Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz, göreve çok hızlı başladı.

Sabah 08.30'da makama geliyor.

Tüm bürokratları ve çalışanları, mesaiye uymaları konusunda uyarıyor.

Afyon'da sabah 08.30'da bir daire müdürünün makamına gidip oturduğu anlatılıyor.

Vali Mustafa Tutulmaz'ın bir uyarısı daha var:

"Kadın ve paraya temas etmeyin, uzak durun" diyor.

Bu ilkesi şimdiye kadar var mıydı, Zonguldak'a mı özel, bilmiyoruz.

Ama bu ilke, Zonguldak için önemli.

Çünkü kadın ve para birbiriyle ilintili.

Para olursa kadın, kadın olursa para oluyor.

Vali Bey, şifreyi çözmüş.

Mustafa, mahkeme kararını yayınla

Mustafa Özdemir, Halkın Sesi'nde "Zonguldak'ta maden buldum, yakıp yakıp ısınıyorum" şeklinde bir manşet attı.

Dönemin sendika başkanıyla ilgili.

Haberle kalmadı.

Kadınla irtibata geçti.

Kadın, başkanla buluştu.

Telefonunu açık tuttu.

Konuşmaları Mustafa'ya dinletti.

Mustafa bu konuşmaları kaydetti.

Haberleşmenin gizliliğini ihlalden mahkum oldu ve hapse girmek zorunda kaldı.

Olayın kahramanı kadın; hakaret, tehdit ve haberleşmenin gizliliğini ihlalden ceza aldı.

Yani, sendikanın parası ve aracıyla özel hayat yaşadığı için değil.

Telefon konuşmasını kaydedip, bunu haber yaptığı için.

Anlattıklarımda bir yanlış varsa, Mustafa mahkeme kararını yayınlasın.

Biz belge üzerinden konuşuyoruz.

Ayrılık da sevdaya dahil

Atilla İlhan'ın "Ayrılık Sevdaya Dahil" adlı o çok bilinen şiiriyle başlamak istiyorum yazıma:

"telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar

gittikçe genişleyen

yakılmış ot kokusu

yıldızlar inanılmayacak bir irilikte

yansımalar tutmuş bütün sahili

çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var

öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil

çünkü ayrılık da sevdaya dahil

çünkü ayrılanlar hala sevgili"

Duyguları anlatmanın en güzel yoludur şiir.

300'ü aşkın şiiri olan bir kalem olarak yazıyorum bu satırları.

Yazılarının tek satırına müdahale etmediğimiz iki yazarımız 'elveda' dediler.

Ali Kaya ve Yüksel Yıldırım yıllarca yazdılar Pusula'da.

Yüksel Yıldırım, kendine verilen şifre ile giriyordu yazılarını.

Bu, bizim Yüksel Yıldırım'a duyduğumuz güvendi.

Ali Kaya'nın da yazdığı gibi "O solcudan başka yazdıracak adam bulamadın mı?" diyorlardı.

Namık Aşcı, Saffet Can, Ali Kaya, Aydın Balekoğlu, Ekrem Murat Zaman, Kadir Tuncer, Yüksel Yıldırım gibi değerli isimler Pusula'da yazı yazdılar, okurlarımızla buluştular, bize farklı pencereler açtılar.

Ahmet Öztürk'ün yazılarını keyifle okuduk, açıklamalarını gönül rahatlığıyla paylaştık.

Biz bu değerli isimlere, Pusula'ya verdikleri katkıdan çok, kente verdikleri/verecekleri katkı adına saygı duyduk, değer verdik.

Saygıda kusur etmedik.

Yazdıklarına, yorumlarına müdahale etmedik.

Bundan sonra da böyle olacak.

Atilla İlhan'ın da dediği gibi:

"çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var

öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil

çünkü ayrılık da sevdaya dahil

çünkü ayrılanlar hala sevgili"

Sevgiyle kalın.

Sizlere saygımız sonsuz.

Emekleriniz, düşünceleriniz bizim için hala çok değerli.

Teşekkür ederiz.

Biz hep bu sahildeyiz.

Yolunuz düşerse yine bekleriz.

Kıssadan Hisse: Yaşayarak öğrenmek

Napolyon, düşman askerlerinden kaçarken; bir bakkal dükkanına girmiş. Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş. Bakkal Napolyon'u saklayıp, biraz sonra gelen düşmanları da "Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı" diye savuşturmuş.

Biraz sonra Napolyon'un muhafızları yetişmişler. Bakkal, ömründe bir daha karşılaşamayacağı Napolyon'a sormuş: "Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?"

Napolyon birden öfkelenmiş. "Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?" diye bağırmış. Askerlerine, adamcağızı kurşuna dizmelerini emretmiş.

Askerler, bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler. Mermiler namlulara sürülmüş, artık 'ateş' emri verilecek.

Adamcağız içinden "Ah, ne yaptın sen? Şimdi ölüp gideceksin" diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış.

Tek cümleyle cevaplamış Napolyon:

"İşte böyle bir duygu!"

Hisse: Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir.