Turizm Platformu Başkanı Muhammet Cüntay'ın yaptığı çalışmaların tümünün siyasi çalışma olduğunu ısrarla yazdım.
Cüntay Bey sosyal medya hesabından bir paylaşım yapmış:
"Neymiş efendim yardım organizasyonlarımız siyasi altyapı çalışmasıymış! Siz 8-10 yaşında, ayda bir almanız gereken derginin zamanı gelince nasıl ödeyeceğim stresi yaşadınız mı? Ben yaşadım... Benim verilmiş sözlerim var. Kime mi? Beni üç sene ücretsiz özel dersle sınavlara hazırlayan, geleceğime ışık tutan, motive eden, inandıran 2. babam ilkokul öğretmenime... Kime mi? Okul kıyafetlerime, ihtiyaçlarıma destek olan büyüklerime... Kime mi? Zor içinde omuz omuza yürüdüğümüz aileme, çocuk denecek yaşta kaybettiğim babama, her şeyden öte kendime sözüm var. Aslımı da, geldiğim yeri de, yaşadığım zorlukları da unutmam... Siyasete gelince... Bir minik yüreğin ısınması, benim için koltuktan kıymetli! Nihayetinde ise memleketi siyaset organize ediyor, siyasiler de yönetmeye çalışıyor. Gün gelir çocuklara, fukaraya ve memlekete siyaseten fayda sağlamamız istenirse, gerekeni yaparım. Yani siz zengine, ben fakire... Özetle ne sizden, ne de siyasi hırslarınızdan korkum yok!"
Cüntay Bey...
Siyasete en ucuz yoldan girmek için spor ve çocuklar üzerinden prim yapmak hiç yakışık alıyor mu?
Hele hele fakir edebiyatı yapmak!
Bir de bu çalışmalarınızın sadece siyasetle ilgisi yok!
Siz Zonguldak'ta başka bir şey arıyorsunuz!
Kaybettiğiniz bir şeyi arıyorsunuz!
Aslında buldunuz da!
Bak Muhammet Cüntay!
Sen bu yollardan geçiyorsun ya!
Biz aynı yoldan dönüyoruz.
Ömrümüz, senin gibi siyaset heveslileriyle geçiyor.
Siyaset şans işidir!
Belli mi olur; belki sen de Deniz Yavuzyılmaz gibi milletvekili olursun!
CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın izinden yürüyorsun!
Özeliniz de, tüzeliniz de aynı!
Ama önemli olan milletvekili olmak değil!
İyi insan olmak!
(Yazının uzun oluşu, kendini mühim insan hissetmene neden olabilir! Bugün çok yoğundum! Malzemeyi bulunca köşeyi seninle doldurdum!)

Başkanın aşk hikayesi
Zonguldak'ta sivil toplum örgütlerinden birinde skandal bir aşk hikayesi var.
Uzun süredir yazıp yazmama arasında gidip geliyorum.
Diyorum ki; yazma.
Sonra diyorum ki; ne olacak, yaz!
Yaza yaza yaz mı gelecek?
Başkan bu sevdadan vaz mı geçecek?
Ama öyle değil!
Başkanın kuyruğunu kıstırmışlar!
İş üstünde yakalamışlar!
Yakalayan kişi, başkanın biraz parasını almış!
Sonra da hatunu almış!
En sonunda anlaşmışlar!
İşin sonu nereye varacak merak ediyorum!
Konuyu bana aktaran arkadaşı bir daha aradım ve sordum:
"Her gün iş tutmaktan yorulmaz mı bu başkan?"
"Başkan yorulmaz" dedi!
O zaman biz de yazmaktan yorulmayız!

İstikrar şart
Habercilik konusunda bizimle yarıştığını iddia edenler oluyor ya!
"Yaklaştık", "Yaklaşıyoruz" diyenler!
İki-üç günde havaya girenler.
Bu, istikrar işi.
Gazetecilik bir iki günlük bir iş değildir!
Mevsimlik iş hiç değildir.
Gazetecilik bir gönül işidir.
Aşk işidir.
Para için yapılacak iş değildir.
Mesela ben bu işe harcadığım enerjiyi hangi işe harcasam, daha fazla kazanırım.
Ama güzel bir haberi hazırlamanın ve yayımlamanın zevkini dünyada hiçbir şeye değişmem!
Bu zevk ile ilgili çok güzel bir örneğim var.
Ama o örneği burada vermem!
Biz her dakika, her saat, her gün haberle yaşıyoruz.
Gidip biraz da başka bir iş yapalım demiyoruz.
O yüzden en çok tıklanan site oluyoruz.
Öyle bazılarının dediği gibi, sadece magazin haberi de yapmıyoruz.
Her haberi yapıyoruz.
Magazin de yapıyoruz.