Değerli Okurlarım;
Bu yazım, Kastamonu, Araç'ta çıkan, her sayısında 'kesip sakladıklarım' dosyama koyabileceğim bir bölüm bulduğum; okurlarının, yazarlarının büyük bölümünü gurbetteki Araçlıların oluşturduğu 'Araç Haber' gazetesi için, yukarıdaki başlıkla kaleme alınmış bir yazımdan alıntı ile oluşturulmuştur.

[*] [*] [*] [*]
"Bilindiği üzere, Karabük Demir Çelik Fabrikası (DÇ) kuruluş hazırlıkları, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın ilgi ve takipleri ile 1925 yılında başlayan uzun hazırlık çalışmalarından sonra, onun sağlığında, 1937 yılında temeli atılmış ve 1939 yılında da üretime başlamıştır.
Ülkemizin ilk ve çok önemli bir ağır sanayi kuruluşu olan bu eser, her türden israfın, hesapsızlığın, kitapsızlığın hiç bilinmediği; yoklukların, kıtlıkların olduğu 2. Dünya Savaşı öncesi ve sonrası zor yılların eseridir.
Eğer DÇ olmasaydı, Karabük gibi bir kentin olması da söz konusu olmazdı.
Ancak, bu eserin yokluğu, ülke boyutunda neden olacağı, telafisi imkansız pek çok ekonomik ve sosyal gelişmenin olamaması Karabük'ün olup olmamasından çok daha önemli olurdu.
Örneğin, sadece Karabük Demir Çelik Lisesi ve oradan yetişen değerli mezunlarının yokluğu bile çok önemli bir kayıp olurdu.
DÇ, eğer Araç ve Soğanlı çaylarının kesiştiği yerde (Karabük Köyü civarında) kurulmamış olsaydı; çevredeki, Safranbolu, Araç, Çerkeş gibi ilçelerdeki ve Kastamonu gibi yakın illerdeki olumsuz etkileri ise mutlaka çok daha fazla olurdu.
Zira Karabük'e iş ve aş için ilk gelenler, doğal olarak, bu yakın çevreden gelenler olmuştur. Kurulduğu günlerden günümüze, yakın çevreden Karabük'e akın eden hemşehri gruplarının en kalabalık olanı da, herhalde Araç ve Kastamonu kökenliler olmuştur.
Zaman içinde, sendikanın, yerel yönetim ve siyasi parti örgütlerinin, sivil toplum oluşumlarının yönetimlerinde, genelde Araçlıların ön saflarda olmaları, aktif görevler almaları, sayılarının fazla olması ve biraz daha eğitimli olmaları, diğer hemşehri grupları ile kaynaşma ve birliktelik oluşturabilme becerileri gibi etmenlerin bir sonucudur.
Karabük'te, geçmişten günümüze, Araç'ın Boyalı Köyü'nden çıkıp Amerika'da mühendis olan, sonrasında DÇ'de görev alıp, 1960'lı yıllarda, uzun yıllar başarıyla Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan ve yüzlerce hemşerisinin iş, aş sağlamasına yardımcı olan rahmetli Cemil Topuz gibi; yine uzun yıllar, sendika başkanlığı yapmış olan işçi lideri rahmetli Enver Kaya gibi toplum önderi ve makam sahibi çok sayıda değerli Araçlılar olmuştur.
Günümüzde de, başarıları ulusal düzeyde de takdir gören ve bilinen Karabük'ün Belediye Başkanı, değerli iş insanı hemşehrimiz Sayın Rafet Vergili de, herhalde, bu geçmişten gelen geleneğin bir devamıdır.
Sözün özü, özellikle Araçlı olup da, kendisinin ya da yakından, uzaktan bir yakınının hayat hikayesinde, Karabük'ün izlerinin, DÇ'nin ekmeğinin, suyunun olmadığı bir Araçlının ya hiç ya da çok az olduğuna inanıyorum.
Eğer Karabük ve DÇ olmasaydı pek çok Araçlının ve Kastamonulunun, yaşantısı ve hayat yolculuğu, mutlaka çok farklı yerlerde ve yollarda olurdu.
Burada, yansıtmaya çalıştığım bu genel tabloyu, kendi yaşamımdan bir örnekle bireysel boyuta indirerek paylaşmak istiyorum:
Bu satırların yazarı, (o yıllarda) Araç'a bağlı olan Güney Köyü'nden, 1946 doğumlu, ailenin tek çocuğu Şenol Kuşcu'nun yaşam yolunda, Karabük ve DÇ'de çalışan, Karabük'ün Asya yakasındaki gecekondu mahallelerinden birisi olan Yeşilmahalle'de, yarı köylü olarak yaşayan bir halası olmasaydı, onun yaşamında olmayacak olanların bir bölümünü de aşağıdaki başlıklarla sıralamak mümkündür:
[*] Köyünde ilkokuldan mezun olduktan sonra, bir başka yere gidip ortaokulu, liseyi okuması mümkün olamayacaktı.
