Zonguldak'ta görev yapan gazetecilerden bazıları bozuk para ile çalışıyor. Kimisi eski telefon kulübeleri gibi. Jeton ile çalışıyor. Akaryakıt istasyonundaki yıkama makineler gibi! Bir liraya köpük, iki liraya yıkama!
Bizimkiler bu paraya yağlama bile yapıyor. Bunlar akşama kadar dolaşıyor, kumbaraya ne kadar para atılmışsa o kadar yazıp, o kadar konuşuyorlar! Bunların bazılarına bahşişleri önceden verildiği için hep aynı şeyi yapıyorlar! Bahşiş kime önceden verilir biliyorsunuz değil mi?
Köşesi okunmadığı için bize yazanı mı ararsınız?
Köşesi okunmadığı için bize kızanı mı ararsınız?
'Bunlar zamanı gelince okunur' diyerek FETÖ taktiği ile tehdit edeni mi ararsınız?
Köşe yazarlığı için 'meleke' gerekir.
Bu doğuştan da olabilir. Sonradan da kazanılabilir.
Ama herkes kazanamaz.
Dilinizin, yani kaleminizin bir lezzeti olması lazım.
Eğer her gün yazıyorsanız, aynı lezzeti vermek zorundasınız.
Bir aşçı gibi çalışmak, her gün, her yazıya bir lezzet ve farklı bir tat katmak zorundasınız.
Yoksa o köşe okunmaz.
Merak uyandırmaz.
Daha geniş kitlelere hitap edecek kişi ve konu bulmanız lazım.
'O onu demiş, bu bunu demiş' dersen okunmaz.
Sen ne diyorsun? Sen bir şey diyor musun?
Hayret ve merak uyandıran, herkesin düşünmediği bir şeyi düşünebiliyor musunuz?
Herkesin yazamadığı kişi ve olayı cesaretle yazabiliyor musun?
Eleştirecekseniz, gerçekten kamuoyunun tepkisini çeken adamları bulacaksınız.
Olumlu bir haber yapacaksanız, yine kamuoyunun desteğini alan adamları bulacaksınız.
Kar yağmış, millet elektriksiz, susuz kalmış, yolsuz kalmış.
'Ama çok kar yağdı. Afet bu afet! Başkan ne yapsın?' dersen o köşe okunmaz.
Elektrikler kesilmişse, BEDAŞ'a yağ çekersen okunmazsın.
O zaman okurdan ilgi görmek yerine başkandan, BEDAŞ'tan ilgi görürsün.
Salak salak şeyler yazıp, okunmayınca bize kızmak yerine, sizlere tüyoları verdim.
Kişi istiyorsanız, maçanız yiyorsa onları yazın!
Nitelikli dolandırıcıyı yazın mesela.
Acayip okunuyor.
Taşı, toprağı kömür diye satanları yazın.
Hazine arazisi işgal edip, yatırım yaptım diye gezenler de okunuyor mesela.
Sevgilisini işe alıp hamile bırakan belediye başkanları da çok okunuyor.
Mastürbasyon çeken belediye başkanı hala okunuyor.
Beni yazanlar da okunuyor.
Hele onlara yanıt verirsem daha çok okunuyor.
Zonguldak'ta her gün düzenli yazan kaç isim var?
Ali Rıza Tığ ve Adnan Küçükvar.
Bu iki isim her gün aralıksız yazıyor.
Diğer gazeteciler bizden çok çalıştıkları için köşe yazmaya fırsat bulamıyorlar!
Demek istediğim şu.
Yukarıda söylediklerimin dışında, istikrar şart.
'Taşı delen suyun kuvveti değil, sürekliliğidir' sözünü buraya bırakıyorum.
Suyun kuvveti de önemli.
Ama sürekliliği daha önemli.
Biz bir konuya başlamışsak sonuna kadar gideriz.
Su gibi damlaya damlaya.
Her gün, ısrarla, inatla yazarız.
Hedefimize mutlaka ulaşırız.
Zoru başarırız. İmkansız biraz zaman alır.
Bunları kendimizi övmek için yazmıyoruz.
Nasıl daha etkili yazı yazılır, nasıl daha güçlü olunur, onu anlatıyorum.
Mesela internet sitelerinin durumunu bizden başka yazan bir site görüyor musunuz?
Göremezsiniz!
Ama biz yazarız.
Rekabet olsun diye.
Rekabet artsın diye.
Kimse tembellik yapmasın diye.
Buna rağmen çalışmayan tembel arkadaşlarımız var.
Konuştukları kadar yazsalar, daha etkili olacaklar.
İnternet sitelerinden para kazanacaklar.
50 kapı yapıp, akşam yine aynı şeyi yazıyorlar.
O yüzden okunmuyorlar.
Gezdiğiniz kapıları değiştirin.
Yazı tarzınızı değiştirin.
Bir de böyle deneyin!
Şaka bir yana biz de bu günü böyle kurtardık!