Kaymakçı, yaptığı yazılı açıklamada şu görüşlere yer verdi:

"Zonguldak, kömür üretiminin başladığı 1840'lı yıllardan itibaren ekonomik, sosyal ve idari açıdan gelişerek önce kaza haline getirilmiş ve Milli Mücadeleden sonra da 1924 yılında il yapılmıştır. Bu yönüyle Zonguldak, Cumhuriyet'in ilanından sonra kurulan ilk ilimizdir. O günlerden bu yana Zonguldak ve çevresindeki bölgenin gelişmesinde en büyük rolü kömür madenleri oynamıştır. Ülkemizin tek taşkömürü havzası olan Zonguldak'ta 1940 yılına kadar yerli ve yabancı şirketler tarafından yapılan üretim bu tarihte tamamen devletleştirilmiştir. 1980'li yıllara kadar önemli kömür üretimleri gerçekleştiren Zonguldak ülkemizin kalkınmasına lokomotif görev üstlenerek yön vermiş, demir-çeliklerin hammaddesi olan taşkömürü üretimiyle Zonguldak ve Batı Karadeniz, ülkemizin 1 numaralı ağır sanayi bölgesi olmuştur. Ancak 1980'den itibaren dünya genelinde ve Türkiye'de esen özelleştirme rüzgarlarından Zonguldak ve TTK'da etkilenmiş, uygulanan ekonomik politikalar sonucunda üretim yapılamaz (!) hale getirilerek bugünkü olumsuz durumla karşı karşıya bırakılmıştır.

Zonguldak Taşkömürü Havzası'nda üretim jeolojik koşullar nedeniyle emek-yoğun olarak gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle üretime yönelik istihdam zorunludur. Ancak son birkaç yıldır, hem TTK'nun, hem işçi sendikası GMİS'in hem de sektörle ilgili meslek odalarının ve demokratik kitle örgütlerinin taleplerine rağmen üretime yönelik istihdam yapılmamakta, işçi eksikliği nedeniyle çalışılabilecek üretim yerlerinin ancak yüzde 39'u çalışabilmekte, üretim gittikçe düşmektedir. Belli ki siyasi irade böyle bir durum arzu etmekte ve "bakınız kurum üretemiyor, zarar ediyoruz" algısının/düşüncesinin toplumda yer etmesini sağlayarak kendi projelerini gerçekleştirme yoluna gitmektedir. Böylelikle TTK ya parça parça küçültülerek özelleştirilecek bu da olmazsa zaten kendiliğinden kapanacaktır. Kısaca kurum "kapanma" ya da "özelleşme" kaderine! Terk edilmiştir.

14.11.2017 tarihinde TBMM'de kabul edilen "Torba Yasa"daki TTK ile ilgili madde bunun habercisidir. Kabul edilen "Torba Yasa" ile "3213 Sayılı Maden Kanunu"nun bazı maddelerinde değişiklik yapılmıştır. Önce tasarı halindeki yasanın 58. Maddesi "Madde ile 3213 Sayılı Maden Kanununun ek 1'inci maddesinde değişiklik yapılması suretiyle Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri uhdelerinde bulunan maden ruhsatlarını işletmeye, işlettirmeye ve bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye yetkili kılınmaktadır. Böylelikle, atıl vaziyetteki sahaların ekonomik, güvenli ve rantabl şekilde değerlendirilmesine olanak sağlanmaktadır. Ayrıca rödovans süreleri kısıtlı olduğundan dolayı iş sağlığı ve güvenliğine yönelik uzun vadeli modern teknolojiye uygun yatırımlar yapılamamaktadır. Düzenleme ile belirtilen gerekçelere göre uzun vadeli yatırım yapılabilmesinin önü açılmaktadır" şeklindedir. Gelen itirazlar ve özelleştirmelerin neredeyse her alanda yarattığı olumsuz sonuçları yaşayarak gören "Maden İşçileri"nin, TTK'nın özelleştirilmesine yol açacak bu girişimin, "Torba Yasa"dan çıkarılması amacıyla başlattıkları başarılı eylem sonucunda bu madde geri çekilmiş ve yeniden düzenlenmiştir. 51. Madde olarak gerçekleştirilen değişiklikle mevcut tasarıya; "Ancak, Türkiye Taşkömürü Kurumunun halen kendisi tarafından doğrudan işletilen işletme izin alanlarında oluşturulacak ruhsatlar bu madde kapsamında ihale edilemez" cümlesi eklenerek TBMM'de kabul edilmiştir.

