Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'ne 11 Mayıs 2011 yılında imza attı.
2011 yılında Türkiye'de 121 kadın cinayeti işlenmiş.
2020 yılında ise erkekler tarafından öldürülen kadın sayısı 300'e yükselmiş.
171 kadın ise şüpheli bir şekilde ölü bulunmuş.
Özetle İstanbul Sözleşmesi, kadın cinayetlerini önleyememiş.
Kadın cinayetleri sözleşme ile, kanun ile olacak iş değil.
Bu cinayetler eğitimle, kültürle önlenir.
Sadece eğitim yeterli olmuyor.
Bu yazıyı hazırlarken Karabük'te bir avukat, kız arkadaşını öldüresiye dövdü.
Eğitimli olduğu halde, kanunları bildiği halde yaptı bu şiddeti.
O nedenle İstanbul Sözleşmesi'ni bu kadar kutsamaya gerek yok.
Eğer biz, erkek çocuklarını halen 'paşam, ağam' diye yetiştirip, 'Göster bakalım pipini' dersek; daha çok kadın cinayeti işlenir.
Kadın cinayetlerini önlemenin yolu, çocuklarımızı iyi yetiştirmekten geçer.
Bu da devletin olduğu kadar; anne babaların, yani toplumun da sorunudur.
İstanbul Sözleşmesi'nin iptali nedeniyle sokaklara inen kadınların büyük çoğunluğu zaten 'özgür' kadınlar.
Şiddete uğrayan kadınlar alanlara inmedikçe bu sorun çözülemez.
Olayı siyasi boyuta taşımak yerine, toplumu eğitme konusunda çaba göstermek çok daha mantıklı.
CHP ve kadın örgütleri sokaklara inmek yerine mahallelere çıkıp insanları bilinçlendirseler, şiddete uğrayan kadınları destekleyip bilinçlendirseler, sorunun çözümüne daha büyük katkı sağlarlar.
Bu sorun CHP'nin değil, Türkiye'nin sorunudur.
CHP'li bir arkadaşın, sevgilisini aracın içinde evire çevire dövdüğünü de yazmıştık.
Yani bu olaya siyasi yaklaşmak doğru değil.
Kadınlar dövülecek, sövülecek, öldürülecek varlıklar değildir.

Kıssadan Hisse: Direk kaplumbağası
Doktor, çiftlikte sığırla uğraşırken eli kapıya sıkışıp kesilen, 75 yaşındaki bir çiftçinin elindeki kesiği dikiyordu.
Bu arada yaşlı adamla muhabbete başladı.
Sonunda konu politikacılara ve onların lider olarak rollerine geldi. Yaşlı çiftçi, "Gördüğüm kadarıyla çoğu politikacı 'direkteki kaplumbağa'ya benzer dedi. Bu terime aşina olmayan doktor ona "direkteki kaplumbağa"nın ne demek olduğunu sordu.
Yaşlı adam, cevap verdi:
"Bir köy yolunda giderken, bir çitin üzerinde kaplumbağaya rastlarsanız; bu bir direk kaplumbağasıdır..."
Yaşlı çiftçi, doktorun yüzünde şaşkın bir ifade görünce açıkladı:
"Oraya kendi başına çıkmadığını bilirsin, kendisi de zaten oraya ait değildir. İş yapma becerisinin çok üstünde bir pozisyondadır ve sen sadece onu bu pozisyona hangi salağın getirdiğini merak edip durursun!"
Gerçekten o kaplumbağa oraya nasıl çıktı?

Güzel kadının sonu!
Güzel kadın; şişede kalan son dubleye benzer... Herkesin gözü onun üstündedir ama almaya çekinirler... Sonra densizin biri gelip, löp diye götürür... Bu yüzden güzel kadınlar ya yalnızdır, ya da öküzün biri almıştır!

Günün Fıkrası: Kapıcı öldü
Çocuğun biri; "Allah'ım... Lütfen yarın anneannem ölsün..." diye dua eder.
Babası bunu duyar ama ses etmez...
Ertesi gün anneannesi ölür.
Çocuk yine; "Yarın dedem ölsün..." diye dua ederken, babası bunu da duyar ve ertesi gün dede de ölür...
Çocuk bu defa; "Babam ölsün..." diye dua eder.
Adam bunu da duyar, bir korku sarar, sabaha kadar uyuyamaz. Ertesi gün ölümü bekler, fakat ölmez. Akşam eve geldiğinde karısını ağlamaklı bulur.
"Ne oldu?" diye sorar.
"Ne olacak bey..." der kadın: "Bugün bizim kapıcı ölmüş..."