Hazır kapanma dönemindeyken bazı konulara açıklık getirmek istiyorum.
Özellikle şahsım ve sahibi olduğum yayın kuruluşuyla ilgili para-pul işleri çok konuşuluyor.
Belli odaklar tarafından gücümüzü kırmak için yapılan bu dedikoduların hiçbir temeli yok.
Biz, bu konuda o kadar rahatız ki...
Gönül rahatlığıyla işimizi yapıyoruz.
Gazetenin finans işiyle bizzat ilgileniyorum.
Pusula'nın aylık ortalama resmi ilan geliri 25 bin lira...
Özel reklamlar ve ilanlar hariç...
Ayrıca gazetenin resmi kurum ve özel şirketlere yönelik abone çalışması bulunuyor.
Küçük esnaf abonelikleri ve bayi satışı da muhasebe kayıtlarına işleniyor.
Bunun dışında internet sitemizin hatırı sayılır bir geliri var.
İnternet sitesinin geliri, resmi ilan gelirini geçtiği gün "bu iş olmuş" diyeceğiz.
Böyle bir durumda, bazı çevrelerin Pusula'nın para-pul işlerini konuşması kıskançlıktan öte bir şey değil.
Finans ve yayıncılık anlayışı bakımından en şeffaf gazetelerden biriyiz.
Mesela, biz, vergi-sigorta borcundan kurtulmak için şirket değişikliği filan yapmadık.
Devlete ödememiz gereken paraların üstüne yatmadık.
Evet, basın sektörü çok masraflı bir iş...
En büyük kalemlerden birisi, personel giderleri, vergi ve sigorta...
Sağlıklı maaş ödemeyen, vergi ve sigortasını yatırmayanlarla rekabet ediyoruz!
Pusula, kurumsal bir işletmedir.
Çalışanlarına ve devlete karşı yükümlülüklerini her zaman yerine getirmeye özen göstermiştir.
Okunan ve aranan bir yayın organı olduğu için haliyle gelirleri diğer gazete ve internet sitelerine göre daha fazladır.
Torbacıların, tokatçıların, vergi ve sigorta yüzsüzlerinin, nitelikli dolandırıcıların eylem ve söylemleri, bizi yolumuzdan döndüremez.
Merak edenler için anlatmak istedim.

100'lük gazeteciler!
Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, "50-100 liraya haber yapan gazeteciler var" demiş.
Bizim tayfa, Başkan Alan'a kızıyor, "O zaman isimleri açıkla..." filan diyorlar.
Ben size bir şey söyleyeyim mi?
Bu konuda en çok kim bağırıyorsa, 50-100 lirayı alan onlardır!
Bir kere bu konu yeni değil ki!
Ömer Selim Alan'la da ilgisi yok.
50-100 tayfası eskiden beri var!
"Başkanım, sigaram yok" diyenler de var...
"Başkanım, akşam içecek param yok" diyenler de...
Parayı verenler de belli...
Alanlar da...
Ömer Selim Alan, sadece kendisinden harçlık isteyen gazetecileri söylemiyor ki!
50-100 lira para alıp kendisi hakkında haber yapıldığını söylemeye çalışıyor!
Vallahi ben şahidim.
Mesela, bir siyasetçiye, "Ali Rıza sana geçirmiş! Sen bana biraz para ver, ben de ona geçireyim" diye mesaj atan gazeteciler var yahu!
Maalesef, bu arkadaşlar yüzünden gazetecilerin piyasası düşüyor!
Ömer Selim Alan'ın rahatsızlığı, başka politikacılardan 50-100 lira harçlık alıp kendisine yazı yazılması!
Aslında Ömer Selim Alan, 50-100 lira için eleştirilmekten rahatsız!
Kendisinden istenen paranın önemi yok!
O zaten, vermek istediğine, istediği kadar veriyor ki!
Bu konu sanırım yeterince anlaşılmıştır!

Kıssadan Hisse: Rızkı yiyen öldü, veren değil...
Kocası savaşta şehit olan kadına taziyeye gelen komşuları üzgün bir şekilde, "Şimdi ne yapacaksın? Ne yiyip içeceksin? Sana kim bakacak?" diye sorunca, kadıncağız cevap verir:
"Yahu niye üzülüyorsunuz? Rızkı yiyen öldü, veren değil!"

Günün Fıkrası: Viagra...
Yaşlı Temel, köşe başındaki eczaneye girerek, "Evladım, bana şuradan Viagra versene..." dedi eczacıya...
Eczacı, "Vereyim bey amca, ne kadar istiyorsun?" diye sordu.
Temel, "Birkaç tane ver işte. Ama benim gücüm yetmez, şunları dört parçaya bölüp de ver" dedi.
"Ama amcacığım, o zaman işe yaramaz ki... Hele bu yaşta..." diye itiraz etti eczacı...
Yaşlı Temel, "Evladım, seksen yaşına geldim. Derdim seks-meks değil, ayakkabımın üstüne işetmeyecek kadar kaldırsın yeter..." diye cevap verdi.