Zonguldak, çok önemli bir değerini kaybetti.
Çalmadan, çırpmadan, devleti soymadan, vergi, sigorta borcu takmadan, şirkete takla attırmadan, çalışanının hakkını yemeden büyünebildiğini, büyüdükçe mütevazi kalınabildiğini öğretti bize Yurtbay Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Yurtbay.
30 yıllık meslek hayatımda yüzlerce kez sohbet ettik.
Ne zaman yeni bir yola çıkacak olsam gidip fikrini aldım.
Basın sektörü dışında da yatırım yapmamı isterdi.
"Yumurtaları farklı sepetlere koy Ali Rıza Bey. Birine bir şey olursa diğeriyle devam edebil" derdi.
Bizim yumurtalar hep aynı sepette kaldı.
Biz gittik Bartın'a gazete kurduk.
Döndük Zonguldak'ta televizyon kurduk.
Hep aynı sektörde kaldık. Yumurtaları aynı sepete koyduk.
Zeki Yurtbay'ın sözlerinin değerini şimdi daha iyi anlıyorum.
İşine aşık bir insandı Zeki Yurtbay.
Koskoca şirketi, onlarca profesyonel bilgisayarlarla yönetirken, o kareli defterlerle yönetirdi.
Hastalığının son evresine kadar işinin başında kaldı.
Geride çok büyük bir marka bıraktı.
Yaşatmak, büyütmek artık torunlarının görevi.
Eskişehir'de Yurtbay Seramik'i kurduğunda yemek sırasına girmiş, "Çocuklar, bundan sonra benim yiyeceğim işte bu. Bu fabrika ne kadar kazanırsa kazansın, benim yiyeceğim yemek işte bu kadar. Bu fabrika artık sizin" diyebilen bir iş adamı Zeki Yurtbay.
Hiç umutsuz olmadı.
En büyük ekonomik krizlerden bile güçlü çıkmasını bildi.
Karamsar bir tablo çizmedi.
"Not al Ali Rıza Bey. Yazarsan unutmazsın" derdi.
Ömrü yazmakla geçen bana bile bu nasihatı verirdi.
Çaycuma'da eski model Mercedes'iyle gezer, Zonguldak'a biraz daha iyisiyle gelirdi.
Eskişehir'e lüks panelvanıyla giderdi.
Aynı gömleği yıllarca giyerdi.
Kazanmanın, tasarruftan geçtiğini anlatırdı.
30 yıl boyunca kendisinden çok şey öğrendim.
Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.
Ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Her malın son kullanma tarihi vardır
Elimdeki listeye göre adamın 21 ayrı sabıkası var.
Dolandırıcılıktan, nitelikli dolandırıcılığa, özel belgede sahtecilikten parada sahteciliğe, hatta kaçakçılığa kadar. Kişisel verilerin haksız şekilde ele geçirilmesinden tehdit, hakaret ve iftiraya kadar.
Hazreti Muhammet'in son peygamber olduğuna inanmasak, bu kişiler kendilerini bizlere ve kamuoyuna peygamber diye yutturabilirler.
Gerçi ailesini dolandıran birinden ne bekleyebiliriz ki!
O kadar yetenekliler. Ama her malın bir kullanma süresi vardır. Bunların da son kullanma tarihleri geçti. Yakında bombayı duyarsınız.

Eskiden Tele Kızlar vardı
Yol kenarlarında durur müşteri beklerlerdi. Yanlarına yaklaşan araca uzanır, pazarlık yaparlardı. Parada anlaşırlarsa yatarlardı. Şimdi Tele Gazeteciler türedi.
Hala iş hayatında olan mevsimlik işçileri bilirsiniz. Fındık zamanı fındık, pamuk zamanı pamuk toplarlar. Zonguldak'ta Mevsimlik Gazeteciler türedi. Yazın düğün, klip peşinde, kışın haber peşinde koşuyorlar.
Bir de Bedelli Askerlik gibi Bedelli Gazeteciler var. Onların bedelini ödüyor, ömür boyu kullanıyorsunuz!
Bu arkadaşların ortak özellikleri var. Hepsinin baseni yere yakın!
Bir politikacı, "Bütün basın seninle yakınım diye bana düşman" demişti. "Ben karşıya geçeyim, onlar yanına gelsin" dedim! Kabul etmedi!
Ama ben geçtim karşıya! Hiç kimse yanına gitmedi politikacının!
Demek ki politikacı yanlış düşünce içindeymiş! Bazı gazeteciler için Ali Rıza Tığ bahaneymiş!
Söz ile olmuyorsa eylem yapacaksın!
Uzun uzun konuşup yazmaktansa eylem yaparsın, sonuca gidersin!
Ben hep böyle yaparım!
Deveye inişi mi seversin, yokuşu mu demişler; düz, yere mi girdi demiş.
Bunların ki o hesap! Yanıp tutuşuyorlar!
Eyvah! Yine Ali Rıza Tığ'a gitti paralar!
Yok yok, henüz çalmadı o havalar!