Değerli okurlarım,
Pusula Gazetesinin 11 Mart 2020 tarihli nüshasında, "Uyuyan Canavarın Uyandırılması...!" başlığı ile bir yazımız yer almıştı.
Bu yazımızda;
[*] Zonguldak- Ereğli yolunun, 1970'li yılların ortalarında, projelendirilmesi çalışmaları yapılırken, yolun, 11+200 ve 11+500 kilometreleri arasında (şimdiki Günbatımı tesislerinin bulunduğu noktada), uyumakta olan bir canavarla karşılaşıldığı,
[*] Bu canavarın, çok uzun yıllar önce yapacağını yaptıktan sonra, yatmış ve uykuya dalmış; başı 110 kotundaki tepede, ayakları denizde, genişliği 150-200 metre, uzunluğu 650-700 metre olan dev bir heyelan kütlesi olduğu,
[*] O günlerin koşullarında, bu canavarın üzerinden, fazla kazı-dolgu yapılmadan (rahatsız edilip uyandırılmadan) geçmekten başka bir alternatifin olmadığı,
[*] Bu öngörüye uygun olarak gerçekleştirilen projelendirme ve yapım ile oluşturulan yolun, son dönemde yapılan bölünmüş yol çalışmalarına kadar geçen 15 yıldan uzun bir zaman zarfında, önemli bir sorun yaşanmadan kullanıldığı,
[*] Yolun bu kesiminde, bölünmüş yolun deniz tarafının, (canavarı uyandıran!) büyük hacimli yüksek geoduvar ve dolgu ile oluşturulduğu,
[*] Geoduvar ve dolgu tabanında yüzlerce forekazık ve ankraj (bağlama) imalatları ile heyelan önleme projesi uygulandığı; ancak uygulanan projenin başarılı olamadığı ve trafiğe açılması sonrasında, yolun deniz tarafında çökme oluşmaya başladığı,
Bu çökmenin, muhtemelen;
[*] Bölünmüş yolun bu bölümünün büyük hacimli yüksek geoduvar ve dolgunun oluşturduğu ilave yükün tetiklemesinin,
[*] Uyuyan heyelanın denize ulaşan topuğunun, dalgalarla sürekli oyulmakta oluşunun,
[*] 200 dönüm genişliğindeki heyelan çanağına düşen yağışların; dolgu zeminine ulaşan drene edilmemiş yüzey sularının,
[*] Son yıllarda heyelan aynası üstünde yapılan ve kanalizasyonları civardaki mağara boşluklarına bağlanan apartmanların kanalizasyon giderlerinin ve belki de;
[*] Sağlam zemine ulaşmadığı için yetersiz olduğu söylenen ilk heyelan projesi uygulaması esnasında çakılan yüzlerce forekazığın çakılması esnasında zeminde yarattığı sarsıntının tetikleme etkisi gibi faktörler olabileceği söylenebilir.
Bu günlerde ise, sahada, uyandırılan canavarın uyutulması projesi olarak adlandırılabilecek yeni bir heyelan projesi daha uygulanmaktadır.
Proje ile, yolun kayma, çökme etkisi hissedilmeyen sol yarısı ile yola 15-20 metre mesafede bulunan, çökme-çatlama gibi heyelan etkileri olmayan iki katlı çay bahçesi tesis binası arasında (yeri ilişikteki planda görülen) yeni kazıkların çakılmakta olduğu görülmektedir.
Çakılan kazıkların, 45 metre dolayında derinliğe ulaşmakta olduğu ve bir metre çapında, iki sıra halinde, 300 kadar olacağı söylenmektedir. (Buna göre, 15 bin metre dolayında forekazık çakılacağı söylenebilir.)
Ancak;
[*] Çökmenin, bölünmüş yolun sağ yarısında oluştuğu; görünür zemin kaymasının da yol ile deniz arasında olduğu düşünülürse,
[*] Yolun sol yarısında ve yola 15-20 metre mesafedeki tesis binasında, bugüne kadar, çökme, çatlama gibi bir heyelan etkisi görülmediğine göre,
Heyelan etkisi görünmeyen alanda çakılan bu kazıkların; deniz tarafı çökme ve heyelan etkisini önlemede; dağ tarafında ise, ileride olması muhtemel, (kazık derinliğine göre), 40-45 metre gibi bir derinlikte kayma yüzeyi olan bir heyelanı durdurmada, önlemede bir işe yaramayacağı açıktır.
