Behlül Dana bir gün...
Bağdat kabristanında kendine mezar kazmış.
Girmiş içine yatmış.
Uykuya dalmış.
Sultan Reşid emir vermiş.
Hemen Behlül Dana'nın bulunmasını istemiş.
Askerler hemen aramaya başlamış.
Sonunda bulmuşlar.
Ellerindeki mızraklarla dürterek uyandırmışlar.
- Durun! Ne yapıyorsunuz? Beni niye uyandırırdınız.
Asker dinler mi hiç?
Sultan'ın emri mi?
Yoksa...
Behlül Dana'nın çıkışması mı?
Almışlar.
Çıkarmışlar Sultan'ın huzuruna.
Durumu da anlatmışlar.
Sultan sormuş.
- Askere çıkışmışsın. Sebebi nedir?
Behlül aynı kızgınlıkla anlatmış.
- Ben rüyamda padişah oldum. Askerlerim... Sarayım... Gücüm... İhtişamım vardı. Uyanınca hepsi kayboldu.
Sultan Reşid bamış kahkahayı...
- Yahu! İnsan rüyasında gördüğün saltanata itibar eder mi?
Behlül...
Bir Sultan'a bakmış.
Bir de askerlere...
- O vakit diyesin Sultan! Benim rüyamdaki saltanatımla, senin dünyadaki saltanatın arasındaki fark nedir? Benimki uyanınca bitti... Seninki ölünce bitecek.
[*] [*] [*] [*]
Az çok.
Kimin ne saltanatı varsa...
Elbet bir gün bitecek.
Geçici makamlar.
Dünyalık mallar.
Günübirlik çıkarlar.
Vesaire...
Tüm bunlar için zulmetmeye değer mi?
[*] [*] [*] [*]
Destursuz...
Liyakatsiz...
Tepeden inme...
Devletin makamlarını işgal edeceksin.
Sonra ihtimam bekleyeceksin.
Tüm bu olumsuzluklara göz yummazlarsa...
Düşman ilan edileceksin.
[*] [*] [*] [*]
Buyursun gelsin.
Kimden ne gelirse...
Zonguldak, kısa zamanda bu tür manzaraları çok gördü.
Bir zamanlar kılıcının önü de, arkası da kesen insanlar vardı.
Tepeden indiler...
Güçlerinin yettiğini ezdiler...
Yetmediğini ittiler...
Sonra da...
Silinip gittiler...
[*] [*] [*] [*]
Bir de sevgi dili kullananlar...
Geldiler.
Geldikleri yeri bildiler.
Gönüllerimize sevgi tohumu ektiler.
Geride gül bahçesi bırakıp gittiler...
Allah onlardan razı olsun.
[*] [*] [*] [*]
Tüm mesele...
Bulunduğumuz durum geçici..
Rüya gibi hayat...
Kimseyi aldatmasın.
Herkesin saltanatı elbet bir gün bitecek.
Önemli olan, gök kubbede hoş bir sada bırakmak.
Amel defterini kapatmayan salih amel işleyebilmek.