[*] Lise tahsili olmayınca da, 1962 yılında, ülkemizdeki iki mühendis mektebinden birisi olan şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi'ni kazanıp mezun olduktan sonra Karayolları, Kastamonu Bölge Müdürlüğü'nde ve 300 kilometre dolayındaki yolun projesinde ve yapımında görev alamayacaktı.
[*] 10 yıl süren karayolculuktan sonra, üniversiteye geçip 36 yıl öğretici ve yönetici olarak görev yapması ve 4 bin dolayında mühendisin, teknikerin ülkeye kazandırılmasında bir katkısı da olamayacaktı. (Laf aramızda, Karabük'ün Kapullu Köyü'nden olan eşi de, ilk yıllarda "Fabrikayı kuranlardan Allah razı olsun. Fabrika olmasaydı, siz köyden gelemez, biz de tanışıp evlenemezdik" diye çok dua ederdi!)
Olacak olanlar ise, yaşıtları gibi, ya köyde kalacak, babası gibi duvarcı-sıvacı olacaktı; ya da her yıl İstanbul'a gidip senenin bir bölümünde ekmek fırınlarında çalışacaktı.
Pek çoğumuzun kendi yaşamında ya da yakın ve uzak çevremizden hemşehrimizin geçmişinde, bunun benzeri hayat hikayeleri olan; okulu, aşı, işi Karabük'te bulan Araçlıların örnekleri ile doludur.
Bu nedenle, özellikle, bizler gibi olanların gönlünde, kalbinde, Karabük'ün ve DÇ'nin, kutsala yakın, çok özel ve ayrıcalıklı bir yeri vardır.
Bu ayrıcalıklı durumları nedeniyle de; Cumhuriyetin ilk ve 2. Dünya Savaşının yokluk ve zorluk yıllarında bu fabrikanın kurulmasını sağlayanları, başta büyük Atatürk olmak üzere, dönemin değerli devlet büyüklerini, yöneticilerini, rahmet, saygı ve hürmetle anmak; vicdan sahibi insan olmanın yüklediği bir görev olmaktadır. (O nesil ve onların kadir-kıymet bilir evlatları, kutsal emanetler niteliğindeki bu tür milli eserleri batıranları; satıp savanları, kapılarına kilit vuranları, arazilerine binalar dikenleri de herhalde unutmayacaktır!).
Sanıyorum, rahmetli Abdullah Savaş'ın eseri olan Araç Haber gazetesinde, kendi uzmanlık alanları ile ilgili olarak yazdıkları değerli yazılarıyla, dibine de ışık veren eski ve yeni kuşaktan mumların birçoğunun hayat hikayesinde de, Karabük'ün ve DÇ'nin ekmeğinin, suyunun, havasının, Demir Çelik okullarının izleri vardır.
Bu arada; batırılıp elden çıkarılmış olsa da, günümüzde yüksek fırınlarının bacalarının tütmesi; iş, aş kapısı olmasının devam etmesi ise tesellimiz olmaktadır..."

[*] [*] [*] [*]
Değerli Okurlarım;
Yazıda geçen Demir Çelik (DÇ) yerine EKİ,TTK; Karabük yerine Zonguldak; çevre ilçeler yerine Çaycuma, Devrek, Ereğli; Demir Çelik Lisesi yerine Çelikel Lisesi, Asya Yakası; gecekondu mahalleleri yerine Zonguldak'ın Fener Mahallesi dışındaki mahalleleri gibi karşılıklar koyarak az-çok bir benzetim ilişkisi kurulabileceğini düşünerek, yazımı sizlerle paylaşmayı uygun buldum. (Kim bilir, belki de TTK da, DÇ gibi, çoktan devir edilecek ama, ya devir alacak uygun bir alıcı bulunamıyor, ya da ayrıca üste para isteniyordur!)
Ülkemize, bölgemize, yöremize, geçmişten günümüze uzun yıllar, aş-iş kapısı olmuş TTK, DÇ gibi kuruluşlara, eserlere sahip çıkılması, kötü yönetimlerle batırılmaması, rant aktarım kapıları yapılmaması; özellikle, bu eserlerin eseri olan Demir Çelik lisesi, Çelikel Lisesi gibi, ülkesine de dibine de ışık veren binlerce mumların üretildiği başarılı eğitim kurumlarının daha değerli hale getirilerek yaşatılması dileklerimle.