Bu arada, söz konusu heyelan ve uygulanmakta olan heyelan projesi ile ilgili alarak, bu yeni projeyi yapanlara, yaptıranlara ve uygulanmasına karar verenlere;
[*] 3-4 yıl önce büyük harcamalarla gerçekleştirilen ilk heyelan projesi niçin başarılı olamamıştır? Bu başarısızlık, uygulanan projeden mi, uygulama hatasından mı kaynaklanmıştır?
[*] Bu başarısızlıkta sorumluluğu olanlar ile ilgili bir işlem yapılmış mıdır?
[*] Şimdi uygulanmakta olan projenin öncekinden farkı nedir?
[*] Bu uygulanan projenin de başarısız olması durumunda ne yapılması düşünülmektedir?
[*] Çakılmakta olan forekazık derinliklerine göre, burada çözüm aranan heyelanın 40-45 metre derinde bir kayama yüzeyine sahip olacağı söylenebilir. Eğer öyle ise, çakılan kazıkların ve alınabilecek başka önlemlerin, 40-45 metre kalınlıkta ve 100-150 metre genişlikteki hareketi bir zemin kütlesini yerinde tutması mümkün olabilecek midir?
[*] Yeni proje ile çakılmakta olan kazıkların, daha önceki proje kapsamında çakılmış olan kazıkların ankraj bağlantılarını keserek, kazıkların daha da işlevsiz kalacağı; mevcut çökme ve kaymaların daha da artabileceği düşünülmekte midir?
Sorularının sorulmasını, yolun projesinde ve bölünmüş yol öncesi yapımında emeği geçen eski bir karayolcu olarak, bir görev olarak görmekteyim.
Sonuç olarak...
Uygulamadan kaynaklanan deneyimlerime ve söz konusu heyelan ve heyelan bölgesi ile ilgili bilgilerime dayanarak, daha önceki yazımda ifade ettiğim hususları yinelemekte ve;
[*] Bölünmüş yolun deniz tarafındaki bölümünde yapılan büyük hacimli, yüksek geoduvar ve dolgunun baskısı ve heyelan topuğunda devam eden deniz oyuntusu nedeniyle, yol ile deniz arasındaki zemin kaymasının ve buna bağlı olarak da, yolun bu yarısındaki çökmenin devam edeceği,
[*] Er ya da geç, daha önce çakılan ve halen çakılmakta olan (örnekleri yakın çevremizde de görüldüğü gibi!), forekazıkların devrilerek ya da direnerek açığa çıkabileceği;
[*] Yolun dağ tarafında ise, heyelan potansiyelli kütlenin (3-5 milyon metreküp gibi) çok büyük miktarda olması ve (40-45 metre gibi) derinlikteki bir kayma yüzeyi üzerinde hareket edeceği düşünülürse, olası bir zemin hareketlenmesini durduracak kalıcı bir çözümün mümkün olamayacağı kanaatini taşımaktayım.
Bu durumda, sorun ile ilgili olarak, en kolay, en masrafsız en kısa zamanda uygulanabilecek, (kalıcı da olabilecek olan ve mutlaka denenmesi gereken) ilk akla gelen çözümün; (gerekirse mevcut tesis binasını kamulaştırarak ve drenaj gibi başka önlemler de alınarak), yolun bir yarısının ya da tamamının çökme etkisi görünmeyen tesis binası tarafına kaydırılması olduğuna inanmaktayım.
Uygulanmakta olan projenin başarılı olmayacağını, kaynak israfından başka bir işe yaramayacağın, başka israflara da başlangıç oluşturacağını söylemek için konunun uzmanı olmaya bile gerek olmadığı kanaatini taşımaktayım.
Bu nedenle, projenin acilen, tekrar gözden geçirilmesinin ve uygulamanın durdurulmasının çok değerli bir hizmet olacağına da inanmaktayım.
Aksi halde, bu israfa sebep olanlar, yapılan yanlışlığın maddi ve manevi sorumluluğundan kurtulamayacaklardır.
Bu arada, forekazık şantiyesine, işin yüklenicisi, ihale tarihi, ihale bedeli ve süresi gibi bilgiler içeren bir şantiye tabelası asılmasının bazı söylentilere yanıt olması bakımından yararlı olacağı da düşünülmektedir.
Sayın yetkililerin bilgilerine saygılarımla arz ederim.