Dedesi'nin adı; Adem...

Dedesi ölünce adı yaşasın diye, torunun adını da 'Adem' koymuşlar.

Çocukluk arkadaşım.

Çocukluğumuz beraber geçti.

İlkokulu beraber okuduk.

Bütün hinliklerimizi beraber yaptık.

Ortaokula gitmek için evden kaçtım.

O da çalışmak için kaçtı.

Ben okudum, o çalıştı.

Yediğimiz içtiğimiz ayrı giderdi ama, biz hiç ayrılmazdık.

O askere gitti.

Ben tecil ettirip evlendim.

O askerden geldi.

Ben askere gittim.

Derken, yediklerimizden sonra biz de ayrıldık.

Ara sıra, hal hatır ediyoruz telefonda.

Bayramın üçüncü günü aramış, duymadım.

Dördüncü günü geri aradım.

Hal hatır edip iş güç sorduk birbirimize.

Adem işsiz kalmış.

İş olursa Zonguldak'a gelmek istiyor.
Gazete dağıttığım günlerde sohbet ederek sabahlardık.

Sabah namazından sonra birlikte çok gazete dağıttık.

Amaç sohbeti bölmemekti.

Çok teklif ettim; Şu işi beraber yapalım.

Ereğli'de dağıtım ağı kuralım.

Bu işle evimize ekmek götürürüz.

Çok olmaz, azda olmaz.

Dinlemedi.

Onun eline her zaman fazla para geçiyordu.

Az paraya gönlü razı gelmedi.

Çok parada da istikrarı bulamadı.

Her yıl en az üç-beş ay işsiz.

Meslek de edinemedi.

İnşaatlarda bir-iki defa iş kazazı geçirdi.

Sonuç; mesleği yok, iş arıyor.
Hazreti Adem, Havva Anamızla cennetteydi.

Yasak meyveyi yedi.

Her şeye yeniden başladık.

Asırlardır dünyadayız.

Yeniden cennete dönmek.

Nasip.

Rahatın üzerine, bir rahat daha koymak isteyenin sonu dünyalık olur.

Bizim Adem'de rahatın üzerinde rahattı.

Şimdi "dünyalık"tan da oldu.

Yeniden "dünyalık" bulur mu?

O da nasip.

Bakarsın Allah, "yürü ya kulum" der.

Ama her işi Allah'a bırakmamak lazım.

Biraz kulluk şart.
Tedbir, takdir, kader.

Önce "Adem" olmak gerek.

Sonraki "Adem"e ne hacet.

Halkın adayları...

Önce çevresinden başlıyor...

Evden.

Mahalleden.

Çalıştığı kurumdan.

Arkadaşlarından.

Herkese soruyor.

Sonra ortaya dedikodu yayılıyor.

Düşünüyor.

Teklif var.

Aday adayı.

Aday olacak.

Derken kendi söylediğine inanmaya başlıyor.

Sonra gazeteciler soruyor;

- Aday mısınız?

- Halkım isterse her göreve hazırım.

Hadi ordan!

Sen istemezsen.

Halk niye istesin?

Sen isteyeceksin.

Parti büyükleri isteyecek.

Genel başkan onaylayacak.

Sonra halk isteyecek.

Yoksa halka soran mı var?
Ders; Hayat Bilgisi

Konu; Demokrasi.

Demokrasi nedir?

"Demokrasi yüz delinin doksan dokuz akıllıyı idare etmesidir"

Halk bu delileri niye istesin?

Çoğunluk onlarda olduktan sonra...

Kılıcı kesen, kendi inanan, kendine inandıran aday olur.

Halk istese ne yazar, istemese ne yazar.

Terbiyesiz...

Psikolog karşısındaki sinir hastası bir genci teste tabi tutmaktadır. Kağıt üstüne bir dikörtgen çizip :

-Bu size neyi hatırlatıyor?diye sorar.

Hasta :

-İçinde kadın bulunan bir yatağı, diye cevap verir. Arkasından psikolog kağıda büyükçe bir kare çizer.Hasta, bu kez :

-"İçi kadın dolu bir oda" der.

Derken, çok büyük bir dikdörtgen çizdiğinde, hasta bu sefer de :

-Bu da içi kadın dolu bir ev, deyince, psikolog dayanamaz :

-Tamam beyefendi, der. Siz bir kadın budalasısınız.

Ama psikolog daha lafını bitirmeden, hasta bağırır :

-Ne, ben mi? Aslında sen kadın budalasısın be!

Sabahtan beri bana terbiyesiz resimler çiziyorsun...