Kadırga Rampası'ndan iniyorum.
Sahil projesi tamamlanmış, yeşil palmiye ağaçları, rengarenk çiçekler, deniz ve eşsiz manzara...
Zonguldak o eski Zonguldak değil. Gazipaşa Caddesi'nde binalar is, kir, pislik ve o ayakta durmakta zorlanan görüntüsünden kurtulmuş.
Her bina başka bir renge diğerleriyle uyum içerisinde boyanmış.
Cadde öyle güzel ki şöyle uzaktan bakınca gök kuşağını andırıyor.
Binalarda reklam kirliliği de kalmamış. Şehrin yapısına uygun ve zengin görünümlü standart tabelalar asılmış.
O kadar şirin görünüyor ki Gazipaşa...
İnsanın mecburiyetten değil, mutluluktan bir köşesinden diğerine yürümek geliyor içinden.
Hele akşamları...
Binalar uyum içerisinde görsel şöleni bozmadan ışıklandırılmış.
Şöyle arka sokağa, Doktorlar Sokağı'na geçiyorum.
Sokak araç trafiğine kapatılmış, bir bölümü tamamen kafelerle, restoranlarla dolmuş, araç kirliliği yok, kaldırımlar yenilenmiş.
Üstü rengarenk şemsiyelerle kapatılmış. İnsanlar mutlu, şehri yönetenler ruhen ve manen mutlu...
Bu hayali daha da uzatabilirim.
Ama kim dinler, kim 'bu yapılabilir, biz bunu yaparız' der bilemiyorum.
Hayatta en güzel şey bana göre iz bırakmak, güzel eserler ortaya koymaktır.
Bu paradan ve servetten daha önemlidir.
İnsan ölür adı kalır deriz ya hani...
Zonguldak'a bu görünümü kazandıran vali, milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi bir sanatçıdır.
Çünkü bu Zonguldak'ta yıllardır hayali kurulan bir tablodur.
Zonguldak kent merkezi imar planına, binaların durumuna, şehrin görünümüne şöyle bir bakalım.
Ankara kara yolundan kente giriş yapıyoruz.
Üzülmez Tünelleri'ne gelene kadar yeşilin güzelliği insanları büyülüyor.
Tünelleri bir geçiyorsunuz, karşınızda gri, soluk benizli yaşlı bir kent.
O kadar yaşlı ki ayakta durmaya hali yok.
Tünellerden şehre girdiniz, sol ve sağ tarafta araç lastikleri yakılıyor.
Az ilerliyoruz, evler görünmeye başlıyor.
Evler o kadar kötü ki; boyası yok, duvarları yosun tutmuş, bazıları ayakta zor duruyor.
Şehir merkezine doğru ilerliyoruz.
Merkez Atölyesi önünde bulunan tarihi çınar ağaçlarının altından geçmek hangi mevsimde olursanız olun o kadar muhteşem ki...
Doğal güzelliği ile büyülüyor adeta insanları.
Az ileriden Gazipaşa Caddesi'ne giriş yapıyoruz.
Şöyle başını kaldırıp bakınca insanın içi ürperiyor.
Sanki 2. Dünya Savaşı burada yapılmış, Berlin Duvarı örülmüş de Zonguldak'ın dünya ile olan bağlantısı kesilmiş.
Eski, duvarları dökülmüş, kurumdan rengi belli olmayan binalar, beton yığınından başka bir şey değil.
Şu ülkede siyaha boyanmış ki boya mı kurumdan mı o da anlaşılmıyor, kaç bina vardır?
Beyfendinin kent merkezinde 4 katlı iş hanı var ama 1980'den bu yana boyanmamış. Bırakın boyayı tadilat bile yapılmamış. Ha yıkıldı ha yıkılacak!
Genel Maden İşçileri Sendikası'nın bulunduğu Nizam Caddesi'ndeki eski binalara şöyle başınızı kaldırıp bakın.
Balkonlar ha bugün ha yarın düştü düşecek!
Bu konunun kesinlikle deprem boyutu vardır.
Bunu uzmanlar daha detaylı inceleyebilir.
Ancak biz konunun mimari ve estetik görüntüsündeyiz.
Binaların eski olmasından da öte bu yapıların çoğu kente terk edilmişlik hissi veriyor.
Ve en kötülerinden birisi de tabela kirliliği.
Bir işyeri binayı öyle bir reklam giydirmiş ki insanın midesi bulanıyor.
Bir bina simsiyah, diğeri gri, soluk, birisi sarı mı yoksa turuncu mu toz ve kirden o da belli değil.
Az ilerideki bina o kadar eskimiş ki, 'Nolur beni yıkın' diye yalvarıyor.
Oysa bu kent adına şiirler yazılmış bir şehir.
İlklerin kenti değil miydi Zonguldak?