Böylelikle 5 Haziran 2004 tarih ve 25483 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 26.5.2004 tarih ve 5177 sayılı "Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun" hükümleri çerçevesinde TTK'ya özgü yasal düzenlemeler kaldırılarak Zonguldak Kömür Havzasının "Maden Kanunu" kapsamına alınmasıyla başlayan süreç şimdi de "maden ruhsatlarını işletmeye, işlettirmeye ve bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye yetkili" kılınarak Kuruma bir darbe de daha vurulmuş, Havza Madenciliği bitirilmiştir.

Bunun bir kazanım olup olmadığının ise sorgulanması gerekir. Maden Mühendisleri Odası olarak yıllardır sektörle ilgili düzenlediğimiz her etkinliğimizde;

  • TTK ve TKİ gibi Kurumlarımızın faaliyette bulunduğu büyük maden sahalarının bir bütün olarak tek elden planlanması gerektiğini,
  • Böylesine büyük havzaların bilim ve teknolojiden en üst düzeyde yararlanarak tek elden işletilmesinin gerektiğini dolayısıyla doğal kaynaklarımızın havza madenciliği ve sanayi tesisleri ile birlikte değerlendirilmesinin ülke gerçeklerine daha uygun olacağını,
  • Ülke genelinde özellikle madencilik sektöründe yaşanan faciaların (Zonguldak, Soma, Ermenek...) "havza madenciliği" ilkesinin terk edilmesinden kaynaklandığını, defalarca dile getirdik.

Siyasi İktidar "Torba Yasa" ile "Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ile Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ), uhdelerinde bulunan maden sahalarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye ve bu ruhsatları ihale etmeye yetkilidir" şeklindeki düzenleme ile kamu kurumlarının uhdesinde bulunan maden ruhsatlarını özel sektöre vermeyi amaçlamıştır.

Ancak, Maden İşçilerinin 21 saatlik eylemi sonucu tasarıyı değiştirmek zorunda kalmış ve yeni bir önerge ile "Ancak TTK'nın halen kendisi tarafından doğrudan işletilen "işletme izin alanları"nda oluşturulacak ruhsatlar bu madde kapsamında ihale edilemez" hükmünü eklemiş ve tasarı bu şekliyle yasalaşmıştır.

Maden Kanunu'na göre işletme ruhsatı ile işletme izni tanımı farklı kavramlar olup; kanunda bu kavramlar; İşletme Ruhsatı: İşletme faaliyetlerinin yürütülebilmesi için verilen yetki belgesi, İşletme İzni: Bir madenin işletmeye alınabilmesi için izin, şeklinde tanımlanmaktadır.

Buna göre; işletme ruhsatı çok daha geniş alanları tarif ederken işletme izni bu alan içinde daha dar bir alanı kapsamaktadır. Nitekim TTK'nın mevcut işletme ruhsatı sınırları, Ereğli den Kurucaşile ye kadar binlerce hektarlık çok geniş bir alanı kapsamaktadır.

Hükümet, bu düzenleme ile hem maden işçilerinin itirazını dikkate almış gibi gözükmüş hem de niyetini uygulamayı sürdürecek mekanizmayı yürürlüğe sokmuştur. Muhtemelen mevcut çalıştığı işletmelerin işletme izin alanlarını yeniden belirleyerek diğer alanları ihaleye çıkacaktır. Mevcut çalışan ocakları da işçi eksikliği ve yatırım yapılmaması sonucu zorunlu daralma gerekçeleri ile kapatacaktır.

Kısaca bu yasa değişikliği, yaraya merhem olmadığı gibi mevcut sorunları daha da büyütecektir. Dolayısıyla gelinen bu aşamaya bir kazanım olarak bakılamaz. Havza madenciliği ilkesinden vazgeçilmiştir. İktidar zaten yıllardır üretime yönelik istihdam taleplerini yerine getirmeyerek Zonguldak'ı öyle veya böyle gözden çıkardığını göstermiştir. Üretime yönelik istihdam olmadığı sürece de şu an "en azından TTK'nın faaliyette bulunduğu sahaları kurtardık" düşüncesi ne yazık ki boş bir avuntudan ibarettir. Dolayısıyla Kurum gelecekte ya tamamen özelleşme veya kapanma gibi kırk satır mı? kırk katır mı? ikilemiyle baş başa kalacaktır."

Editör: Pusula Gazetesi