Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı'nda görevli Profesör Suat Hayri Uğurbaş, her gün saat 11.00 gibi Ilıksu Çetinler'e gidiyor.
Öğlen oradaki işini bitirince yürüyerek Tıp Fakültesi Hastanesi'ne çıkıyor. Mesafeyi düşünün. O süreyi düşünün. Sonra Tıp Fakültesi Hastanesi'nden muayenehanesine geçiyor.
Hastanede geçirdiği süre ile Çetinler'de geçirdiği süre neredeyse aynı!
Sen spor yap, biz vergi verelim!
Oldu mu şimdi Suat Hayri Hoca?
Sen ki bu üniversiteye Rektör olacak adamdın!
Sen ki sabah namaza kalkıp stresten uyumazdın!
Sen ki Zonguldak Milletvekili olacak adamdın!
Bırak bu gözünü yiyim ayaklarını hoca!
Devlet sana profesör maaşı veriyor.
O paranın karşılığı olarak en az 8 saatini hastanede okulda geçir hoca!
Senin Çetinler'de geçirdiğin ve Çetinler'den hastaneye gelirken geçirdiğin zamanın parasını biz niye verelim?

Eski genelev doktoru ve arkadaşları
CHP Zonguldak Belediye Meclis Üyeleri Turgut Aydın ve Hüsnü Meydan, MAKZON Projesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Bunların sözcüsü de eski genelev doktoru Atınç Kayınova!
Şimdi kardeşim! Eğri oturalım, doğru konuşalım!
Demirlerin içinde olduğu hiçbir işten hayır çıkmaz.
Orada haklısınız!
Ama MAKZON'a karşı çıkan Turgut Aydın ve Hüsnü Meydan, çevre yolunda TTK eski Demir Ambarı'nın bulunduğu alana lavuar yapmak için her yerinizi yırtmamış mıydınız? Yani sizin çalıştığınız şirket lavuar yaparken iyi, makine fabrikası kurulurken kötü öyle mi?
Bir de oynadıkları tiyatroya bakar mısınız?
Benim bildiğim Hüsnü Meydan, Ömer Selim Alan'ın iş güvenliği şirketinin ortağıydı!
Doktor Atınç Kayınova ise AK Partili Meclis Üyesi Murat Uzun'un sahibi olduğu maske fabrikasının iş yeri hekimi? Eskiden Demirlerin işyeri ve aile hekimiydi!
Kimin eli kimin cebinde belli değil!
Siz kimi kandırıyorsunuz beyler?
Birbirlerini eleştiriyorlar!
Atınç Kayınova, Ömer Selim Alan'a bir şeyler söylüyor.
Yahu siz ikiniz de pratisyen hekimsiniz.
Atınç Kayınova, genelev çalışanlarını muayene eden bir doktordu!
Ömer Selim Alan, Kızılay Kan Merkezi Müdürü idi!
Neyin kafasını yaşıyor bunlar!

Düğününe gitmeyen TSO Başkanı kim?
Bir dost sohbetinde şöyle bir soru geldi:
"Kendi düğününe gitmeyen TSO Başkanı kim?"
İnsan kendi düğününe gitmez mi?
Böyle konuları sevdiğimi bildikleri için soruyorlar tabi.
Sohbet ilerleyince detaylar geldi.
Hala görevde olan bir TSO Başkanı, ailesinin ısrarıyla evlendirilmek ister.
Düğün hazırlıkları yapılır.
O dönem için önemli bir otel tutulur.
Çok ciddi masraflar yapılır.
Gelin hanım hazırlanır.
Otele gelir.
Ama damat ortada yoktur.
O damat, bugün bir TSO Başkanıdır.
Aslında kendisi anlatsa, biz dinlesek!
Gerçekten çok enteresan bir hikaye değil mi?

Kıssadan Hisse: İnek
Sabah namazından dönerken yolda, bir ineği zorla bir arabaya yüklemeye çalışan bir gruba rastladım. İnek binmekte direniyor, bir türlü binmiyordu arabaya. Ben yaklaştım ve bir elimle ineğin alnını şöyle bir okşadım. İnek sakinleşti ve direnmeyi bıraktı. Adamlar ineği hemen arabaya bindirdiler. Ben gururlandım ve kendi kendime "Sabah namazının kerameti işte" dedim. Eve geldiğimde annem ağlıyordu. "Niye ağlıyorsun?" dedim. "Gece ineğimizi çalmışlar!" dedi. İnek beni tanımıştı, ben ineği tanımamışım."
İşte halimiz, memleket ahvalimiz. (Alıntı)