Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Metin Feyzioğlu, İnebolu'nun olmaması durumunda, Kastamonu'nun olmaması durumunda milli mücadelenin de olmayacağını söyledi.
Türkiye Barolar Birliği, Kastamonu Barosu ve Kastamonu Üniversitesinin birlikte düzenlediği "Milli Mücadelenin 100. Yılı: Kastamonu ve İstiklal Yolu" konulu panel düzenlendi. Bilgehan Bilgili Merkez Kütüphanesinde düzenlenen panelde konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Metin Feyzioğlu, "Silah yok belki, üniforma yok belki postal yok belki ama Kastamonu var, İnebolu var. Olmasaydı olmazdı diye ne vardı diye düşünürseniz, eğer İnebolu olmasaydı Kastamonu olmasaydı Milli Mücadele olmazdı. Rumlar şımarmıştır, Ermeniler şımarmıştır; İngiliz bu defa Rumları silahlandırıp, kendi işini Ege'de Yunan ordusuyla, bu tarafta ise Rum çeteleriyle yapmaya kalkmıştır. İnebolu'ya İngiliz silah yığmaya başlar. Karaya çıksa Rum çeteleri silahlanacak ve Türklere yönelik soykırım başlayacak. İşte Mavnacıların kahyası hemşeriniz Hüseyin Savangöz ve kahraman arkadaşları kayıklarıyla İngiliz'in Rum'a silah taşımasını önledi. İngilizler Rum'u silahlandıramadı ve dolayısıyla İnebolular, Kastamonulular; Anadolu'da Rumlar eliyle yapılacak korkunç bir katliamı daha denizde önlemiştir. Bu defa iki İngiliz mürettebatı gelir. Dünyanın hiçbir yerinde savaş gemilerine karşı kayıklarla yürüyen bir savaş görülmemiştir. İngilizlere karşı İneboluların kayıkları yine izin vermez. Bu arada da Rumlar şımarmıştır. Rum kabadayıları İnebolu Kaymakamı Cemil Bey lokantada otururken altından sandalyesini çekmiştir. Kaymakamın altından sandalye çekilmesi, devletin altından makamın çekilmesidir, devletin direğinin kırılması anlamına gelir. Bunun üzerine Zarbana Köyü'nden delikanlılar İnebolu'ya kayıklarla yetişirler. Zarbana Köyü'nden Şaban Reis, Mustafa Efendi, Ormancı Ömer Bey, İmamoğlu Hasan Ağa tepeden tırnağa silahlı İnebolu'ya gelirler. Rumların yaşadığı yerde meydana inerler. Veteriner Sadık Bey bulduğu sandığın üzerine çıkar ve 'Ey ahali, burada her bir Türk köyü en az 40 silahlı eri bir haber uçurduğumuzda istediğimiz yere sevk edecektir. Bir daha şımarıklığınız olursa, Türk otoritesine egemenliğine başkaldırırsanız sonunuz fena olur. Bunların hepsi meslek sahibi, okumuş yazmış aile babalarıdır. Ama vatan söz konusudur, gerisi teferruattır" dedi.
Kastamonu'nun Milli Mücadele kahramanlarını tek tek anan Feyzioğlu, "Allah Kastamonu'dan, İnebolu'dan dedelerimizden atalarımızdan razı olsun. Büyük Önder Mustafa Kemal'in dediği gibi geldikleri gibi gittiler. İnebolulu mavnacılar sayesinde, Şerife Bacılar sayesinde, Kastamonulular sayesinde, güle güle seve seve şehit olmayı göze alanlar sayesinde. O halde üstümüzdeki sorumluluklar büyük. Hayatımızda umutsuzluğa yer yok. Umutsuzluğun bastığı yerde inancımız umudumuz olur yola daha da büyük bir kuvvetle devam ederiz. İhtiyacımız olan en az öğretim kadar eğitimdir. Bu eğitim milli olmalıdır. Tarihinin yanlışından ders almayan doğrusunu yapamaz tarihinin doğrusundan ders almayan yanlışa sapar" diye konuştu.
Feyzioğlu, şunları söyledi: "Birbirimize düşman olarak değil, karşı kampların rakip fertleri olarak değil, sırt sırta mücadele etmiş birbirine sırtını dayamış atalarımızın torunları olarak bakmak için ve Milli Mücadelemizin hala devam ettiğini yüreklerimizde hissetmek için dilerim umarım bu toplantı katkıda bulunur."

"Kirli siyasal amaçlar er ya da geç hayal kırıklığına uğrayacaktır"
Kastamonu Baro Başkanı Av. Özgür Demir de, "Kastamonu insanı olarak günümüzde dahi geçilmesi güç İstiklal yolunu kağnıyla kat eden Şerife Bacı'nın bıraktığı milli mücadele mirasına sahip çıkmaya ve senatolarında asılsız iddiaları kaşıyan haydutlarla sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Gerçekten de diplomatik ve konvansiyonel savaşların silahlarla yapılan savaşlar kadar can alıcı hale geldiği günümüzde milli mücadelenin her sahada verilmesi zorunludur. Tarihleri soykırımla dolu ve güncel uygulamalarında da PKK terörünü destekleyen ülkelerin Türkiye'ye insan hakları dersi vermesi ciddi bir çelişkidir. Silah satamadığı için ülkemizi tehdit eden ve yaptırım uygulamaya çalışan Amerika ve benzeri yayılmacı güçlerin tarihten silineceği, hümanizmin merkezi Anadolu'yu yurt edinen Türk milletinin ilelebet devlet halinde var olacağı açıktır. Kaldı ki ekonomik yaptırımların tarihi kahramanlıklarla dolu Türk toplumunun süngüsünü düşüremeyeceği bilinen bir gerçektir. Bazı lobilerin tarihsel gerçeklere dayanmayan ve ispattan uzak etkileri altında kalan ABD'nin 1915 olayları ile ilgili düştüğü yanlıştan derhal dönmesi ve ülkemizi tehdit etmekten vazgeçmesi gereklidir. Türkiye düşmanlığını karar organına taşıyan bir ülkeye ait askeri üslerin ülkemizdeki varlığının egemenlik hakkı temelinde yeniden gözden geçirilmesi ve bu konuda uluslararası hukuktaki mütekabiliyet ilkesinin işletilmesi gerektiği kanısındayım. Ülkemizin maruz kaldığı muamelenin tavizler silsilesinin bir ürünü olduğu da gözetildiğinde egemenlik hakkına aykırı her türlü tavize son verilmesinin de milli mücadelenin bir unsuru olduğu açıktır. Tarihsel ve siyasal çatışmadan tarihsel gerçeklerin galip çıkacağını ve kirli siyasal amaçların er ya da geç hayal kırıklığına uğrayacağını rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu alandaki milli mücadelenin uzunca süre devam edeceği; ancak mücadelenin galibinin 100 yıl önce de olduğu gibi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkelerine bağlı Türkiye Cumhuriyeti olacağına inancımız tamdır" dedi.
Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz'ın moderatörlüğünde Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sibel Özel, Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Özbek, Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ercan Çelebi ve Milli Savunma Üniversitesi Alparslan Savunma Bilimleri Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Öğr. Alb. Hüsnü Özlü, alanları hakkında bilgiler verdi.

Editör: Pusula Gazetesi