyim

İçimi çekerek

Rüştü'den Gelen Mektup

Oktay Rifat'a

Önce bütün şairlere selam

Sonra şunu söylemek isterim

Ölüm hiç de güzel değil

Ne sabah var ne akşam

Sokakların ellerinden öperim

Bana yaşamasını öğretmişlerdi

Dost olsun düşman olsun

İnsanlara iyi günler dilerim

Söyle sarı saçlı daktiloya

Ben yokum artık

Vefasız dostlara hatırlat

Kimseye kalmaz o dünya

Nasıl unuturum güzeldi yaşamak

Fakat hakkı varmış Oktay'ın

"Hatıralar da dal istiyor

Kuşlar gibi konacak"

HAMİT KALYONCU KİMDİR?

Şair. 1942, Çaycuma / Zonguldak doğumlu. İlk ve ortaokulu Çaycuma'da okudu. Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi mezunu. 1971'den itibaren Zonguldak liselerinde öğretmenlik yaptı. 1982'de Sıkıyönetim Komutanlığınca alındığı görevine ancak sekiz yıl sonra Danıştay kararı ile dönebildi. 1997'de kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Öğretmenlik yıllarında TÖB-DER, EĞİT-DER gibi öğretmen sendikalarının örgütlenmesinde yönetici olarak görevler üstlendi. Üniversitede iken, Ankara'da Vatan ve Başkent gazetelerinde ve Seka Çaycuma Kağıt Fabrikasında işçi statüsüyle çalıştı.

Şiirle ortaokul yıllarında ilgilenmeye başladı. Maden işçilerinin zor yaşam ve çalışma koşullarını irdelediği ilk yazısı "Bir Dilim Ekmek İçin" adıyla 1965'te Yeşil Çaycuma gazetesinde yayımlandı. Üniversite ve öğretmenlik yıllarında aralıklı da olsa şiirle ilgilenmeyi sürdürdü, ancak yazdıklarını yayımlamadı. Yazıları Ankara Vatan ve Başkent ile Zonguldak Uyanış gazetelerinde yayımlandı. "Zonguldak 100. Yıl Vakfı"nın 1983 yılında düzenlediği şiir-hikaye-resim yarışmasında "Zonguldak" adlı şiirle mansiyon ödülü kazandı. 100. Yıl Turizm-Sanat-Kültür Kooperatifince sivil toplum örgütlenmesine katkıları ve Sesim Kömür Karası adlı şiir kitabı nedeniyle, TIJSAK 1994 sanat-kültür ödülü ile ödüllendirildi. 1994-1996 yıllarında Atatürkçü Düşünce Derneği Zonguldak şube başkanlığını yaptı.

ESERLERİ:

ŞİİR: Sesim Kömür Karası (1994), Sevi Yangını, Işığında Yürümek.

SEÇKİ: Kömür Kokan Şiirler (2005).

ARAŞTIRMA-DENEME: Kömürde Açan Çiçek (2005).

İBRAHİM TIĞ KİMDİR?

İbrahim Tığ, 1970 yılında Devrek doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Devrek'te, yükseköğrenimini Dicle Üniversitesi'nde "mimar" olarak tamamladı. 1986 yılında başladığı yazın yaşamında şiirleri; Kıyı, Karşı, Gerçek Sanat, Aykırı Sanat, Milliyet Sanat, İnsancıl, Tay, Tan (Yugoslavya), Ortam (KKTC), Türkstar (Almanya), Ünlem, Damar, Eski Edebiyat, Biçem, Şehir, Sözcükler, Varlık, Yaklaşım, Evrensel, Berfin Bahar vb. sanat edebiyat dergilerinde yayınlandı.

2000'e Doğru Dergisi, Cumhuriyet ve Aydınlık (günlük) gazeteleri ile Anadolu Ajansı'nda muhabirlik yaptı. 1994 yılında Devrek'te, Günlük Bölge Haber Gazetesi'ni kurdu ve halen bu gazetenin sahipliğini ve yazarlığını yapıyor. Sarı Basın Kartı sahibi olan Tığ, Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ) ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) üyesi.

Devrekli Şair Rüştü Onur'un 12 Eylül 1940 tarihinde dostu Necati Cumalı'ya yazdığı mektubunda, "Ey benim mektuplarıyla huzur bulduğum ve avunduğum kardeşim. Şehir'de buluşacağız. Her ne pahasına olursa olsun Şehir çıkacak... Şehir, okuyucu kitlesinin karşısına yeni bir atmosferle çıkacak" diyordu. Ama Onur, ömrü yetmediği (22 yaşında öldü-2 Aralık 1942) için Şehir'i çıkartamamıştı.

Rüştü Onur'un bu istemini vasiyet kabul eden İbrahim Tığ, dostları Fahrettin Koyuncu, Orhan Tüleylioğlu ile birlikte Zonguldak'ın Devrek ilçesinde, Aralık 2004 den itibaren de Şehir Edebiyat Dergisini çıkarıyor. (102'nci sayıya ulaştı)

Eserleri:

İlk Yaz Vurgunu (Şiir-1994)

Neler Gizliyor Adın (Şiir-1998)

Karabayır (Öykü-2005)

Yitik Zaman Düşleri (Şiir-2006)

Rüştü Onur, Yaşamı, Sanatı, Eserleri (Araştırma-2010)

Rüştü Onur: Mektubun Avcumda (Mektup-2013)

Rüştü Onur: Sanatı / Yaşamı ve Eserleri-2014

Sarıaylar (Şiir-2014)

Rüştü Onur: Benim Şeker Yavrum (Araştırma-2015)

Kiraz Aldım Dikmeden/ Devrek Türküleri (Derleme-2017)

Devrek Rüştü Onur Sanat ve Kültür Derneği (ROSAK) kuruculuğunun yanı sıra; Türk Kızılayı Devrek Şubesi, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Devrek Şubesi ve Türk Hava Kurumu (THK) Devrek Şubesi gibi derneklerin de üyesi de olan İbrahim Tığ, evli ve 2 çocuk babası.

Editör: Pusula Gazetesi