Ali Kaban, Zonguldak Valiliği yaptığı dönemde çok büyük işler yaptı.

Ve hala onun yaptığı projeler hayata geçiriliyor.

Geçirilmeye çalışılıyor.

İlginç olan ise Ali Kaban Valimizden sonra göreve gelen Ahmet Çınar'ın önceki dönem projelerini durdurması, bir takım avam projelerle oyalanmasıydı.

Erdoğan Bektaş'ın da Ahmet Çınar'dan pek bir farkı yoktu. Her şeyi bildiğini sandığı için hiçbir şey yapamadan merkeze alındı.

Karşısındakinin gözünün içine bakmayan, dinlemeyen, anlamayan, önyargılı bir bakış açısıyla hareket eden Erdoğan Bektaş yüzünden Zonguldak iki yıl kaybetti.

"Bir kişiyle ilgili toplumun genel kanaati neyse genelde o olurmuş" demişti bir gün. Erdoğan Bektaş ve birlikte vakit geçirdiği insanların toplumdaki genel kanaati neydi acaba?

Yazık olmadı mı Zonguldak'ın boşa geçen onca zamanına?

Beyefendiler sayesinde eğrisi, doğrusuna geldi.

Allah'tan karşısındakinin gözünün içine bakan, dinleyen, anlayan ve soran bir Vali geldi Zonguldak'a.

Bildiği şeyi bile soruyor. Belki farklı bir görüş ortaya çıkar diye.

Belki de bakalım beni yanıltacak mı diye!

Bence çok akıllı ve zeki bir Valimiz var.

Geleli daha ne kadar oldu ki, Üzülmez Kültür Vadisi'nin önemini anladı, 'Hızlandırın' talimatı verdi.

Düşünün yani!

Bir ton Zonguldak kömürü kaç liradır?

Zonguldak, taşkömürünün başkenti.

Doğalgaz geldiğinde önce pahalı bulduk.

Isınamadık. Sonra kömürün fiyatını ve ısısını bile unuttuk.

Dün bir yakınım köydeki evine TTK'dan kömür almak istemiş.

Merak edip fiyatını sordum.

Tam 945 lira.

Bir ton kömür 945 lira.

Şehir merkezinde bir evin ısınması için en az üç-dört ton kömür lazım olurdu eskiden.

Apartman hayatından önce.

Apartmana geçince biraz düşmüştü.

Kalorifere geçince de değişmişti harcama tutarı.

Bir ton kömürün kapıya dökülmesi bin liranın üzerinde.

O kadar da kömürcü arkadaşımız var.

Bunların derdi ÇATES ve Eren'e kömür satmak.

Piyasaya verdikleri fiyatı söylemiyorlar.

Özel sektörde bir ton kömürün fiyatının bin 100 liralara çıktığını öğrenmiş olduk.

Bu arada TTK, kişi başı 2 ton yakacak kömür veriyor.

Bilginiz olsun.

KÖT'ler, ÇÖT'ler, DÖT'ler, ZÖT'ler...

Bir vakitler, Kentin Önünü Tıkayanları yazmış ve onlara kısaca KÖT demiştim.

Meslek yaşantımın en ilginç buluşlarından biridir bu.

Sonra Zonguldak'ın Önünü Tıkayanlar geldi: ZÖT oldu.

Çaycuma'nın Önünü Tıkayanlar geldi: ÇÖT oldu

Devrek'in Önünü Tıkayanlar geldi: DÖT oldu

Kilimli ve Kozlu'nun Önünü tıkayanlar geldi: KÖT oldu.

Bir tek Gökçebey'in Önünü Tıkayanlara bir şey demedik.

Demedik ama ona da isim bulduk biz: Bazen LÖT diyoruz, bazen VÖT.

Basının Önünü Tıkayanlar için BÖT demiştik.

Başka şeyler diyen de oldu.

Ama biz artık eskisi gibi basın ahlak ve esaslarına aykırı davranmıyoruz.

Çok özen gösteriyoruz.

Kentin Önünü Tıkayanlar sözü, TTK'nın Lavuar Alanının kullanım hakkını vermemesiyle başlamıştı.

TTK sadece Lavuar Alanı değil, birçok yeri vermiyordu.

Vermiyordan kasıt, dönemin Zonguldak Belediye Başkanı Secaattin Gonca alamıyordu.

Dönemin TTK Genel Müdürü Rıfat Dağdelen ile "Ben seçilmişim, sen atanmışsın" kavgası yapıyordu.

Hatta Dağdelen'in baba evinin duvarını kaçak diye yıktırdıydı!

Oysa Secaattin Gonca'dan önceki Başkan İsmail Eşref, dönemin TTK Genel Müdürü Ömer Yenel ile akşam bir büyük içip sabah istediği yeri alıyordu.

Yazı nereden nereye geldi.

Haydi bir fıkra ile bitirelim.

Köşenin Önünü Tıkamayalım!

Günün Fıkrası: Yüzde 50 indirim

Hazır giyim eşyası satan dükkanın sahibi dövünüyordu. Komşusu yanına geldi, "geçmiş olsun" dedikten sonra sordu:

-Çok mu mal çalmış hırsız?

- Çok... Ama iki gün önce girseydi iki misli olacaktı.

-Neden?

-Fiyatlarda iki gün önce yüzde elli indirim yaptım da...