Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, Çevre ve Şehircilik Zonguldak İl Müdürü Pelin Yağız, Başsavcı Hüsnü Hakan Yağız ve İl Emniyet Müdürü Ahmet Metin Turanlı'yı Ankara'ya şikayet ettiği yönündeki soruya yanıt verirken, "Biz, bürokratlarımızla uyum içinde çalışmak istiyoruz. Benim gördüğüm herhangi bir eksiklik varsa, şikayet etmek yerine yüzüne söylemeyi tercih ederim" diye yanıt vermiş.

Şimdi Başkan Ömer Selim Alan'ın sözünden şunu mu anlayacağız?
"Ben, gördüğüm bir eksiklik olursa, bu durumu bürokratın yüzüne söylerim. Onlar hemen tayinlerini isterler."
Böyle mi?
Yoksa Başkan, bürokratlarla paldır-küldür konuşur, ters yanıt alınca, Ankara'ya koşup Bakana şikayet eder m?
Bence Başkan, bürokratları Ankara'ya şikayet ediyor. Bu kesin...
Yarısı doğru olan, "Ben şikayet etmem, yüzüne söylerim" lafı...
Böyle diyeceğine, şöyle dese:
"Arkadaşlar, arkasında bin yıllık devlet geleneği olan Türkiye Cumhuriyeti; Ahmet'in, Mehmet'in istemesiyle bürokrat değiştirir mi? Bu işler, bu kadar ucuz mu? Bürokratlar; atamayla gelir, atamayla gider. Zonguldak'a hizmet eden tüm bürokratlara teşekkür ederim."
Yok illa atarlı-giderli konuşacak!
Demek istiyor ki:
"Ben, çocuk muyum, şikayet edeyim? Gider yüzüne söylerim."
Bence çocukça işler yapıyor.
Zonguldak'ta Zeki Çakan dahil, hiçbir belediye başkanı böyle bir fırsatı yakalamadı.
Cumhurbaşkanı, Bakanlar, milletvekilleri ve bürokratların tümünün birden desteğini alan bir belediye başkanı olmadı.
Belediyenin yapması gereken işler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılıyor.
Ömer Selim Alan'ın yapması gereken şey; vatandaşla iyi diyalog kurmak, onları kucaklamak.
Başka bir şey yapmasına gerek yok.
Ama o önce Merkez İlçe Başkanı Mustafa Çağlayan'ı yedi.
Hala İl Başkanı Zeki Tosun'u yemek istiyor.
Bürokratları yiyor.
En son öyle bir şey yiyecek ki, ne yediğini bilmeyecek.
Mustafa Çağlayan gitti...
Yerine Mükerrem Ayçiçek geldi.
Üç ay geçmeden, "Keşke Mustafa gitmeseydi" dediniz.
Zeki Tosun gitse, "Keşke kalsaydı" diyeceksiniz.
Gittiğiniz bu yol, hak yolu değil.
Ne yolu olduğunu yazmayayım.
Sorarsanız, söylerim.
Biz bir büyüğü-abisi olarak kendisine hatırlatıyoruz.
Hatırlatmaya da devam edeceğiz.
Kanunsuz Topraklar: Zonguldak...
Zonguldak'ta bir televizyon dizisi çekiliyor. Dizinin adı:
"Kanunsuz Topraklar"
Bu kadar tesadüf olabilir mi?
Biz, bu köşede yıllardır Zonguldak'ta yaşanan kanunsuzlukları yazıyoruz.
Kaçak ocakta ölen bir maden işçisi, elektrik direğinin dibine bırakılmadı mı?
Rödevançılar, TTK'nın kendilerine çizdiği sınırları aşmadı mı?
Kömürcüler, termik santrallere "kömür" diye taşı-toprağı satıp devleti zarara uğratmadı mı?
Hazine arazileri işgal edilmedi mi?
Üzerlerine kaçak binalar dikilmedi mi?
Bu işgalleri, kaçak binaları engellemesi gerekenler, buralarda yiyip-içmedi mi?
Bu işlerin üstesinden gelen adamlar, aynı kadınlarla yatağa girmedi mi?
Hastane kantinleri yüksek rakamlarla kiralandı. Kiraları niye ödenmedi?
Milletvekilinin evini tamir eden müteahhit, işi yarım bıraktı.
Teminatı nakte çevrilmedi.
Yarım kalan işi, idarenin zoru ile başka müteahhitler tamamladı.
Bir başkası, İl Özel İdare'nin kasasından teminat mektubunu çaldı.
Çeki, sahte imza ve kaşe ile ciro edilip bir kişinin intihar etmesi hayretle izlenmedi mi?
"Kanunsuz Topraklar" dizisi, Zonguldak'tan başka nerede çekilecekti?
Konuyla ilgili söylemek istediğim çok şey var.
Ama hafta sonunu huzurlu geçirelim.
Bir gün olsun rahat edelim.