Filyos Ateş Tuğla Fabrikası, Karabük Demir Çelik İşletmeleri'nin alümina-silikat esaslı refrakter malzeme ihtiyacını karşılamak amacıyla 1945 yılında kamu eliyle kurulmaya başlandı ve 1949 yılında ise işletmeye alındı.

1941 yılında kurulan Zonguldak Kız Meslek Lisesi tarihi eser olarak nitelendirilirken, 1945 yılında kurulmaya başlanan ve SİT alanı içinde bulunan Filyos Ateş Tuğla Fabrikası'nın Endüstriyel Miras olarak değerlendirilmemesi bölgenin tarihine ihanettir.

Zonguldak İl Özel İdaresi tarafından işyeri açma ve çalışma ruhsatı olmadığı için mühürlenen ancak bir şekilde üretime devam eden fabrikanın kapatılması gerekir.

SİT alanı içindeki fabrikaya Filyos Vadisi'nden arsa tahsis edilmeli, fabrikanın binaları endüstriyel miras olarak korunma altına alınmalıdır.

Böylece hem fabrikanın önü açılmalı, hem de Filyos'un kalbine saplanan bu bıçak çıkarılmalıdır.

Zonguldak bir turizm kenti olacaksa, ilk adım Filyos'tan atılmalıdır.

Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz'ın Filyos ziyareti bu anlamda çok önemlidir.

Ruhsatsız olarak çalışan bu fabrikaya göz yuman herkes suçludur.

O fabrikada bir iş kazası olsa, bunun sorumlusu, fabrikanın ruhsatsız olarak çalışmasına göz yumanlardır.

Biz hem Filyos halkının çevre ve gürültü kirliliğinden kurtulmasını, hem fabrikanın önünün açılmasını, hem de tarihin önünün açılması için önerimizi getirdik.

Tartışalım.

En doğru olanı bulalım ve yapalım.

Filyos Ateş Tuğla Fabrikası, Filyos'un içinden çıkarsa Filyos tutulmaz.

Zonguldak manzarası

Aydın Doğan'ı, Ertuğrul Özkök'ü, Zafer Mutlu'yu eskisi kadar görüyor muyuz?

Haklarında eskisi kadar haber çıkıyor mu?

Şimdi herkes Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan'ı eleştiriyor.

Oda TV gündemden düşmüyor.

Cüneyt Özdemir, İsmail Saymaz eleştiriliyor.

Bu hep böyledir.

Kim önde ise herkes onu eleştirir.

Önde kim varsa, onun karşısında ittifaklar kurulur.

Aynı durum Zonguldak'ta da yaşanıyor.

Saldırıların hedefi Pusula ve Ali Rıza Tığ.

Eğer bize yönelik yazı/çizi/yorum/dedikodu yoksa, yandığımızın resmidir.

Bu durum son 15 yıldır aralıksız böyle.

Yaptığımız anketten aldığımız paraya, yaptığımız haberden yoruma, her hareketimize bir anlam katılıyor.

Ben bu işten büyük keyif alıyorum.

Düşünsenize; kentin en büyük ahlaksızları, bize ahlak dersi veriyor.

Özel hayatın dibine vuranlar, bizi özel hayat yazmakla suçluyor.

Adam, oğluyla aynı yatak odasını kullanıyor, "Özel hayat yazılmasın" diyor!

Sen önce oğlunun yatak odasından çık!

Adam, bürokratı mahiyetindeki memurla yazıyor, STK Başkanını sekreterini hamile bırakıp kürtaj yaptırdığını yazıyor.

Sonra "Pusula özel hayata giriyor" diyor!

Bir diğeri, evine gidip eşinin elinden kahve içtiği belediye başkanının baldızı ile ilişkisi olduğunu yazıyor!

Öyle bir yazıyor ki, sanki üçü birlikteymiş gibi!

Bir tanesi uyuşturucu kullanmak ve uyuşturucu ticareti yapmaktan yargılanıyor.

Hala çıkmış konuşuyor.

Bir de camışımız var bizim!

Yerli camış!

Okul Müdür Yardımcısına şantajdan 10 ay hapis cezası aldı.

Hala "Beni biliyorsunuz" diyor!

Müslüman olmasak, kendini son peygamber diye yutturacak millete!

Bunların en dürüstü, özel hayatın gizliliğini ve haberleşmenin gizliliğini ihlalden hapis yattı.

Ama hala bizi suçluyor!

İnsan, eski sevgilisinin yeni sevgilisine "Benim çıkardıklarımı giyiyorsun" diye yazı yazar mı?

Efendim neymiş!

Pusula anket yapmış, 30 bin lira almış!

Biri bu paraya kafayı takmış, 31 bin lira istiyormuş!

Oysa Zonguldak'ta yazacak o kadar çok gündem var ki!

Çöplükten çıkabilseler, ruhlarını saran o pislikten kurtulabilseler, bir de Pusula ve Ali Rıza Tığ kompleksini aşabilseler kendilerine gelecekler.

Yeni ve özel haberlerde buluşmak dileğiyle.

Kitapçıdaki kız

Kabil'de kitap satan bir kız, sevgilisinin geldiğini gördü, bu sırada babası da yanında duruyordu.

Kız sevgilisine, "Alman yazar Yorg Daniel'in, 'Baban Evde mi?' kitabını almaya geldin galiba?" dedi.

Arkadaşı, "Hayır ben İngiliz yazar Tomas Munis'in, 'Seni Nerede Görebilirim' kitabını almaya gelmiştim."

Kız, "O kitap yok ama ABD'li yazar, Patrice Olfer'in, 'Elma Ağaçlarının Altında' kitabını önerebilirim."

Arkadaşı; "Çok güzel! Belçikalı yazar Jean Barner'in '5 Dakika Sonra Ararım' kitabını yarın getirebilir misin?"

Kız; "Memnuniyetle. Ayrıca Fransız Yazar Mijhel Daniel'in, 'Asla Yalnız Bırakmam' kitabını da önerebilirim."

Bu konuşmadan sonra babası "Bunca kitap çok değil mi? Bunların hepsini okuyor mu?" diye sorar.

Kız, "Evet baba, o çok zeki çocuk, hepsini okur." diye cevap verir.

Baba, "Benim çok güzel ve sevimli kızım; öyleyse ona Hollandalı yazar Frank Martinis'in 'Ben Geri Zekalı Değilim' kitabını da öner. Onu da okusun, ayrıca sen de oku. Rus yazar Muris İstankovic'in 'Amcaoğluyla Evlenmeye Hazırlan' kitabını da mutlaka okumalısın" der.

Alıntı