Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birebir görüştüğü için kendisini onun yerine koyuyor.
Bu tavır, Zonguldaklılar tarafından tepkiyle karşılanıyor.
Türkiye genelinde sağlık çalışanlarına aşı yapıldı.
Devlet büyüklerine aşı çağrısı yapıldı.
Zonguldak'ta Vali Mustafa Tutulmaz'a aşı yapılmadı.
Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan'ın doktor olması nedeniyle aşılanıp, sosyal medyadan aşı olduğunu duyurması tepkiyle karşılandı.
Aşı oldun, niye paylaşıyorsun?
İnsanların sinir uçlarına dokunmanın anlamı var mı?
Bu yanlış bir algı yönetimidir.
'Kadırga'dan aşşa Gazipaşa' kafasıdır ve yanlıştır.
Kar yağacak, hazırlık fotoğrafı paylaşıp 'Hazırız' derseniz ve karla mücadelede başarılı olamazsanız vatandaş sizi şişler.
O fotoğrafa da gerek yoktu.
Yaptıklarınızın reklamını yapın.
Yapacaklarınızın değil.
'Yapacağız' dediğiniz zaman yapamazsanız, tepki daha çok olur.
İlk yağmurda rezil olmuştuk.
İlk karda da rezil olduk.
Zonguldak, Belediye Başkanı yetiştirme yeri değil ki!
Muharrem Akdemir'den ne farkınız kaldı.
O da Konya'dan tuz bekliyordu!
Hafta sonu sokağa çıkma yasağı var, evde su yok, elektrik yok.
Kendinizi vatandaşın yerine koyun bakalım.
Ulutan Barajı'na mutlaka güçlü bir jenaratör sistemi kurulmalı.
Elektrik kesintisi nedeniyle Zonguldak insanı susuz kalmamalı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bize bir jenaratör hediye edebilir.
Çöp kovası yerine bu işe asılırsak iyi olur.
İlk kar yağdığında Gaca'dan çekilip paylaşılan fotoğraf da yanlıştı.
Vatandaşın yapmak isteyip yapamadığı bir şeyin fotoğrafı sosyal medyadan paylaşılmaz.
Zonguldak'taki 'araştırmacı gazeteciler', 'samimi haberciler' bunları yazmıyor. 'Asker gazeteciler' bunu yazmıyor.
'Eleştirmek' yine bize kalıyor.
Biz de 'Allah'ın hikmeti', 'Allah'ın rahmeti', 'Allah'ın bereketi' diye geçiştirebiliriz.
Bugüne 'şükür' etmesini de biliriz.
Ama 'gazetecilik' böyle bir iş değil.
Hep söylerim. 'Gazetecilik köylü işi değildir' diye.
Köyde sabah kalkarsın. Camdan başını çıkartırsın. Tezek kokusu gelir. Rahatsız olmazsın.
Çünkü köydesin, köylüsün. O koku seni rahatsız etmez.
Gazeteci, her olumsuzluktan rahatsız olur.
Ama bizim gazetecilerin 'rahatsızlıkları' genelde başka konularda oluyor.
Köyde birinin resmi nikah yerine imam nikahıyla yaşıyor olması, köylüyü çok rahatsız etmeyebilir.
Ama şehirde bu durum sıkıntı oluşturur.
Köydeki 'imam nikahlı' eş olurken, şehirde 'dost' olur!
Böyle bir durumda 'kamu görevlisi' olursa durum daha vahim olur!
Skandal olur!
Burada olayı dine, kitaba, İslam'a uydurmaya çalışamazsınız.
Pakistan'da sorun olmayabilir!
Ama Türkiye'de olur!
Zonguldak'ta olur!
'Takdiri ilahi' derseniz gazetecilik yapamazsınız.
O zaman iş kazaları sizi rahatsız etmez.
Trafik kazaları rahatsız etmez.
Hastanenin, doktorun da bir önemi yoktur.
'Vadesi dolmuştur' der geçersiniz.
Namaz kılanı makbul, kılmayanı kötü göremezsiniz!
Namaz kılmayanı makbul, kılanı kötü göremezsiniz.
'Jilet keskindir ama bir ağacı kesemez. Balta güçlüdür ama bir insanı tıraş edemez. Her şey kendi özel amacına göre değerlidir. Kendinizi başka insanlarla kıyaslamayın' diye bir söz okudum.
'Her şey kendi özel amacına göre değerlidir' sözü ne kadar değerli değil mi?
'Ahmet Kaya'nın şarkısı geldi aklıma:
Dışarıda kar yağıyor
Benim içime yağmur
Ağlama göz bebeğim
Biraz daha dur'
Şimdi siz bir de fıkra istersiniz.

Günün Fıkrası: Polise haber veririm
Evde kalmış bir genç kız, gece evine dönmüştü. Tam içeri girdiği zaman, odasında bir hırsızla burun buruna geldi.
-Bana bak delikanlı, diye bağırdı. Evimi terk etmen için sana 48 saat mühlet veriyorum. 48 saat sonra polise haber veririm.