Zonguldak'ta yerel gazete sayısı çok, 80'e yakın yerel gazete var. Merkez ilçede 5 günlük gazete resmi ilan alıyor, düzenli olarak çıkıyor. Sigortasını, vergisini, elektriğini, suyunu, çalışanlarının maaşını ödüyor.
Bir de haftalığı var, internetçisi var, bayramdan bayrama çıkanı var, kafası esince çıkaran var.
Düzenli olarak haftalık yayınlanan gazeteler var, onlara bir şey demiyoruz.
Zonguldak'ta 80'e yakın yerel gazete yayınlanıyor ama sahada çalışan gazeteci sayısı bir elin parmaklarından fazla değil.
Sahada gezen gazetecileri her haberde görebilirsiniz.
Sahaya çıkıp da haber yazamayanlar da var.
Birkaç gazeteci kafasını çalıştırıyor, haber buluyor, diğer yatan gazeteciler de onların yaptığı haberi çalıyor.
Geçtiğimiz hafta içinde bir başkanın yanına gittik, haber yapmak için...
Tam saatinde mi gitmişiz yoksa oruç başkanın kafasına mı vurmuş, bin ah işittik.
Zonguldak basınından dert yandı...
"İçinizde birbirinize karşı düşmanlık, bir çekememezlik var" dedi.
Başkan, daha neler neler anlattı... Yerin dibine girdim.
Yapılan haberler için para isteyenler mi, WhatsAp'tan iban numarasını gönderenler mi?
Başkan, "Bunlar sizi rezil ediyor, gazetecilerin inandırıcılığı kalmıyor" dedi.
Şimdi sahada dolaşan iki ya da üç muhabirle haber yapmaya gidiyoruz.
(Sahada olanlar beni tanır, fazla kişiyle mülakatlı haber yapmaya gitmem.)
Gidiyoruz, haberi yapıyoruz... Arkasından hemen haber yapılan kişi aranıyor:
'Eee onlara açıklama verdin de, bana niye vermedin?"
Bir yere haber yapmaya giderken gazetecinin bir sorusu mutlaka olmalı.
Normal basın toplantısına gitsen de, mülakatlı haber yapacaksan da...
Bizim bazı arkadaşlar şöyle gidiyor: "Başkanım, bugün haberlik bir konu var mı?"
Başkan, "Yok" diyor. Onlar da, "Hadi iyi günler, eyvallah" diyor.
Sonra arkasından aynı başkana ben ya da sahadaki arkadaşlar gidiyoruz.
Sorumuzu soruyoruz, haberimizi yapıyoruz, önce internet sitemizde yayınlıyoruz. Bu haberi görenler hemen arıyorlar:
"Hani haber yoktu başkanım? Bana vermedin, ona açıklama yapmışsın."
Kardeşim, bu işi bırakın artık, kafanızı çalıştırın, soru hazırlayıp öyle gidin, kim olsa size cevap verir.
Bir de birine olumsuz haber yazdıysan, onun linkini WhatsAp'tan haber muhatabına atıyor, "Bak sana nasıl geçirmiş" diyor.
"Ben sana güzel bir haber yaparım" diyor, iban numarasını gönderiyor.
Bu mu gazetecilik?
"Abone parası, bayram mesajı" adı altında para almayan gazeteci yok.
Ama haberlik bir konu varsa, o haber yapılır, para talep etmeden... Haber, haberdir. Bunun parayla ilgisi olmamalı.
Sanırım Zonguldak'ta bu tür işler çokluktan oluyor. "Nerede çokluk, orada b...." diye boşuna dememişler.
WhatsAp'tan doğru iş götürmeye çalışanlar, kafasını soru sormak için çalıştırsa, belki o zaman gazeteci olabilirler.
Burada siyasilere ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine de iş düşüyor.
Gazetecileri ayırt edebilecek kapasiteye sahipler. Sahada gezenler belli, yatanlar belli, hırsızlar belli...
Şimdi benim bu köşe yazıma yarın birileri sallar yine, tam mesajı alan kişiler...
Umurumda değil. Ben kaç yaşında kadın olarak sahada gezip haber yapıyorum.
Benim haberimi kim çalıyorsa, haram olsun. Kim birinden haber için para istiyorsa, ona da bizi rezil ettiği için yazıklar olsun!
Başkanın dediklerini hemen hemen her yerde duyuyoruz ve utanıyoruz.
Her önüne gelen gazetecilik yapmaya kalkışırsa, böyle olur.
Şunu da unutmadan ekleyeyim... Başkanım, bize örnek verdiğiniz kişiler gazeteci değil, onlar sadece fotoğraf çekiyor. Haber yazamıyor. Bir de olabildiğince lak lak lak...
Bir de aleyhte ya da lehte haber yapanlara para vermeyin, para isteme meselesi var ya...
Onları da, siz ve sizin gibiler alıştırıyor, alıştırmayın...