Sabah daha gün doğmadan evden çıktı.
Eşi uğurlamıştı her sabah olduğu gibi onu işe.
'Can'ın ayakkabısı eskidi, yenisini alacaktık' dedi Hatice...
'İş çıkışı sen de in merkeze, beraber alırız' diye cevap verdi Mustafa.
Her şey rutin, olması gerektiği gibiydi.
İş yerine geldi, 'acıkırsam yerim' diyerek her sabah olduğu gibi ekmek, bir kutu barbunya, bir baş soğan, bir kutu da küçük yoğurt aldı.
Suyu fazla almıştı, sıcak oluyordu ocak.
Üstünü değiştirdi...
Çizmelerini ve baretini de giydikten sonra şöyle saatine bir baktı.
Saat 07.10...
'Bir sigara daha içerim' dedi ve çıkıp sigarasını yaktı.
Diğer madencilerle sohbete koyuldu.
Günlük, hayatın doğal akışıydı bu.
Her sabah son sigaralarını içerler sohbet ederlerdi.
Sigarasından son dumanını da aldıktan sonra yere atıp çizmesiyle ezdi.
Lambasını ve maskesini takıp tertip için toplanma alanına geçti.
Haftanın son günüydü, Cuma'ydı...
Tertip verildi, -560 kodunda çalışacaklardı.
Ustaydı kendisi, 2 de yedek verildi.
Arına tahkimat yapılacak, makinalar yanaştırılacak, arkalarda kalan kömür temizlenecek...
Bindiler kafese, her sabah olduğu gibi duasını etti Mustafa...
Ayak başında ceketini astı, yemeğini ve baltasını aldı.
Yedeklerine de sarma ve kama getirmelerini söyledi.
Ha bismillah başladılar çalışmaya.
O ayağı kontrol ederken işçiler malzemeleri getirdi.
Arını düzeltip tahkimata başlayacaklardı.
Tabanı temizlemesini istedi yedeklerden.
Bir süre sonra tavanda göçük oluştu.
Posta, işçilerden Barış'ın üzerine geldi.
Hepsi sağa sola kaçışmaya başladılar.
Ortalık toz duman oldu bir anda.
Baktı Mustafa, Barış yok...
'Barış, Barış nerde...'
Yakında çalışan işçiler de toplandı hemen.
Göçük alanına girdiler Barış'ı kurtarmak için.
Göçük, kömür içinde biriken metan gazının degaj yapması sonucu oluşmuştu.
Barış'ı kurtarmak isterken panikten anlayamadılar ne olduğunu.
Mustafa bir nefes aldı, bir daha da alamadı.
Öylece yığıldı kaldı yere...
Özgür'ün de Mustafa'nın da ciğerlerine işlemişti metan gazı.
Panikten maskelerini de takamadılar.
3 can bir nefesle yitip gitti yeraltında...
Çıkarttılar cansız bedenlerini önce bir battaniyeye sardılar.
Sonra yer üstüne çıkartıldılar.
Can, daha 4 yaşındaydı.
Mustafa ile Hatice'nin çocukları olmuyordu.
Çok uğraşmışlardı, olmamıştı.
Can'ı 1 buçuk yaşındayken evlat edinmişlerdi Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan...
Bir trafik kazasında ölmüştü anne ve babası.
Can, öksüzdü...
Sonra bir aile edindi...
Bir anne, bir baba...
Bu gün ayakkabı alacaktı babası Mustafa ona...
Acı haberi yakınları getirdi eve.
Can, şimdi bir kez daha yetim kalmıştı.
Hatice, eşinin ölümünden sonra 30'lu yaşlarında olmasına rağmen hiç evlenmedi.
Kendini oğluna adadı...
Birbirlerine anne-baba, evlat oldular.
Hayata böyle tutundular.
Mustafa'nın en büyük hayali bir evlat yetiştirmekti.
Ömrü yetmedi belki ama onun ölümünden sonra bağlanan maaş, verilen para Can'ı okuttu.
Bu yıl 19 yaşına geldi Can, üniversiteyi kazandı.
Mustafa'nın hayali gerçek oldu.
Kendi canı yitip gitti madende...
Can'a can oldu ondan geriye kalan her şey...
Ne canlar gitti bu ocaklarda.
Kaçak, özel, devlet...
Hepsinde ayrı bir hikaye,
Ayrı bir acı...
Sobaya atılan kömürün yanışı anlatsın size
Nasıl var olduğunu, niye yandığını.