Zonguldak'taki siyasetçiler, tanıdıklarını İŞKUR üzerinden işe aldırmak için yarışa girdiler.
Önceki yıllarda siyasetçiler tanıdıklarını daimi işe aldırmak için uğraşırlardı.
Bugünün siyasetçileri ise; İŞKUR'un Toplum Yararına Programı (TYP) üzerinden gerçekleştirilen 6-7 aylık iş için neredeyse birbirlerini dövecekler.
Vay be... Ne günlere kaldık, eğer siyasette tanıdığın varsa ya da tanıdığının tanıdığı varsa bir yerlere işe girebilirsin.
Ama bu siyasetçi iktidar partisinin bir dişlisi olması gerekir.
İŞKUR'un TYP üzerinden aldığı işçiler, bir asil liste üzerinden bir de yedek liste üzerinden işe giriyor.
Asil liste kura çekilerek oluşturuluyor. Yedek listeye kalanlar ise hangi siyasetçiye söylendiyse işe girmesi ona göre değerlendiriliyor.
İktidar partisi ise öncelik sizin, iktidarın ortağı iseniz ikinci sırada olabilirsiniz.
Ancak iktidar partisinin önüne geçmeye kalkarsanız, onun aldırdığı işçi sayısından fazla işçi talebinde bulunursanız nalları toplarsınız.
Bu durumda hem işçi aldıramazsınız hem de ortağınızı kızdırabilirsiniz.
Muhalefet partilerinin CHP başta olmak üzere işçi aldırma gücü çok zayıf.
İşe girmek için hangi partili olduğunuz çok önemli, hangi partiden destek istediğiniz önemli.
AK Parti'den istediyseniz size 'Hangi partilisin?' diye soruluyor.
Eğer CHP'li ya da İYİ Parti'liysen şansınız yok demektir.
Durum bu, işsiz kalanın, işe girmek isteyenin işi zor, İŞKUR İl Müdürü Gönül Demirsu'nun da işi zor.
Geçtiğimiz haftalarda Cumhur İttifakının ortağı olan partinin bir siyasetçisi Gönül Demirsu'ya giderek;
İktidar partisinin talep ettiği sayıdan fazla işçi yerleştirilmesini istemiş.
Tabi ki bu talep geri çevrilmiş, bunu duyan iktidar partisinin bir yöneticisi de 'Bu kendisini bizim yerimize mi koymaya çalışıyor?' demiş.
AK Parti'ye kazık atmak demek değil mi bu, o manaya geliyor.
Diyaloglara bakar mısınız, gülelim hadi ağlanacak halimize.
İnsanların ihtiyaç durumuna göre değil, siyasi ağırlık durumuna göre işçi alınıyor.
Kurum yöneticilerinin de bunda bir suçu yok.

Murat Pulat'ı kim susturuyor?
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Zonguldak İl Başkanı Murat Pulat, dut yemiş bülbül gibi suskunluğunu korumaya devam ediyor.
Kentin sorunları ile ilgili konuşmamaya devam ediyor.
Pulat'a göre kendisi Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun Zonguldak Temsilcisi,
Kentin sorunlarıyla ilgilenmemeli, Merkez İlçenin sorunları ile Merkez İlçe Başkanı Ebru Uzun ilgilenmeli.
İl Başkanı hiçbir şeye cevap vermemeli, kös kös yerinde oturmalı.
MHP İl Başkanı Varol Demirköse, CHP'ye had bildirmekten falan bahsediyor.
Çıkıp bir kelime bile etmiyor, Merkez İlçe Başkanı Ebru Uzun cevap veriyor.
İlçe başkanlarına da Ebru Uzun cevap veriyor, İl başkanlarına da Ebru Uzun yanıt veriyor.
Önceki İl Başkanı Hakkı Güney'in gözünü seveyim.
Yani bu sessizlikle, bu konuşmamakla nereye varacak acaba?
Acaba milletvekillerinden fırça mı yedi 'Konuşma' diye, bir tuhaf haller.
Muhalefetin temsilcisi böyle mi olmalı? CHP'ye hiç yakışmıyor.

Yapıcı eleştiride bulunmak eğitim gerekir
Hindistan'da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yapıtlarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş ve onu 'Renklerin Ustası' anlamına gelen Ranga Geleri olarak tanısa da kısaca Ranga Guru derlermiş.
Onun yetiştirdiği bir ressam olan Racigi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini bitirerek Ranga Guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş.
Ranga Guru "Sen artık ressam sayılırsın Racagi. Artık senin resmini halk değerlendirecek" diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve meydanda en görünen yere koymasını istemiş.
Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Racigi denileni yapmış.
Racigi birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki tüm resim çarpılardan neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş, emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki. Resmi alıp götürmüş Ranga Guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeni bir resim yapmasını istemiş. Racigi yeniden yapmış resmi ve yine Ranga Guru'ya götürmüş.
Ranga Guru resmi tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Racigi denileni yapmış.
Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da boyalar da bırakıldığı gibi duruyor. Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.
Ranga Guru demiş ki; "Sevgili Racigi, sen ilk resminde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız eleştirebileceklerini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. Oysa ikinci resminde onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin. Şunu hiç unutma, kötü yönde eleştirmek kolaydır, yapıcı eleştiride bulunmak ise eğitim gerektirir."