1966 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra, 1977 yılına kadar, Karayolları Kastamonu Bölge Müdürlüğü'nde ve Genel Müdürlük Merkezi'nde çok aktif görevlerde bulunduktan sonra, 1977-1980 ve 1995-1999 yılları arasında iki dönem Kastamonu milletvekili de olan İnş. Müh. Sayın Fethi Acar'ın, bu yılın mart ayında, "Darbelerden Kesitler, Yokuşa Sürülen Milli İrade" başlıklı, iki cilt (436+400 sayfa) bir kitabı yayımlandı (Kültür Ajans Yayınları: 397, Ankara).

Aynı bölgede ve şantiyelerde, meslek yaşamımın ilk on yılında birlikte görev yaptığımız, eski karayolcu, hemşehrim ve arkadaşım Sayın Acar'ın, seçim bölgesinin ve bölgemizin, özellikle karayolları ve diğer altyapı sorunları ile ilgili, daha önceki zamanlarda yayımlanmış proje önerileri, kitap ve makaleleri de bulunmaktadır.

Arkadaşımızın bu son kitabının birinci cildi, kişisel ve 1966-1997 yılları arasını kapsayan, yaşadığı, içinde olduğu ve gördüğü mesleki, bürokratik ve siyasi olay ve oluşumlarla ilgili anılarını ve değerlendirmelerini içermektedir.

Bu kapsamda, özellikle 12 Mart 1971 askeri muhtırası ve 12 Eylül 1980 darbesi öncesindeki ve sonrasındaki ülke gündemini oluşturan siyasi olayların ve oluşumların perde arkası ve önü ile ilgili anıları önemli yer tutmaktadır.

İkinci cildi ise aktif siyaseti bıraktıktan sonraki anılarını içermektedir.

Sayın Acar'ın milletvekilliği dönemlerinde, özellikle seçim bölgesinin, bölgemizin ve ülkemizin karayolları ve köye yönelik hizmetlerle ilgili sorunlarının, projelerin ilgili bakanlara ve bürokratlara, Başbakan Demirel'e iletilmesinde, faaliyetlerin izlenmesinde, tartışılmasında kendisi ile istişare de edilen çok faal teknokrat bir milletvekili olduğu biliniyordu.

Bu niteliği, kitabında yer verdiği anılarından da açıkça görülmektedir.

Kitabın birinci cildinde, Doğu Karadeniz Sahil Yolu ile ilgili, "Gözü Dönmüşleri Durduramadık" başlığı altında bir bölüm yer almaktadır.

Bu yolun, yapımına başlanıldığı 1997 yılından günümüze kadar geçen zaman sürecinde ve halen; geçtiği güzergahta ve bölgesinde büyük çevresel ve sosyal sorunlara, can ve mal kayıplarına, milli kaynakların boşa gitmesine, büyük tartışmalara neden olduğu bilinmektedir. (Söz konusu yolun 542 kilometre uzunluğundaki Samsun-Sarp arasındaki bölümü, Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakan olduğu dönemde; ortada projesi ve projeye bağlı keşifi olmadan, harita üzerinden bölümlere ayrılarak, belirli yüklenicilere, ilk ihaleleri 1987 yılında yapılmıştı.) (Gözü dönmüşlerin, günümüzden 15 yıl önce, bu yolun, çevreye ve tekniğine uygun olarak yapılması, can ve mal kayıplarının olmaması için hukuk savaşı veren çevreci Avukat Cihat Erenler'i de katlettikleri ya da ettirdikleri de bilinmektedir.)

Kitabın, konunun içinde olmuş bir karayolcu siyasetçinin görüş ve değerlendirmesini içeren; içeriği de başlığı gibi çok çarpıcı ve düşündürücü olan bu bölümünü, çok az kısaltarak, sizlerle paylaşmak istiyorum:

[*] [*] [*] [*]

"GÖZÜ DÖNMÜŞLERİ ZAPTEDEMEDİK"
Karayolcu olarak Doğu Karadeniz sahil yolu yapımını, her dönemde, her aşamada takip ettim. 1995-1999 döneminde TBMM'deki Doğu Karadeniz milletvekilleri, sahil yolu yapımını gündeme getirdiler. Aralık 1995'te seçimler yapıldı. Ocak 1996'da Ana-Yol Hükümeti kuruldu. (T.C. 53'ncü hükümet) Dönemin Bayındırlık Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü'ne talimat verdi.

Bu kadar önemli bir projeyi o kadar aceleye getirdiler ki; karayolları gibi akıllı yöneticilere ve teknik personele sahip, önceki sayfalarda bahsedildiği gibi Ekrem Orhon gibi bir üstadın telkin ve tavsiyelerini bilen bir kurum, o günün siyasetinin tekniği çok zorlamasına karşı koyamadı. (Ekrem Orhon,1963-1973 yılları arasına ve 12 Eylül 1980 sonrasına Rize Belediye Başkanlığı ve ayrıca uzun yıllar Karayolları'nda görev yapmış olan, "Denizi kara, karayı para yapan başkan!" olarak ünlenen, Baba Reis olarak da bilinen, karayolcuların ağabeysi, Rize'nin efsane belediye başkanı.)

