Maden ocağında çocuk olmak desek, çoğunuz inanmazsınız buna.
Zonguldaklı olmanın en ağır yüklerinden biridir madencilik.
Çocukların, ellerinde kazma ve kürekle, kara deliklerdeki ölüm oyunu hikayesidir bu...
Köylerde yoksulluğun, parasızlığın olduğu 1950'li, 1960'lı yıllar...
Mehmet Baysal TTK'dan emekli Maden Şefi, aynı zamanda da eski sendikacı.
İlkokul okuyan 13-14 yaşındaki çocukların madende çalıştığı dönemi anlatıyor.
O da yaşı tutmadığı için, başkasının kimliği üzerinden çalışmış çocukluğunda...
"Yoksulluk, geçim sıkıntısı vardı çocukluğumuzda.
O zamanlar Bolu'da özel maden şirketleri var.
Çocuklar yaz tatillerinde o ocaklara çalışmaya gidiyordu.
Ben de askerde olan bir adamın kartıyla çalıştım.
Yaşımız tutmadığı için sistem böyle işliyordu.
Köyümüzden ve çevre köylerden çavuşlar vardı o ocaklarda çalışan.
Satı Çavuş vardı, 'Yosma' derlerdi, bir çavuş daha vardı rahmetli.
Mahmutoğlu'ndan Erceba vardı, Süleyman Çavuş vardı Çubukçuoğlu Köyü'nden.
O zamanlar, hafta sonu tatillerinde şirkete ait eski Volvo kamyonlarla köye gelirlerdi.
Kamyon köye gelirdi, bizi birer yorgan-yastık, bir tane de tencere alıp atıyorlardı kamyon kasasına.
İlkokuldan çıktım, 1969 yılıydı.
Yaşım 13 filandı.
İlk o zaman gittim Mengen'deki kömür ocaklarına.
Hep çocuklar çalışıyordu orada ocaklarda.
Yaşımız tutmadığı için kendi adımızla çalışamazdık.
Bizi ya yaşı tutan başka birisinin kimliği üzerinden gösterirlerdi yYa da o zamanlar kişilerin ocak çalışma kartları vardı; çalışmayanların kartını bize verip, onlar üzerinden çalıştırırlardı.
Okul bitti miydi yaz tatilinde ocaklarda çalışırdı çoğumuz.
Hasan Bayındır ağabey vardı, hiç unutmam.
3'üncü sınıftan 4'üncü sınıfa geçmişti, yaz tatilinde gidip çalışmıştı.
İş kazaları da oluyordu...
Kaza geçirenin kolunu bacağını sarıp gönderiyorlardı.
Bolu'da hastane mi yoktu ne, onu da bilmiyorum; çocuğuz o zamanlar.
Bir arkadaşımız kaza geçirmişti, onu Bolu'dan Adapazarı'na götürdü çavuş, hastaneye.
Sigortalar Adapazarı Sigortası yazarmış.
Köylümüz Recep Çavuş puantördü orada, bizim kazalılarımıza o yardımcı olurdu.
Yokluğu nasıl anlatayım size biliyor musun?
Mengen'de özel ocakta çalışıyoruz.
Yaşlarımız 13, 14; bilemedin 15...
Ocakların pavyonlarında kalıyorduk.
Çimağa vardı bizim arkadaşımız, 14 yaşında.
Ayağında tek donu vardı.
O donu hem ocakta giyerdi, hem de dışarda.
Ocaktan çıkıp banyo yapardık.
Çimağa banyo yaparken donunu da yıkardı, kömür tozundan temizlensin diye.
Kuruması için sobanın yanına asar, battaniyeye sarardı belden aşağısını.
Yatağına yatar, donunun kurumasını beklerdi.
Kuruyunca giyer, dışarı öyle çıkardı.
Yoktu ki başka giyecek bir şeyi...
Biz verelim desek, bizim de iki tane var; biri ocak, diğeri de dışarısı için.
Çocuk yaşta gidip ocaklarda çalışmak akıl işi değildi belki.
Ama başka çaremiz de yoktu.
İş imkanı bir tek ocaklardı o zamanlar.
Şimdi anlatıyoruz da bunları, çoğu insan inanmıyor yaşadıklarımıza..."