Bilindiği üzere, günümüzde, özellikle köy ve mahalle camilerimizin vakit namazları için camiye düzenli ve devamlı gelen cemaati; genelde, çoğu emekli ve yaşlı, herkesin birbirini tanıdığı az sayıdaki erkek müslümanlardan oluşmaktadır.
Cami ortamları onlar için, namazlarını cemaatle kılmış olmanın verdiği manevi huzur yanında; sosyal yaşamları, psikolojik ve fiziksel sağlıkları için de çok önemli olmaktadır.
Bu gruba giren ve yaşantıları genellikle ibadet, beslenme, sağlık gibi rutin yaşam faaliyetlerinden ibaret olan cami cemaati için; özellikle öğlen ve ikindi namazları öncesi ve sonrası zamanlarda; cami çevrelerindeki sohbet birlikteliklerinin çok arzu ettikleri ve mutlu oldukları zamanlar olduğu görülür.
Yaşamakta olduğumuz pandemi nedeniyle camilerimizdeki toplu ibadet kısıtlamaları ile bu ortamlardan da mahrum kalmalarının, onların sosyal yaşantılarını, bedensel ve ruhsal sağlıklarını ve sıkıntılarını artırdığı da görülmekte ve bilinmektedir.
Pandemi öncesi günlerde, Kozlu, Esenköy-Abas Köyü Camisi'nin, herkesin birbirini tanıdığı devamlı cemaatinin vakit namazları öncesi ve sonrasındaki bu tür sohbet birliklerine ve sohbetlerine, çoğu zaman ben de katılırdım.
Bu sohbetlerimizde, yaşamının 35 yılını konuşarak geçirmiş (çenesi güçlü) emekli bir mühendis öğretim üyesi olmanın avantajı ile, genelde, daha fazla konuşan ve dinlenenlerden birisi de ben olurken, az konuşanı ve dileyeni de yaşı 80'e ulaşmış sevgili İbrahim Ağa (Çetinkaya) olurdu!
Katıldığım bu sohbet birlikteliklerinden birine, cami yakınındaki üniversite hastanesinde yatmakta olan hastalarını ziyaret vesilesiyle gelen ve namazda birlikte olduğumuz iki yabancı kardeşimiz de katılmıştı.
Bu kardeşlerimizden, biraz önde olduğu anlaşılanının, sohbet esnasında, "Caminizin abdest alma yeri çamur, çökek içinde. İmam yok mu? İzinde mi? Ben ..... Camisi'nin yaptırma derneği başkanıyım. Bu durum benim camimde olsa, o imamı bir gün tutmam!" sözleriyle dile getirdiği bir eleştirisi olmuştu.
Caminin devamlı cemaatinden ve köyün eskilerinden olan ve bir süre önce rahmetli olan, Esenköy Çeşmesi'nin şimdilerde akmayan suyunun, yıllarca akmasını sağlayan rahmeti Hacali; "Sizin camide o tür işleri imam mı yapıyor?" diye sormuştu.
O da "Yapar, yaptırır, ama böyle şeyler olmaz" diyerek yanıtlamıştı.
Ancak, sahip olduğunu sandığı yetkinin kaynağı anlaşıldığı için, kendisine "Hangi yetki ile görevde tutmuyorsunuz?" sorusu ise sorulmamıştı!
Zaten olmayan bakımsız yolları, boş alanları, yıllardır toz, toprak, çamur içinde şantiye alanları halindeki Esenköy Mahallesi'nin geneldeki bu olumsuz durumundan, caminin abdest alma mekanı da nasibini almıştı.
Misafir başkan kardeşimizin eleştirdiği durum, civardaki inşaatlardan birisinde çalışan birkaç işçi kardeşimizin, ortamı doğru kullanmamasından kaynaklanmıştı.
Eve döndüğümde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın internetteki "Mihraphaber" adlı internet sitesinde yer alan, İmam-Hatiplerin görevleri ile ilgili yönetmeliğine ulaşmıştım.
Yönetmeliğin 40. maddesinde imam-hatiplerin görevleri, alfabenin a'dan ş'ye kadar olan harfleriyle, 23 başlıkta, detaylı olarak sıralanmıştı.
Meğer imamların, bizlerin hiç duymadığı, farkında olmadığı ne kadar da çok görevleri varmış!
Ülkemizde, herhalde, (yaptıkları ya da yapamadıkları bir yana!) bu kadar çok görevden sorumlu olan bir başka kamu görevlisi grubu yoktur!
Bu görevler maddesinde, İmamlarımızın,
[*] "İnsanlar arasında ülfet, sevgi, dayanışma ve kardeşliği artırıcı faaliyetler yapmak"
[*] "Cami içinde ve avlusunda izinsiz yardım toplanmasını engelleyici tedbirler almak"
gibi toplumsal yararlı pek çok konuda görevlerinin olduğu görülmektedir.
Ancak, dini duyguları istismar eden üfürükçülerle, muskacılarla, sahte şeyhlerle, toplumu bölen cemaat, tarikat oluşumları gibi konularla mücadele konularında bir görevlerinin olmadığı da görülmektedir. (Örneğin, mahallesinde, çevresinde gördüğü, duyduğu muska yazan, fal bakan sözde bir hoca efendi için yapabilecekleri ile ilgili bir görev tanımı bulunmamaktadır!)
İmamların, dernek başkanı misafir kardeşimizin eleştirdiği konu ile ilgili görevi ise, görevler maddesinin g sırasında, "Cami çevresinin bakım ve temizliğini sağlamak ve bunun için gerekli tedbirleri almak; şadırvan, abdest alma yeri ve tuvalet gibi yerlerin temizliğinin vakıf, dernek, köy tüzel kişiliği, belediye veya ilgililer tarafından yapılmasını sağlamak" ifadeleri ile belirtilmektedir.
İmamlarımızın, cemaatle kılınan namazları kıldırma; cemaate yönelik Kur'an okuma, öğretme; müftülüklerden gelen duyuruları duyurma; her Cuma ve bayram namazları sonrasında; genelde, Diyanet Vakfı ve kur'an kursları yararına olan yardım toplama ve toplanan yardımları prosedüre uygun olarak teslim etme; bu vakfın yayınlarını dağıtma, satma gibi rutin görevleri dışında kalan görevleri, pek görülmez ve bilinmez.
Bir yandan, sıralaması neredeyse alfabenin harflerinin yetmediği kadar çok görevleri yapmakla ve her Cuma ve bayram namazları sonralarında yardım toplama görevlisi gibi görevler yapmaları yanında; bir de kendilerini camilerin sahibi gibi gören bazı dernek yöneticilerinin ve cemaat mensuplarının haklı ya da haksız tutum ve davranışları ile uğraşmak zorunda kalan imamlarımızın varlığı da duyulan ve bilinen gerçeklerdendir.
Yetkililer de, herhalde bu önemli konuda yaşanan sıkıntılı durumları yakından biliyor ve halline çalışıyorlardır.
İmamlarımıza ve cami derneği yöneticilerimize, görevlerinde kolaylıklar ve bu tür sıkıntılar yaşamamalarını; salgından korunma önlemlerine uyularak ve aşı faaliyetlerinin hızla yürütülmesini sağlayarak, her alanda olduğu gibi camilerimizin de salgın öncesi günlere kavuşulmasını dilerim.
Ayrıca, ilgi alanımda olmayan böyle hassas bir konuda yazmakla hata yapmış isem hoş görülmesini de dilerim.