Projesi olmadığı halde (Avan proje bile yoktu. Olsaydı Ekrem Orhon'un dediği gibi içerden bir güzergah olurdu) kilometre olarak bölümlere ayırdılar. İhaleye çıkardılar. Değişik zeminlerde gündeme getirdiğimiz durumlar oldu. "Yapmayın, emsalsiz güzelliğe sahip Karadeniz kıyılarımızı tahrip edeceksiniz. Bu tavır ve tutumunuzla karayolları gibi teknik donanımlı, hatalı projelere evet demeyen, tekniği ve doğruyu savunan bu teşkilata adeta cinayet işleteceksiniz" şeklinde, çok ısrarlı ikazlarımız oldu. Evet, o günün siyasi sorumluları, karayollarına bu cinayeti işlettiler.

Hatırlanacağı üzere, sahil belediyelerinin çeşitli mahkemelerde inşaatı durdurma kararları çıkarttırdılar. Yapılan yapılar, defalarca sel afeti sonucu yıkıldı. Bir daha, bir daha yaptılar. Kilometrelerce Karadeniz gibi sert jejimli deniz dolduruldu. Taşınan dolgu malzemelerinin çoğu yol gövdesi elde edilecek teknik vasfa bile sahip değildi. Neye mal olduğunu hiç kimsenin bilmediği, hiçbir zaman da bilemeyeceği bedele mal oldu. Baştaki yanlışlıklar devam ediyor. Tabiat yıkıyor, tekrar yapılıyor. Dayatma devam ediyor.

O günleri ve bu süreci hatırlayanlar, kararda ve uygulamada içinde olanların vicdanlarının rahat olmadığını adım kadar biliyorum. O günü ve bugünü teknik, insani hangi şekilde olursa olsun konuşmaya, tartışmaya her zeminde hazırım. Bu konuya çok mesai sarf edenlerdenim. Ancak, bu yanlışları durduramadık. Bu nedenle hala rahatsız olduğumu belirtmeliyim...

... Karadeniz Teknik Üniversitesi Ulaştırma Bölümü hocalarından da bu yanlışlara karşı uğraşanlar oldu. Bölge milletvekillerine yanlışlığı anlatan mektupları hatırlıyorum. Ancak, gözü kararmışlar yanlış yola devam ettiler. Kasım 2003 senesinden sonra AK Parti iktidarı, dikkatlice işi ele aldı. Karayolcu olarak, dönemin Bayındırlık Bakanı benden de bilgi istedi, incelendi. Tüm Karadeniz sahili tahrip olmuştu. Ortada bir kilometre bile yol yoktu. Ancak, Samsun-Sarp arasına girilmiş, kıyılar tahrip olmuştu. Adeta yol yapılmıyor, dekapaj (toprak hafriyatı) işlemi, yani denizin doldurulması için toprak hafriyatı çalışması vardı. Geri dönüşü olmayan durum tespiti yapıldı.

Mevcut olan bu muhteşem varlığa, yani bu bölgeye tabii, insani, vicdani, hukuki, kanuni, akli, fikri, maddi, manevi aklın ve mantığın kabullenemeyeceği her türlü insafsızlık ve kötülükler yapılmıştır. Tabiat bu cezayı veriyor, varlığını da geri almaya çalışıyor. İnsan denen yaratığın ders alması gerekirken, tekerrürden çekinmiyor. Gözü dönmüş, aç gözlü, maddeden başka hiçbir şey düşünmeyenler acı sonuçlara baksalar da görmüyorlar. Elbette ki o, kanunlarını ve müeyyidelerini uygulamaya tereddütsüz devam edecektir. Ta ki insan olduklarını fark edinceye kadar. Hiç de ummuyorum.

Evveliyatında hayli çabası ve emeği olan birisi ve yanan bir yüreğin de ifadesi olarak bu sitemlerimi hoş görmenizi düşünüyorum. İnci kadar güzel Karadeniz sahilinde yapılan köprü ve sınai imalatlarla su yatakları denize yakın noktalarda adeta boğulmuş hale getirilmiştir. Bunun için de bu acı sonuçlar vukua gelmektedir.

Öyle sanıyorum ki; bu kadar cezalandıktan sonra, üstat Ekrem Orhon'un bahsettiği teknik özelliklere haiz transit geçiş projelerine bu günlerde başlanılmalıdır. Mevcut olan bu sahil yolu görüldüğü üzere her hali ile transit geçiş özelliğini kaybetmiştir. Şehir içi geçişi halini almıştır. Her türlü tehlike zincirlemesi devam edecektir."

[*] [*] [*] [*]

Başka söze ve yoruma gerek yok.
Ders alınması, bölgemizin ve ülkemizin her türde ve düzeyde gözü dönmüşlere, onlara yol ve destek verenlere fırsat verilmemesi; gözleri döndürecek kamuya ait malların ve avların iyi korunup kollanması; Giresun'da yaşanan son sel afetinde yaşamını yitiren 16 vatandaşımıza rahmet ve bölge halkına geçmiş olsun dileklerimi arz ederim.

Ayrıca okuyan-yazan bürokrat ve siyasetçi Sayın Acar'a ve değerli eşleri Solmaz öğretmenimize sağlıklı, uzun ömürler dilerim.