İlk tenis kortları, Fransız mimarili evleri, sosyal tesisleri ile Türkiye'de parmakla gösterilmiyor muydu?
Şairler bu kent için ne güzel şiirler dizdi.
Son dönemde Zonguldak üzerine yazılmış kaç güzel şiir ya da yazı okudunuz?
Okuyamazsınız çünkü aşk güzellikten, estetiklikten geçer.
Evet, madenci ve kömür üzerine yazılmış birçok şiir ve yazı var.
Rüştü Onur, şöyle anlatıyordu Zonguldak'ı:
"Sen aziz şehrim, uykusuz yaşadığımı bilmelisin. Bütün işçilerin saçak altında uyuduğu bir saatte, ben mızıka çalarak geçiyorum sokaktan. Sen aziz şehrim, ellerim gözlerim kadar benimsin."
İsteriz ki daha birçok şiir yazılsın bu kentin sokaklarına...
Besteler, şarkılar yapılsın.
Ancak böylesine gri ve yaşlı bir şehir için yazılacak olan dizeler, hüzün ve karamsarlıktan öteye geçemez.
Mutlu ve huzurlu yaşam için güzel bir kent de gerekli.
Bunu yapmak zor bir iş de değil.
Patronları, bina sahiplerini, müteahhitleri kayıran, kollayan yönetimler bunu başaramaz.
Halkını ve şehrini düşünen, "Bu şehir için ne yapabilirim" diyerek kafa yoran yöneticiler ancak bunu başarabilir.
Çözüm ne?
Neler yapılmalı?
Eğer bu kentin güzel olmasını istiyorsak binalara bakım yapılmalı.
Öyle gelişi güzel de değil.
Bunun bir standartı olmalı.
Zonguldak 'Muz Cumhuriyeti' değil kardeşim.
Gazipaşa'da bir iş yerinin kirası en az 10 bin TL... 30 bin TL'ye eski yapıdan oluşan iş yerini kiraya veren var.
Allah daha çok versin gözümüz yok.
Gözümüz sadece binanın kirliliğine, döküntülüğüne takılıyor.
Aldığın kiranın bir aylığı ile 2 defa boyatırsın o binayı.
Ama insanda bunun da kültürü olacak.
Çevre ahlakı olacak!
İnsana saygı olacak!
Vali Mustafa Tutulmaz ya da Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, bu konuda bir çalışma yapar mı bilmiyorum.
Örnekleri var...
Bazı il belediyeleri caddelerini güzelleştiriyor.
Binaların boyasını kendi seçiyor, görüntü kirliliği yaratan tabela ve ışıklara izin vermiyor.
Bir standart ve estetik güzellik oluşturuyor.
Bu kent eğer hepimizinse muhalefet partiler de bu konuya el atmalı.
Kıvanç duyduğumuz Madenci Anıtı, Gazipaşa Caddesi ve Doktorlar Sokağı'nda bu çalışma yapılabilir.
Şimdi Covid-19 nedeniyle ekonomik sıkıntı var diyeceksiniz.
Bina ve iş yeri sahipleri kiralarını çatır çatır alıyor.
Bakın bakalım Gazipaşa Caddesi'ndeki bina sahipleri nerede yaşıyor?
100 bina sahibinin 80'i İstanbul'da ve başka şehirlerde yaşamını sürdürürken binalarına yatırım yapmalarını beklemek hayalperestlik olur.
Adam alıyor 30 bin TL kirayı, İstanbul'da Nişantaşı'nda, Beyoğlu'nda, İstiklal'de keyif yapıyor.
Zonguldak'tan gelen kiralarla gününü gün eden gayrimenkul zenginleri aslında bir listelense...
Nerede yaşadıkları açıklansa da biz de bilsek garip şehrimi yıkılmışlığa, karamsarlığa terk edenleri.
Devreye girmesi gereken Zonguldak Valiliği ve Zonguldak Belediyesidir.
Bu beyfendileri uyarmalı, yaptırım uygulanmalıdır.
Yok eğer bu beyfendiler, hanımefendiler rezil ve kepaze binalarını kente yakışır hale getirmiyorsa, görüntü ve çevre kirliliği nedeniyle ceza kesilsin.
Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz ve Belediye Başkanı Ömer Selim Alan bu alanda bir çalışma başlatabilir.
Zonguldak'ta belediye her alanda çalışıyor.
Bu alanda da muhalefetin de desteği önemli.
Binaları da yeraltı gibi kara olan Zonguldak'ı ellerine bir fırça alarak güzelleştirebilirler.
Kenti gri, yaşlı ve bakımsız görünümden kurtarabilirler.
Halkın beklentisi bu, nefes alacakları bir cadde.
Mecburiyetten değil mutluluktan yürüdükleri bir cadde.